• hayatta herkesin kendine yakın hissettiği aynamsı bir resim olduğu. savın bir beta versiyonu için; (bkz: beata beatrix)
  • nedendir bilinmez, hayat sanki resimlerden oluşuyor gibidir: mutluluğun resmi, huzurun resmi, karanlığın resmi, yalnızlığın resmi... sanırım her gece yatağa girdiğimde, ihtiyar freud’un beynimde yankılanan seslerinden, bitmek tükenmek bilmeyen yargılayışlarından, ağlatışlarından ve dahi somurtuşlarından olsa gerek; haklı olduğuma inandırdım kendimi. evet! kalkıp da, arsızca yüzüme bakan bir bunağa düşlerimden nadide kesitler anlatamayacak kadar çok seviyorum yaşamayı. mesele göstermek olsaydı mesela, gösterirdim oysa! anlar mıydı bilmem! yahut değer verir miydi? lakin mesele yazmak olsaydı eğer, en iyisini verirdim ben.

    en iyisini yazardım koyu maviye çalan sonbahar akşamlarına ya da sabahlarına dair! görüyorsun ya, hala kestiremiyorum. işte öyle bir karanlığa kesilir ki gökyüzü bahse konu sonbahar zamanları! akşam mı, yoksa sabah mı olduğunu dahi ayırt edemediğinde insan; gökyüzü dakikalarca ağlamış, gri bulutların ardındaki beyazlık, kopkoyu bir maviliğe çalmış demektir rengini. insana öyle tehlikeli bir sakinlik veren akşamlardır ki böyleleri; deniz de çoktan bu koyuluktan nasibini almış gibidir. nasıl desem bilmem, içimde böyle bir fotoğraf görüyorum ben! belki bir anı olsa gerek zihnimde! yüreğimde taşıyorum. heyhat, kalbimin ritmini oluşturan notalardan almış ilhamını fotoğraflarım. ve de onları birleştirerek hareket ettirdiğim kayıp rüyalarım...

    bir iskele düşlüyorum ben! tahtadan yapılmış, ve denize arsız bir sakinlikle uzanmış. tıpkı requiem for a dream’deki rüya sahnesinden fırlamış gibi: sakin ve sessiz. fakat polanski’nin karanlığından da nasibini almış! biraz da özgür... merak ve gizem dolu fakat, ürkütücü de kaçmış gibi biraz! gökyüzüne ne olmuş? bir garip mavilik çalınmış tenine. yağmur sanki çok mu yağmış? sanki çok mu yorulmuş mavi? ve durmuş... bir de artık evrenin müziğine dönmüş rüzgarın uğultusunu, duyar gibiyim derinlerimde. hareketli bir fotoğraf bu! en azından, bakmazken hareket eden dalgalar gibi sanki! ben böyle bir resim düşlüyorum ihtiyar derinlerimde. şeytan bilir belki de, yalnızca düşünüyorum kendi kendime...

    günün birinde otobiyografimi yazacak kadar sıkılmış olsam ve kalemi elime alsam, aldığım gibi de bıraksam! ya ne mi yapardım? böyle uzanırdım işte; arsızca! iskelenin denize uzandığı gibi, ben de uzanırdım kayıp rüyalarıma. bilir misin ben çocukken, nasıl da uyurdum ihtiyar! daha sonra 50’lerden kalan polaroid’i kavrardı parmaklarım. denize uzanırmış gibi bırakırdım kendimi uykunun karanlığına. hani karlı ve sessiz ocak sabahlarında parmakların buz kesermiş gibi ihtiyar! hani çok üşümüş de ellerin, sobanın üzerindeki ibriğe dokunurmuş gibi! banyo yaparmış gibi tıpkı! ayaz yemiş de ısınmaya çalışırmış gibi... evet, bir zamanlar fotoğraflar bile banyo ettirilirdi. ateşin hep harlandığı kış zamanlarındaki gibi! sonra da elimde fotoğraf makinesi, uzanırdım ben! denize uzanırmış gibi ihtiyar! uzanıp da uyuyakalırmış gibi... edgar allan poe’nun yazmadan önce yaptığı gibi ihtiyar! bir parmağım hep düğmede, hep tetikte! kayıp düşlerimin fotoğrafını çekerdim ben! sonrasında otobiyografime, yegane anı defterimin saman kağıtları arasına yerleştirirdim resimlerimi. ve tatminkar bir edayla uzatırdım o ihtiyar bunağa! derdim ki, işte bu! fazlası laf-ü güzaf! o zaman işte bak, freud daha az somurtur, daha az rahatsızlık verirdi geceleri. heyhat! kimi kandırıyorum? zaman... şairin de dediği gibi: zaman işte... bir ses ısrar ediyor zamana, inatla! birileri her zaman direniyor! ama öyle olmaz ki... ama keşke olabilseydi ihtiyar! görüyorsun, geri getiremedi zaman eskide kalan anı defterimi! her sayfada düştü resimlerim. ve ben de onları kaybettim. defter tutmaktan vazgeçtim! onları kalbime gömdüm. yorgun bir edayla ihtiyar! toy ve yorgun bir edayla fakat, yiğitçe...
  • dostoyevski'nin budala adlı kitabında bir karakter vardır. ragojin. karakterin evini tasvir ederken yemek masasında holbein'in christ adlı tablosunun asılı olduğunu söyler. karakteri öyle güzel açıklayan bir resimdir ki, şu başlığı görür görmez yazasım geldi.
hesabın var mı? giriş yap