*

  • üç karakterin (aslında daha çok iki) diyalogları üzerine kuruludur.

    ilk karakter salviati'dir, ve dünyanın yuvarlak olduğunu, güneş etrafında döndüğünü savunur. akıllı ve bilgedir.
    ikinci karakter sagredo'dur. olaylara nötrdür ve çok görüş bildirmez. mantıklı sorular sorar daha çok.
    üçüncü karakter ise simplicio'dur, ve tabiri caizse hafiften eblehtir. (zaten adından da ne kadar sığ bir kimse olduğu bellidir: simplicio-simple-basit)

    burda galileo kilisinenin gazabından kaçmak için iki karşıt görüşü de desteklermiş gibi durur. ama tabi gerçeğin bunla alakası yoktur. kilise ilk başta bu numarayı yuttuysa da sonunda celallenir, ve galileo hapsedilir.

    benzer tarzda bay yanlış - doğru ahmet tarzı diyaloglar "objektif gibi gözüküp aslında hiç objektif olmama" zanaatine hizmet edebilme potansiyeli yüzünden günümüzde dahi kullanılmaktadır. harun yahya eserlerinde bolca gözlemlenebilir benzer bir üslup... (tabi birisi bilime hizmet ederken diğerinin tam tersine kullanılması da hayatın komik bir ironisi)
  • ders ödevi için ekşi sözlüğe başvurmuş kardeşlerimiz için birkaç ayrıntı vermek gerekirse, galileo'nun kalfalık eserim şeklinde tanımladığı kitabıdır. bundan seneler sonra yazdığı ustalık eseri olan lombelico del mondo isimli kitabı engizisyonun sonunu getiren süreci başlatmıştır.
  • üçüncü sayfasında sıkılıp bıraktığım epey kalın bir kitap. galileo'ya saygım sonsuz ama ödev, araştırma falan yoksa okunası bir kitap değil pek.
  • 1632 yılında yayımlanan galileo eseri.
    kopernik ve plotemik düşünme metodu üzerindeki tartışma roman şeklinde meraklılara ve okuyucuya sunulur.
    amacına ulaşmış hayalin ürünü olması hasebiyle insanlığın gökyüzü macerasına ışık tutar.
    gerçekleri görmemiz için teleskobu icat etti.
  • galileo’nun üzerinde 16 yıl çalıştığı, onun yüzünden engizisyonda yargılandığı, ev hapsine mahkum edildiği eser. galileo'nun hakim sınıfa değil, sıradan okura sunduğu diyaloglar anlaşılması için latince yerine italyanca yazılmıştır.

    ayrıca galileo mahkumiyeti sırasında ikinci başyapıtı "iki yeni bilim üzerine diyalog" u tamamladı. her iki yapıt da kısa sürede pek çok dile çevrildi ve modern bilimin başlangıcı olarak tarihe geçti.
  • bu sene sömestir tatiline denk gelen dönemde, sözlüğe yeni üye olmuş bir çaylağın, hakkında mesajla sorduğu dönem ödevi kıvamındaki soruları, yardımcı olabilmek amacıyla cevaplamama rağmen herhangi bir geri dönüş alamamış olmam nedeniyle, emek verilmiş cevapların mesaja takılıp kalmaması ve benzer sorulara maruz kalanlara yardımcı olur düşüncesiyle burada yer vermeyi uygun bulduğum muhteşem eser.

    1. iki büyük dünya sistemi üzerine diyaloglar isimli kitapta gözleme ilişkin güzel bir örnek verilmiştir. bu örneği belirtip açıklayınız.

    kitapta, gözleme ilişkin bir değil, onlarca güzel örnek var. bunlardan bende en çok hayranlık uyandıranı, galileo'nun aynalardan yola çıkarak ay'a ilişkin yaptığı gözlemdir. şöyle ki, o dönemde ay'ın mükemmel bir gök cismi olarak ayna gibi parlak ve pürüzsüz bir yüzeye sahip olduğu ve güneş ışığını bu sayede yansıttığı düşünülürken, galileo evdeki ayna ve duvardan yola çıkarak bunun böyle olmadığını, eğer ay yüzeyi ayna gibi parlak ve pürüzsüz olsaydı, dünyanın her yerinden parlak görünemeyeceğini, eserin kahramanlarından salviati'ye şöyle söyletmiştir.

