• italyan arastirmaci gazeteci, yazar
  • gog'un yazaridir...
  • giovanni papini 1881 - 1956 yılları arasında yaşadı. aykırı düşünceli, kavgacı bir yazardı, epey fikir değiştirip daldan dala konduktan sonra katolikliğe bağlandı.. 1931'de çağdaş kültürü yeren bir kitap yazdı. ''gog'' adındaki iki ciltlik bu kitabı fikret adil 1958 ve 1966'da türkçeye çevirdi.
    alaylı ve yergili bir dille dünyaya bakarken birçok gerçeği de dile getiren yaman bir yazardı.. gog'dan bir iki alıntıda bunu görebiliriz. sözgelimi marx, freud ve einstein için papini'nin değerlendirmesi ilginçtir..

    marx için:
    ''insanlar politika, ahlak, din ve sanatın, yüksek fikirlerin dışavurumları olduğuna, kese ve mideyle ilgili olmadığına daima inandılar. trevesli marx adında bir yahudi çıktı, bütün bu çok yüksek ideallerin aşağı ekonominin dışkı ve gübresi içinde yetiştiğini ispat etti..''

    freud için:
    ''hepimiz kendimizin ahlak sahibi, tabii bir insan olduğumuza inanmışızdır. freiburg'tan bir yahudi, sigmund freud, göründü, en ahlaklı ve kibar asilzadenin içinde bir katil, bir cinsi sapık gizlendiğini keşfetti..''

    einstein için:
    birbirinden ayrı ve değişmez bilinen zaman ve mekân temellerine dayanan, düzenli, sağlam bir evrende rahat rahat yaşıyoruz sanılırken, ulm'de doğmuş bir yahudi, einstein, zaman ile mekanın aynı şey olduğunu, tam olarak ne zamanın ne mekanın var olmadığını, her şeyin sürekli bir görelik (izafilik) üzerine kurulduğunu, modern ilmin övündüğü eski fizik yapısının yıkıldığını saptadı..''

    papini, bu gibi düşüncelerinde son noktasını şu sözleriyle koyacaktı:
    ''yahudiler özgürce yazmak olanağını elde ettikleri andan başlayarak, sizin fikir yapınız yıkılma tehlikesindedir..''

    oysa aynı yıl papini'yi hiç tanımayan arjantinli bir başka yazar da (jacobo timerman) 1931'de papini'den sadece birkaç ay önce şöyle yazacaktı:
    ''karl marx hristiyan toplum yapısını, sigmund freud hristiyan aile kurumunu, albert einstein ise zaman ve mekanla ilgili hristiyan anlayışını yıkmak istediler..''

    bu ne benzerlik diyesi geliyor insanın.. iginç bir rastlantı mı diyelim ?..
  • "insanlar sağır kalpleri yüzünden yüzyıldan yüzyıla daha çok azap çekilen bir cehennemde hala inleyip duruyorlar."
    demiş olan yazar.
  • düzyazının dantesi.
  • "bahçeden, kentten dingince çıktım. bu olay için hiç kimse hiçbir zaman rahatsız etmedi beni. şimdi hala dünyada, büyük kıyı kentlerinde yaşıyorum; anısını kesin olarak anımsamadığım bir şeyim eksikmiş gibi geliyor bana. ne zaman neşe, aptalca gülümseyişleriyle içimi sarsa, kendi kendisini öldüren, yine de yaşamaya deva...m eden tek insanın ben olduğunu düşünüyorum. ama bu, ciddileşmeme yetmiyor. "
  • kaçan ayna kitabını(öyküsünü ya da işte) beğenmiştim, üslubu güzel belli ki. ve fakat gog'u okuduktan sonra, bir miktar ırkçı, seksist ve dindar olduğu izlenimini edindim. spordan, sadece yetişkin olmayanların ilgileneceği düşük bir uğraş olarak bahsetmesine özellikle illet oldum, çok ilginç fikirleri de yokmuş ayrıca.
  • --- spoiler ---

    beni neden seviyorsun?

    alnıma dokunup, küçük elini saçlarımda sakladığında gerçekten titreyen biri var mı? sesim istemeden sertleştiğinde kıpkırmızı olan bir yüz var mı gerçekten? yanıma çekip kendi göğsüme bastırdığımda inip kalkan bir göğüs var mı, dudaklarım dokununca sımsıcak olan dudaklar var mı?

    düşün! iyi düşün. hemen yanıt verme. bütün bunların doğru olduğunu ve benim düş görmediğimi söyleme bana. bana acıma. kimse acımasın bana. izin vermeyceğim kimsenin bana acımasına. benim gözyaşlarım benimdir, bana aittirler, yüreğimden gelir, gözlerimden boşalırlar. neden bana ait olan acının içinde yıkanmak isteyen o el usulca beni okşuyor?

    acılarımı alıp uzaklaştırmak isteyen biri olabilir mi? mümkün mü birisinin beni sabırsızlık ve merak içinde beklemesi, pırıl pırıl gözlerle uzaktan beni izlemesi, yaklaşan adımlarımı nefesini tutarak dinlemesi? en sıradan sözlerimin hatırlanması, küçük bir bakışımın mutluluk vermesi mümkün mü?

