• cok sesli mekanlara havra gibi yer denir, onun icun turkiyedeki museviler bu tabirden hoslanmazlar, sinagog denmesini isterler
  • "havra gibi" sözünden dolayı birçok insanı rahatsız eden ve ibranice'deki hebhrah kelimesinden geldiği göz ardı edilen kelime. (bkz: tdk)
  • (bkz: havran)
  • yahudilerin ibadet yeri. dilimize yunancada toplantı anlamında kullanılan synagogue teriminden gelmektedir. ibranice keneset ve bet ha-keneset kelimelerine uygun olarak toplantının yapıldığı yer için kulanıldı. tanrı ile buluşma yeri anlamına da gelir. talmudda geçen ifadelere göre, halk evi, küçük mabed, dua ve ibadet yeri, sabbat evi gibi anlamlara da gelir.

    m.ö. 586'da süleyman mabedinin yıkılışından sonra, babil sürgünü esnasında halkın ibadet edebileceği bir kurum haline gelmiştir. kudüsteki mabedin yıkılışından sonra aynı zamanda bir eğitim öğretim yeri haline gelen havra; babil tutsaklığı dönüşünde -özellikle ezra ve halefleri zamanında- kudüsteki mabed kültü ile paralel olarak gelişmiştir.

    m.s. 70'de süleyman mabedinin, roma imparatoru titus tarafından ikinci defa yıkılışını takip eden süre içerisinde, iyice yerleşmiş bağımsız bir kurum haline gelmiştir. kudüsün yahudilerin elinden alınışını takip eden yıllarda, yahudi toplumunun müşterek hayatının merkezi haline geldiğinden önemi daha da artmıştır.

    havra; gerek günlük gerekse haftalık ibadetin yapılması, kutsal kitapların okunması ve dini emirlerin öğrenilmesi için yahudi cemaatinin toplandığı yapıyı ifade eder. toplanmalar cumartesi * günü ve günde üç defa yapılır.

    havradaki en kutsal şey, doğu yönünde, perde ile örtülü bir hücredeki kutsal sandıkta muhafaza edilen tevrat tomarıdır. bu sandık kudüs yönündedir ve ibadet esnasında herkes ona doğru yönelir. tevrat, aynı zamanda dini hayatın merkezi durumundadır. havrada yapılan ayinler; tevrattan bazı bölümlerin okunması, muayyen dua ve ilahiler ve bazan bir vaazdan ibarettir. ibadet için en az on iki yaşını bir ay geçmiş on erkeğin bir araya gelmesi gerekmektedir. kadınlar ibadete katılamaz ve erkeklerle bir arada bulunmazlar. kadınların yeri ya arkada, ya da perde veya kafesle kapatılmış yan taraflardadır. son zamanlarda ise -bazı yerlerde- kadınlarla erkekler bir arada oturabilmektedirler. mecburi olmamakla beraber, çoğu aileler nikahı da havrada kıydırırlar.

    havranın ortasında, ibadet ve ayini yöneten kişi için yapılmış, bema denen bir kürsü vardır. yüzü ahid sandığına dönüktür. bu kürsünün üzerinde mumlar dikilmiştir. kürsünün üç tarafında cemaat için oturma yerleri vardır. duvarlarında kutsal kitaptan yazılmış metinler vardır. resim ve heykel yoktur. model olarak süleyman mabedi esas alınmıştır. mimari tarzı ülkelere ve asırlara göre farklılık arzeder.
  • çok beyaz gözlü kadın, ağu gözlü de derler..
  • geçen bunlardan birinde bir şabat ayini izledim; izlenimim günümüzdeki camilerinkinden hiç farklı değil. yahudiler de kadın ibadete katılamasın, ikinci plana atılsın diye ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. (hazır bok atmaya başlamışken eksik kalmasın; hepsinde değil ama bazı eski dönem* doğu ortodoks hıristiyan kiliselerinde de bu böyle.) hoş sabah duasında ''rabbim, beni kadın olarak yaratmadığın için sana şükürler olsun.'' diyerek dua eden erkek mensuplara sahip bir dinde normal böyle olması diyor insan. bir de benim gittiğim sinagog ortodoks sefarad yahudilerinden bir cemaate aitti**; egaliteryan, liberal falan olsa daha farklı olabilir diyip diğerlerinin farklı olma hakkını saklı tutarak olmamış diyor on üzerinden iki veriyorum. (o ikinin biri ayinden sonra yediğimiz tütsülenmiş balıkların hatrına.*)
  • yahudi tapınağı, sinagog.

    mecazi olarak "çok gürültülü yer" anlamına da gelir.
  • (bkz: sinagog), kenesa
    (bkz: havran)
  • havrâ: ahver * kelimesinin müennesi. *

    gözler ise beyazı bembeyaz, siyahı simsiyah. öyle uzay boşluğunda çilek tadında muz gibi, muz tadında çilek gibi bişi.. bu yaşıma geldim beyazı bembeyaz, siyahı simsiyah bir göz görmedim. hayaller için bile afilli çetrefilli kelimeler inşa etmişler diyeceğim de, belki de vardı da biz görmedik, ne bilim. ben görmedim diye yok mu olsun?

    "...
    değmemiş ey aynî pür gılman ü havrâ eyledi"
    *
hesabın var mı? giriş yap