    "salviati: ... bakın, o küçücük düz aynanın yansıttığı ışık locanın altını pek canlı bir ışıkla aydınlatıyor, oysa duvarın tüm diğer bölümü aynalı duvarın yansıttığı ışıkla çok aydınlanmış değil. evet, aynanın yansıttığı o daracık yerdeki ışık çok daha aydınlık. fakat siz bu sorunu derinlemesine merak ediyor ve dinlemek istiyorsanız; o ayna asılı pürüzlü zemine sahip duvar yüzeyinin sayısız denecek kadar çok sayıda ve küçüklükte yüzeyleri bulunduğunu düşünün ve bunların sayılamayacak kadar değişik eğimleri olduğunu göz önüne getirin ve bunlar arasında mecburen ışın yansıtacakların mevcut olduğunu hesaplayın. bunlar tarafından yansıtılan ışık şuraya buraya yayılıyor; kısacası ışık ışınlarının pürüzlü yüzeye vurup da bunları yansıtacak eğimde yüzeyciklere rastlamaması imkânsız gibi bir şey. bunun mecburi sonucu şudur ki birincil ışınlar giriş yaptıkları yüzeyin karşısına düşen herhangi bir yüzeye ve herhangi bir kısmına yansırlar; bu yansıma aydınlanmanın ta kendisidir. bir başka sonuç da şudur: üzerine aydınlatıcı ışınların geldiği bu yüzeye, herhangi bir yerden bakıldığında, bu yüzey aydınlanmış görünür. bu nedenle ay’ın yüzeyi pürüzlü ve kaba saba olup pürüzsüz ve çiziksiz olmadığından güneş’ten gelen ışığı her yana doğru gönderir ve onu seyredenlere de eşit olarak parlak görünür. yüzeyi küre biçimli olan ay bir ayna gibi pürüzsüz ve çiziksiz olsaydı hepten görülmez duruma düşerdi. çünkü ay, güneş’in imgesini yansıtacağı o daracık bölgesiyle gözükmez duruma düşerdi bakan kişinin gözü için, mesafenin uzaklığı nedeniyle."

    2. galileo kitabında şu an türkiye’de bulunan hangi şehirden bahsetmiş olabilir? hangi konu üzerine örnek vermek için bahsetmiş olabilir? sizce bu örneğe bağlı olan konuda galileo yanılmış olabilir mi?

    galileo kitabında iki farklı yerde istanbul'dan bahseder.

    birincisinde eğer dünya dönüyorsa neden öğle yemeği için (italya'dan) istanbul'a ve akşam yemeği için japonya'ya nakledilmiş olmuyoruz diye soranlara değer verilmemesi gerektiğini salviati'ye söyletir.

    ikinci geçtiği yerde, istanbul ve boğazlara ilişkin olarak gelgit (metcezir) konusunda değinir. bu örneğe bağlı konuda galileo kısmen yanılmıştır. kısmen diyorum çünkü, boğazlara bağlı olan denizlerde gelgit etkisinin fazla olmadığını belirtmesine rağmen yaşadığı çağda henüz yer çekimi (aslında yer çekiminden de öte kütle-uzay-zaman ilişkisi demek daha doğru olur) keşfedilmediği için (newton'un doğum tarihi galileo'nun ölüm tarihi ile neredeyse aynıdır.) gelgiti tam olarak açıklayamamıştır.

    ayrıca (bkz: #87118066)
hesabın var mı? giriş yap