*

  • erich fromm bey'in, dilimize insandaki yıkıcılığın kökenleri olarak çevrilmiş eseri.
  • biten bir su sisesine yapilan yamultma islemindeki gibi basit bir olayda bile karsimiza cikan yapisal bozuluk.
  • the anatomy of human destructiveness adlı erich fromm imzalı eserin dilimize çevrilmiş ve iki cilt olarak yayımlanmış eseri.

    çeviriyi şükrü alpagut yapmış, 1984 basımlı.

    insan denen organizmanın yıkıcılığının gerekçelerini 6 yıl boyunca hummalı bir çalışmayla araştıran yazarımız, sinir bilimden hayvan ruh bilimine değin çeşitli disiplinlerde çalışmıştır.

    terörizmin şiddetine bu denli mâruz kalınmadığı yıllarda eser vermiş olması da kendisi için sevindiricidir. şimdi olsa bu konuda çalışma yapmaya karar vermez direkt elektrikli testere satın alma yoluna gider ve salt kendi psikolojik analizini yaparak bile kimi sonuçlara ulaşabilirdi.
  • almanca'sını arayanlar için: anatomie der menschlichen destruktivität
  • bu kitapla ilgili düşülmesi gereken bir not olarak, kitabın 6 yıllık ön çalışması sadece fromm'un şahsi çalışmaları değil, frankfurt okulu olarak andığımız frankfurt sosyal bilimler enstitüsü'nün, avusturya'da şahsen freud tarafından açılmış olanından sonra ikincisi olan psikanaliz bölümünün araştırmalarına dayandığıdır. ayrıca nazilerin geliş sürecinin kökenleri için de, öyle bir bakışla da incelenebilir.

    hatırlatılmalıdır ki, frankfurt okulu nazilerin ilk kapattığı kurumdur ve binasına el koyup nazi gençlik komisyonuna vermişlerdir.
  • yıkıcılığı ve şiddeti insanevladının doğuştan mı yoksa toplumsal yönlendirmelerle mi gün yüzüne çıkardığına dair klasik fromm uslubunda bir inceleme.

    ilk insandan günümüze kadar geniş bir tarihsel süreci kapsayan ve birçok bilim dalından -sinir fizyolojisi/hayvan ruhbilimi/fosilbilim vb- yararlanılarak şiddetin nedenlerinin/sonuçlarının sorgulandığı/yorumlandığı ve "saldırganlığın doğuştan olmadığı gibi -insan doğasının- bir parçasını da oluşturmadığını ve bütün insanlarda ortak bulunmadığı"..."insanın bu gizli kötülüğünden başka ve yalnızca insana özgü hangi koşulların sorumlu olduğu"na dair tartışmaların zaman zaman akademik yorumlara kaçarak çözümlenmeye çalışılması okuyucuya* ağır gelir gibi olsa da fromm uslubunun okunurluğu ağır havayı yok ediyor.

    kitapla ilgili üzerinde durulması gereken, dikkat çeken birçok bölüm ve yorum varken, 'kadının doğurganlığı ve yarı tanrısallığı' baloncuklarının zihnimde cirit attığı bir anda üstadın da aynı baloncukları şişirdiği tek sayfanın karşıma çıkması tesadüflerin güzelleiği olmalı.

    ---/---

    kadının doğruganlığındaki ve toprağın üretkenliğindeki tanrısallığı, erkeğin sözle-düşünceyle elde etmeye çalışması ve kadının doğal üstünlüğünü alt etme çabası.. ve bu çabayı kent toplumunun-yaşamının içinde üreterek/yeniden yaparak doğaya hakim olmaya çalışarak hep yapma/yine yeni yeniden yapma... sonu yok.

