• bir yerde tutunmaktan kaçinan ,yerleşmekten kaçan insanlarin ruh hali.
    (bkz: elif şafak)
  • (bkz: reenkarnasyon)
  • gezici ruh olursa eğer:
    (bkz: ruh u revani)
  • "ben yerçekimini ait olmaya benzetiyorum. iki olgu da gözlemlenebilir bir mevcudiyete sahip.
    ...
    ama ikisi de anlaşılmıyor. yerçekimi kuvvetini biliyoruz ama kökenini bilmiyoruz; doğduğumuz yerlere neden bağlandığımızı açıklamak için de ağaçmış gibi davranıp köklerden filan bahsediyoruz. ayaklarınızın altına bakın. tabanlarınızdan fışkıran boğum boğum uzantılar görmeyeceksiniz. bazen köklerin, bizi yerimizde tutmak için uydurulmuş muhafazakar bır efsane olduğunu düşünürüm."
    (bkz: utanç)
    (bkz: salman rushdie)

    işte tam da böyle birşey sanırım göçebe ruh. bir yerde kalamama hali, kaldıkça kapana kısılmışlık hissi. durmaksızın yalnızlaşma...
  • göçebe ruhlu insanlar var.
    içine huzursuzluk kaçmış ya da huzur batan.
    hep bi arayış, neyi aradığını bilmeden.

    oysa insanın her şeyi içindedir. 3'ü 5'i bir arada doğuyor insan. kendinde olmayanı bulsa da kendine yapıştıramıyor işte.

    neyse ne.
    neyse o.

    içinde olanı bilen insan öyle rehavete de sarılmaz, nasıl olsa bende vardır diye. olanı bulmak da emek ister. içinde keşfe çıkmak. içinin karanlık labirentlerinde dolaşmak sağlam yürek ister.

    göçebe ruh, içinde olanı, içine bakmadan arayan ruhtur.
  • sürekli gitmeyi istemektir. gitsen de yetmez bir süre sonra ordan da gitmek istersiniz. rahat, huzur gibi kelimeler teorik boyutta anlaşılır sadece. yerleşmeyi, bağlanmayı gerektirecek her şeyden ölümüne korkmaktır. ileriye dönük planlar yapmaktan kaçınmaktır.
    sahip olmayan anlamaz.
    majör depresyon belirtisi der bazı kitaplar.
    beni anlamayan, bir yere yerleşip, sade hayatı kabul eden huzurlu insanları hep kıskanmışımdır.
  • bir kültür ve gelişme modeli kitabı olarak atatürk'ün çevirttiği söylenen beyaz zambaklar ülkesinde özlenen hedef bakımdan işe yaramaz, yarayamazdı. bir kere zevkli bir kitap da değil. finlilerle* biraz akraba olsak da sistemleri bizim için uygulanabilir değil. dinamiklerimiz ve yapımız çok daha heterojen, hatta karmaşık ve çelişkili. onlar kuzeyli biz göçebe ruhlu kara bıyıklı türkler orta dünyalıyız. yani iki dünya ve iki ana kültür arasında kalmış hiçlik ve bilinç geçidi/köprüsü durumundayız. türklerin (belki ayrıca ortadoğuluların ve rusların) durumu, aynı anda hem sonuncu hem birinci veya hem çalışkan hem tembel olmak gibi. (bkz: kültür farkı/@ibisile)

    (bkz: göçebe/@ibisile), göçer
  • benim de içimde ziyadesiyle var olan bir ruhtur bu. bazen gittiğin yeri evin gibi görürsün, gün gelir boğulduğunu hisseder ansızın kaçıvermek istersin. tarifsiz bir duygudur, sahiden bunu yaşayan, hisseden bilir. bu durum bachmann ile yapılan bir röportaja da konu olmuştur. ona ' nerede yaşadığınız önemli mi sizin için ? ' diye sorulmuştur. şöyle yanıt vermiştir bachmann:
    " hayır, bunun benim için artık hiçbir önemi yok. ..... sürekli yeni yerler aramak benim için ansızın son buldu. biliyorum, söylemek istediğiniz, hep taşınmış, bazen orada bazen burada yaşamış olmamın, çoğunlukla nerede olduğumun hemen hiç bilinmeyişinin çok kimseyi şaşırtması. ama yerleşik olanlar, gezgincilere hep hayret ederler gezginciler de hep yerlerinde oturanlara hayretle bakarlar. yerler konusunda gerekçe verebilmek kolay değildir ve bir insan neden belli bir yerde yaşamakta olduğunu bir başkasına nasıl olsa hiçbir zaman açıklayamaz. ileri sürebileceği nedenler kendisi için de yeterli değildir. berlin'in havası çok iyi. roma'ya gelince, mimarisi ve göğünden on ay süreyle eksilmeyen güneş. münih'te en iyi konserler dinlenebilir. hintertupfing'de insan özlediği yalnızlığa tam anlamıyla kavuşur. paris hala en hareketli kenttir. bütün bunları biliyoruz. ama bütün bunlar, yakından bakıldığında nedenler değil, insanın kendi yarattığı kaçış noktalarını veya ağırlık noktalarını açıklamaktan kaçınmasına yarayan gevezelikler ya da resmi açıklamalar. "
hesabın var mı? giriş yap