• konuşmacıları sokrates ve hippias olan, ana tartışma konusu yalan olan platon diyalogudur. eserde platon homeros'un ilyada ve odysseia destanlarındaki iki kahraman akhilleus ve odysseus'tan yola çıkarak yalanın ne olduğunu, bilerek ve isteyerek yalan söyleyenin mi yoksa istemese de yalan söylemek zorunda kalanın mı daha üstün olduğunu konuşmacılara sorgulatır. diyalogun sonunda sokrates hippias'a bilerek ve isteyerek yalan söyleyen ve bunu sadece kendi istediği için ve iradesi dahilinde yapan insanın daha iyi ve üst bir konumda olduğunu çünkü daha çok felsefi bilgiye ve dolayısıyla hakikati saklama yeteneğine sahip olduğunu; ne yaparsa yapsın yalan söylemek durumunda kalanın yani istemeyerek yalan söyleyenin ise daha bilgisiz ve aşağıda olduğunu, çünkü yalandan başka şansının olmadığını hippias'a kanıt olarak sunduğu çeşitli örneklerle kabul ettirmeye çalışır. ancak kendi vardığı sonuçtan kendisi de memnun kalmaz. çünkü sonuç onu bilerek ve isteyerek kötülük yapan insanın en güçlü ve en iyi insan olduğu bilgisine (yani en yalancı insanın aynı zamanda en doğru insan da olabileceği bilgisine) vardırır ve bu sokrates'in daha önceki kimi düşünceleriyle çelişir. sokrates de pek çok diyalogunda olduğu gibi çelişkili iki fikir arasında biteviye gider gelir. görelilikten ve değişimden haz etmemekle ve sürekli olarak değişmeyen özler arayışında olmakla birlikte dönüp dolaşıp takıldığı ve içinden çıkamadığı durumlar hep bunun benzerleridir. 0 ve 1'i sever; ancak bu ikisinin arası hep kendinden uzak allah'a yakın olsun ister. e istedikçe de ne yazık ki çuvallar.

    (bkz: büyük hippias)
  • yalan üzerine adıyla da bilinir. sokrates ve hippias arasında yalan üzerine gerçekleşen tartışmayı konu edinen eser platon'a atfedilmektedir..
  • platon'un ilk diyaloglarındadır. ilk diyalogların gerçek sokrates'i daha çok yansıttığı düşünülür. o yüzden özneyi platon değil sokrates olarak alacağım.

    sokrates bir gün hippias'ın pazara geldiğini görür. hippias taktığı yüzükten belindeki kemere kadar giydiği herşeyi kendi ürettiğini iddia eder. aklına gelen her konuda uzman olduğu ile ilgili atıp tutar. sokrates de buna kıl olur. içinden "dur ben senin havanı bir söndüreyim," der.

    hippias ertesi gün konferans vermektedir. bu kez ilyada hakkında uzmanlığını iddia etmektedir. "en iyi ben bilirim," diye ima etmez, doğrudan ağzıyla bunu söyler. bunun üzerine sokrates önce tipik bir sokratik ironi yaparak hippias'ı över de över. sonra "ben cahil adamım. senin gibi bilge birini bulmuşken sorayım" falan der. ardında da fallacy from equivocation yapar. türkçesi eşseslilikten kaynaklanan safsata.

    bu safsata çok bilinmez. "iyi" kelimesini farklı farklı anlamlarda kullanır ama çaktırmaz. böylece bir anlamdaki "iyi"yi ıspatladığında diğer anlamdaki "iyi"yi de ispatlamış gibi davranır. ruhun iyi olması, bir işte iyi olmak ve iyi bir insan olmak aynı şey değildir ama sokrates bunu aynı gibi kabul eder. bundan da şu absürt argümanı çıkarır:
    yalanı beceren kişi yalan söylemede iyidir. dolayısı ile iyi yalan söyleyen kişi iyi insandır.

    halbuki aslında, iyi yalan söyleyen kişi yalan söylemede iyidir. ama bunun iyi insan olmak ile uzaktan ya da yakından bir alakası yoktur.

    sokrates bu safsatayla "yalancı ile doğrucu aynı kişidir." "yalancılar iyidir", "isteyerek kötülük yapan istemeden kötülük yapandan iyidir" gibi saçma sapan sonuçlara varır. bunları meseleye sezgisel yaklaşan hippias kabul etmek istemez. sokrates diyaloğun sonunda kendisi de sezgisel olarak yaklaşır ve o da kabul etmek istemediğini ama mantığın bu sonuca vardığını söyler. ardından da "demekki sen de benden bilgili değilmişsin hippias" diye lafını sokar.

    sokrates bu safsatayı isteyerek mi yapıyor yoksa kendi de mi farkında değil diye sorgulamadım değil. platon'un diyalogları hep bana bir "acaba" dedirtir zaten. bilerek mi salağa yatıyor bu adam, akademisindeki öğrencilere "buradaki hatayı bulun" mu diyor?

    kafamda deli sorular.
hesabın var mı? giriş yap