• platonun güzeli ilk kez kavram olarak ele aldığı dialoğudur.. hippias ve sokrates dialog boyunca tartışırlar sokrates hippiasın tezlerini çat çat çürütür.
    çürütür de bi işe mi yarar yaramaz çünkü dialog tam bir başarıya ulaşamaz..

    yani şimdi güzel nedir, bana güzelin resmini çizebilirmisin ulan sokrates desem çizemez dürzü anca konuşsun...
  • okurken beni benden alan eeee noldu şimdi ne dedi ki bu dedirten hiç bi işe de yaramayan dialog..güzeli kavram olarak ele almaya çalışmak zaten gereksiz bi olay

    o zamanlar insanların işinin olmadığı ne kadar da belli.ne enflasyon,ne vergi..paso düşünmekten kafayı sıyırmışlar
  • platon külliyatına kronolojik bakıldığında genç dönem sokratik diyaloglarından biri olarak geçmekte büyük hippias., genel olarak bu dönemde yazılan diğer platon diyalogları gibi ele alınan bir kavramın ne olduğu, sokrates ve karşısındakiler ile tartışılır, sokrates maiotik metoduna başvurarak, karşısındakini kavramın özüne inmeye sevk eder. büyük hippias’ı diğer sokratik diyaloglardan ayıracak ilk özelliği, platon’un erdemin parçalarından biri olarak gördüğü bir kavramın değil, güzel kavramının ele alınıyor olmasıdır. güzel kavramı platon’un alkibiades gibi eserlerinde de ele alınacak, ancak hippias’dakinden son derece farklı bir şekilde, metafizik bir düzlemde değerlendirilecek iken, hippias diyalogunda güzel her zaman dünyevi bir konumda değerlendirilecek, güzel hakkında ileri sürülen tanımlarda metafizik açıklamalara gidilmeyecektir. alkibiades’e “sana ait şeyler solarken, sen çiçek açıyorsun” derken aslında duyularımızla algıladığımız güzelliğin dünyevi ve yok olmaya, solmaya mahkum olduğunu dile getiren sokrates, hippias’da güzeli algı ve duyular üzerinden tanımlama gayretinde gözükecektir. iki yaklaşımın da ortak tarafıysa, güzel olan her şeyin güzel ideasından pay alarak güzel olduğudur, ve unutmamak gerekir, varlıklar idealardan pay aldıklarında onun bir kopyası haline bürünürler, ancak o ideanın kendisi olamazlar.

    platon’un konu erdemin parçaları olduğunda rahatça izleyebildiğim inşası ve mutlaka dair yaklaşımı, söz konusu güzel kavramı olduğunda ve rölativite de devreye girdiğinde iyice kompleks bir hale gelmiş oluyor. çok basit bir bakışla konu cesaret olduğunda, cesaret olarak gördüğümüz eylemlerden pay alan ve gerçekleştiren kimselere cesur deme özgürlüğüne sahibiz. bu özgürlük de insanlık olarak neyin cesaret, neyin korkaklık olduğuna dair mutabakat sağlamamızdaki göreceli kolaylıktan gelmekte. halbuki güzele dair mutabakatın ilk zorluğu, kavramın daha tanımlanmasında karşımıza çıkar; güzel bize yarar sağladığı için mi güzeldir? bize haz verdiği için mi güzeldir? ikisine de ayrı ayrı evet dersek, bize yarar sağlayan veya haz veren her şey güzel midir? bu tanımlarda bir sonuca ulaşsak bile, duyu ve algılarımızla görüp duyabilmemiz dışında güzelle bir tanışıklığımız olabilir mi? ve eğer duyularımız ve algılarımız, güzele dair verilerimizin ana sağlayıcıları ise, bu bedensel filtreler mevcutken ortak bir tanıma nasıl ulaşabiliriz?

    ben hippias’ın “güzellik, genç bir kadındır” şeklindeki aptalca tanımıyla yetinmeyi tercih eder buluyorum kendimi. güzel bulduğum her şey güzeldir, bu noktada neyse ki iyi olan ve güzel olanı birbirinden ayırmayı tercih eden platon’un ahlaki yargısından bağımsız, güvenli bir çatı altında hissedebilirim belki de.
  • (bkz: hippias major)
hesabın var mı? giriş yap