    "yeni ataerkil insan yeryüzünü tam anlamıyla -yapar-"
  • fromm, argümanına, gerek "doğa," gerekse "yetişme" ile ilgili argümanları reddederek başlar. daha sonra ise, bir içgüdüden kaynaklanabilen "biyolojik olarak adaptif saldırganlık" (en basit örneği, bir soyguncuyu uzaklaştırmak için indirdiğiniz bir darbedir) ile "yıkıcılık ve acımasızlık" arasındaki ayrımı vurgular. bunlardan birincisinin amacı korumak, diğerinin amacı ise yok etmektir. fromm, yokediciliğin "kişilik-kökenli" olduğunu öne sürer. genetik özellikler ve çevresel sorunlar yokediciliği destekleyebilir, ancak tek başlarına yokediciliğin nedenini oluşturamazlar. fromm, kişinin olumlu ya da olumsuz tepki göstermekte özgür olduğu birtakım temel insani gereksinimlerinin bulunduğunu öne sürer. bağlanılacak bir nesneye duyulan gereksinim, kişinin albert schweitzer'e ya da adolf hitler'e öykünmesiyle sonuçlanabilir; ilişkilenmeye duyulan gereksinim, sevgi ya da sadizmle; uyarılma ya da heyecana duyulan gereksinim, yaratıcılık ya da düşüncesizce haz peşinde koşmayla karşılanabilmektedir. kişi bu tür gereksinimlere çoğunlukla olumsuz yanıt veriyorsa, kendini öç alma, "sadizm" (başkaları üzerinde mutlak üstünlük kurma güdüsü) ya da "ölüsevicilik" (her şeyi ölü, mekanik, hareketsiz olana indirgeme arzusu) biçiminde gösterebilen olumsuz bir sendrom oluşur.

    (şeytan antikiteden ilkel hıristiyanlığa kötülük - jeffrey burton russell, syf 27)
  • erich fromm'un dilimize "insandaki yıkıcılığın kökenleri" diye çevrilen kitabı.
  • "bir kişi, kümenin en berbat durumda, en yoksul, en az saygı duyulan üyesi olsa bile “ben dünyadaki en harika kümenin bir parçasıyım. gerçekte bir solucan olan ben, bu kümeye ait olmakla bir dev haline geliyorum” duygusu, o kişinin bu aşağılık durumunu ödünler." erich frommthe anatomy of human destructiveness

    (bkz: diktatör/#89774479)
  • fromm’un freud’un insanın yapısı üzerine olan tespitlerinin kültürel geçmişi yüzünden eksik ve hatalı olduğunu iddia ettiğinden dolayı insanın hangi güdüyle hareket ettiğini açıklayan kitap. freud’un libido anlayışına tamamen karşı çıkmıştır neredeyse.

    ona göre insan doğuştan gelen ihtiyaçlarını ‘varoluşsal’ bir şekilde karşılamak isteyen varlıktır. ona göre yemek ve seks bu bilinçli hayvan için yeterli değildir ( freud böyle diyor). çevreye uyum sağlama ve bağlılık mizacı, kökleşmiştik, birleşiktik ve etkili olmak, ruhani heyecan ve uyarılma ihtiyacı duyar insan. bir insanın karakteri ona göre sebep-sonuçtur. yani tecrübeleridir. ancak fromm bu ihtiyaçları karşılama yöntemlerinde biraz sislidir, pek anlaşılmaz.

    ideal olarak insan, varoluşsal problemlerini üretken işler ve simbiyotik sevgiyle çözer.

    toplumumuzun derin analizi dışında hiçbir şey yıkıcılıktaki artışı ya da onun azaltmanın yollarını ortaya çıkaramaz.

    fromm yetkenci ya da sadomazoşist karakterin insanın ihtiyaçlarını elverişsiz bir ortamda karşılamaya çalışmasından dolayı doğduğuna inanır. çalışmaktan ve sevgiden hazza ulaşamayan yalnız ve gergin ‘ben’, güce ve şana esir olarak, tanrıya mazoşist bir teslimiyette, lider, görevli veya başka biri olarak, ya da daha alt kesimdeki insanları yakalayarak veya onları kontrol ederek hazza ulaşır.

    yazar bu kitabında heinrich himmler ve stalin hükmetme güdüsü ile yönlendirilen sadist vakalar olarak inceler. ayrıca tamamen yok etme tutkusundan doğan nekrofiliyi, yeni bir zararlı karakter tipini sunar. sadistler öldürücü değildir çünkü yönetme hissinden ötürü kurbanı canlı tutmak ister.
hesabın var mı? giriş yap