    hemen yanıt verme bana. bütün bunların ve bilmediğim diğer şeylerin hala mümkün olduğunu söyleme. inanamam – inanmak istemiyorum. öyleyse düşün, iyi düşün. bu inanılmaz olurdu, o kadar muhteşem – yeni, hiç duyulmamış. ama eğer bu gerçek olsaydı ne anlama gelirdi bir anlığına düşün.

    başka bir varlık – benden farklı, başlangıçta tanımadığım bir varlık- yalnızca benim için yaşıyor, benim düşüncelerimle düşünüyor, benim hislerimle hissediyor, benim acılarımla işkence çekiyor, sevincimle mutlanıyor, kendi bedenini bedenime yanaştırıyor, ruhuyla ruhuma giriyor, sahip olduğu, olacağı ve ona verebileceğim her şeyi bana sunuyor.

    bunun, bir anlığına da olsa, gerçek olabileceğine inanıyor musun?

    evet, başımı omzuna koyduğumu, yumuşak ellerini ellerimin içine aldığımı, defalarca dudaklarını öptüğümü, saatlerce soluk alış verişini bir müzik dinler gibi dinlediğimi hatırlıyorum ama bu neyi ispatlar ki? o anların kişisi bizzat ben miydim? ve o kısa mutluluk anlarında duymak istediğim şeyleri gerçek söylemek istedi mi?

    gülme, başını sallama, hatta n’olur evet bile deme. biliyorsun, bütün bunlar aylaklığın beyaz ellerince dokunmuş imglemin ince ipekleridir.

    neden böyle imkansız bir şey benim için gerçek olsun? yaşamın armağanını kazanma hakkı için doğru ne yaptım? cimri bir kadının mücevherlerini saklaması gibi ıstıraplarını saklayan utangaç bir şairden başka neyim ki ben? paltosundan başka gurur duyacak bir şeyi olmayan, evini ve yatağını tekrar bulmaktan bile aciz, acılı bir gezginden başka neyim ki?

    bir şey başardım mı? insanların unuttuğu tek bir söz söyledim mi? insanlara küçük bir endişelerini dahi unutturdum mu?

    keşke kendimi nasıl aşağıladığımı ve ruhum için çaresiz bir bıkkınlık duyduğumu bilseydin!

    başkaları benim gururlu, mağrur, kendiyle mutlu olduğumu düşünürken; ben yaşamımı daha az zelil, ruhumu daha az tiksindirici kılmanın yollarını düşünüyorum. bazen bir tek şey var gurur duyduğum: kendime duyduğum derin ve içten hor görüş!

    şu halde, bende sevecek ne olabilir ki? senin ruhuna acı çektirme hakkını bana verecek rezil, tatminsiz ruhumda ne bulabilirsin? unutulmuş sevinçlerimin, gerçekleşmemiş düşlerimin, güçsüz isteklerimin, kendimin bile uyandırmaya korktuğum anılarım arasında ne senin ilgini çekebilir ki?

    hayır, mümkün değil birinin beni sevmesi. birinin benim için yaşamasını istemiyorum. ben sevemem ve sevilemem. bırak huzur içinde kalayım. beni yalnız bırak. artık bir şey hissetmek istemiyorum; kimseyi görmek istemiyorum. sözlerinden, iç çekişlerinden, duygusal bakışlardan nasıl bir anlam çıkarılır bilmiyorum. arzulu birinin yalnızlığa ne kadar gönüllü olduğunu bilmiyor musun? bir daha umut etmeyecek ruhdaki o rahatlık!

    hala burda mısın? sana bakmayarak seni uzaklaştırmadım mı? sanki gözlerimden başka hiçbir şeyi görmek istemiyormuş gibi bana niye bakıyorsun? neden saçların bu kadar ipeksi ve kimi kıvrımları hatta altınsı? sakın konuşma, hızlı hızlı nefes alıp durma. elin yumuşacık, biliyorum. biliyoru, elin güçlü. fakat niye o kadar yaklaşıyorsun bana? bedenin niye titremeye başladı birden bire? bana öyle bakma, bu kadar sıkı tutma elimi. biliyorsun seni seviyorum ve seni sevmek istemiyorum…

    ama öp beni öyleyse. daha fazla dayanamadığımı görmüyor musun? evet deme, beni yine öp! gözlerimden öp! dudaklarınla gözlerimi kapa; böylece görmeyeyim hiçbir şeyi, daha fazla bir şey bilmeyeyim; sadece kalbinin atışını duymaktan başka; -deli gibi, ateşli ve yalnızca benim için çarpan kalbinden başka.
    --- spoiler ---
  • pragmatizm'e de sardırmış bir vakit. william james'in bir eserinde doğrudan adı geçiyor, pragmatizm ile ilgilenen parlak gençlerden biri olarak.
hesabın var mı? giriş yap