hayali bey
-
döneminde işret alemlerine sık sık gelip kalkan yasaklar üzerine şu dizeleri dökmüştür:
nola mezmum-ı cihan oldu ise bade yine
devr ola rehne kona hırka vü seccade yine
ki o ünlü manzumesi de şu beyitle devam eder:
harâbât ehline dûzah’azâbın anma ey zâhid
ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyi bilmezler. -
hayalî bey (?-1557) 16. yüzyıl divan edebiyatı’nın değerli bir temsilcisidir. vardar yeniceli’dir. gençliğinde derbeder bir hayat süren hayali bey, mala, şöhrete maddî hırslara kapılmamıştır. divanı bile ölümünden sonra onu sevenlerce düzenlenmiştir
en ünlü beyiti;
cihan - ârâ cihân içindedür arayı bilmezler
o mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler
türkçe açıklaması aşağıdaki gibidir. şerhine sözler yetmez.
(dünyada yaşayanlar, dünyalıdır ama dünyalarını bilmezler / o balıklar ki deniz içindedir, denizi bilmezler)
bazı örnekler de şöyle:
harâbât ehline dûzah’azâbın anma ey zâhid
ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyi bilmezler
(ergin insanlara cehennem azabından söz etme ey sofu / ki bunlar ne zamanın anlamını ne de gelecek günleri bilirler)
şafak - gûn kan içinde dâğını seyr etse âşıklar,
güneşte zerre görmezler felekte ayı bilmezler,
(bir şafağı andıran bağrımdaki yaraları sevgililer seyreder /ama güneşi görmezler ne de ayı bilirler)
hamide kadlerine rişde-i eşki takub bunlar
atarlar tîr-i maksudu nedendür yayı bilmezler
(bükülmüş boyunlarına gözyaşı ipliğini takarlar da / maksut okunu atarlar yayın ne olduğunu bilmezler.)
hayâli fakr şalına çekenler cism-i üryânı
anunla fakr ederler atlas-u dibâyı bilmezler
(ey hayali, çıplak vücutlarını fakirlik şalıyla örterler / ve bununla gurur duyarlar ama atlasları ve değerli kumaşları bilmezler) -
cism-i fânî üzre takdîm-i siyâb etse n'ola
şol libâs-ı âriyet kim eynine medyûn giyer
bir gün muhakkak toprak olacak bedeni üzerine giydiği gösterişli elbise ile övünmeye kalkan kişiye ne kadar şaşılsa yeridir. öyle ya, giydiği emânet olduğu gibi kendisi de borçludur; en azından canını
(borçlunun, gösterişli bir kıyafetle gezdiğini görünce ondan alacaklı olan biri ne düşünür ve hadiseyi nasıl değerlendirir? değil mi?)
* -
bugünün başlıklarına bakarken gördüğümde aklıma üniversite yıllarını getiren divan şairi.
"cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
o mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
harâbât ehline dûzah azâbın sorma ey zâhid
ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdâyı bilmezler
şafak gûn kan içinde dâğını seyreyler âşıklar
güneşte zerre görmezler felekte ayı bilmezler
hamide kadlerine rişte-i eşki takup bunlar
atarlar tir-i maksudu nedendir yayı bilmezler
hayâlî fâkr şalına çekenler cism-i uryânı
anınla fahrederler atlas ü dîbâyı bilmezler" -
mürde ihyâ kıldığı içün yâra ben îsa dedim
yoktur ey hızr-ı skender leb sana hemtâ dedim
yoluma can terkin etmezsin dedi haşâ dedim
yoluna canum revân etsem gerek cana dedim
hışm ile baktı yüzüme dedi kim canın mı var
sevilenin güzelliğini yüceltmek için ona şunları söyledim:
ölüleri diriltme kudretine sahip isa gibi sen de ölü gönülleri diriltensin dedim.
sonsuzluğa sahip olan iskenderin derin kudreti sana ancak denktir dedim.
sevilen ise bütün bunların üzerine benim için can vermezsin ama dedi, haşa dedim.
gerekirse, ister isen canımı yolunda veririm dedim.
bir hışımla, hiddetle baktı yüzüme ve dedi ki sen de can mı kalmış ki neyi vereceksin ?
onu yüceltsen de, zülkarneyn yerine koysan da senden isteyeceği ancak bir can. vermeyi teklif ettiğinde ise sende gördüğü sevdasının ağırlığından dolayı veremeyecek kadar bile kalmamış olan cansız halin. -
kûy-i vefada* bir güzelün hâk-i râhıyüz**
ey aşk devletünde cihan pâdişâhıyüz
*vefa köyü
**yol toprağı, tozu -
kanuni sultan süleyman dönemi şairlerindendir.
doğum yılı belli değildir. medrese eğitimi görmemiş, kalenderi dervişlerinden etkilenip, onlara katılmış, bu tarikatın içinde yetişmiştir. kalenderilerle beraber istanbul'a geldiği esnada şehrin kadısının dikkatini çekmiş ve kadının araya girmesiyle tarikattan ayrılıp istanbul'da kalmıştır.
istanbul'da kaldıktan sonra şairliğini geliştirip önce başdefterdar iskender çelebi'nin dikkatini çekti, sonra başdefterdarın aracılığıyla vezir-i azam pargalı ibrahim paşa'nın gözüne girdi. ibrahim paşa'nın aracılığıyla da kısa zamanda padişahın nedim ve musahipliğine yükseldi. yazdığı gazel ve kasideleri için kendisine bolca bahşiş ve ihsanlarda bulunuldu. düzenlenen seferlerde padişahın yanında, meclisinde bulundu. ırakeyn seferi esnasında bağdat'ta bulunan devrin bir diğer önemli şairlerinden fuzuli'yle görüşüp, ondan leyla vü mecnun mesnevisini yazmasını isteyenlerden biri oldu.
ırakeyn seferi kendisi açısından da bir dönüm noktası oldu. sefer esnasında iskender çelebi'nin, sefer sonrasında da ibrahim paşa'nın ölmesiyle iki önemli hamisini kaybetti. bundan sonra padişahın meclislerinden kopmaya başladı. bir süre sonra da edebiyattan haz etmeyen rüstem paşa'nın sadarete gelmesiyle iyice gözden düştü ve istanbul'dan uzaklaşmak zorunda kaldı.
ayrıca kendisi devrin diğer bir önemli şairlerinden olan taşlıcalı yahya tarafından, şehzade mehmet'in ölümünden sonra bir mersiye yazmasına rağmen şehzade mustafa'nın ölümünden sonra mersiye yazmaması nedeniyle topa tutulmuştur.
1557 senesinde edirne'de vefat etmiştir. divanı ölümünden sonra derlenmiştir.
kaynaklar:
+ günay kut - ''türk edebiyatında klasik dönem'' - osmanlı uygarlığı 2 - editör: halil inalcık, günsel renda - kültür ve turizm bakanlığı.
+ türk edebiyatı isimler sözlüğü -
aşk bir şem’-i ilâhîdür benem pervânesi
şevk bir zencîrdür gönlüm anun dîvânesi
kanda bilsün şâh-ı aşkun dergehi âdâbını
kûhken bir dağ eri mecnûn yaban dîvânesi
kelle-i uşşâk satılmaz kesâdı var kati
işlemez oldu mahabbet şehrinün ser-hânesi
murg-ı dil dâ’im hevâ-yi aşk ser-gerdânıdur
bülbülün gülzârı var bûmun olur vîrânesi
sâgar-ı cemde bu beyt- dil-güşâ mersûm imiş
âteş-i bâde ile germ-â-germ iken kâşânesi
rind oldur kim götürdü bezm-i kesretden ayag
sâkî-i devrân elinden dolmadan peymânesi
şîr ü şekker gibi alışdı hayâlînün bugün
iltifât-ı şâh ile bu vaz’-ı dervîşânesi -
"anı hoş tut garîbindir efendim işte biz gittik
gönül derler ser-i kûyunda bir dîvânemiz kaldı"
(onu hoş tut, garibindir efendim, işte biz gittik -öldük-; senin bulunduğun yerde gönül denilen bir divanemiz kaldı.)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap