• orijinal ismi "the problems of philosophy" olan bir bertrand russell eseri. türkiye'de kabalcı yayınevi'nden çıkmış.

    ön kapak:
    "eğer bütün insanlar iyi durumda bulunsalardı, eğer yoksulluk ve hastalık, olanak içindeki en alçak düzeye düşürülmüş olsaydı, değer verilebilecek bir toplum kurabilmek için yapılacak yine çok şey kalmış olurdu."
    -bertrand russell-

    arka kapak:
    "dünyada akıl sahibi hiçbir insanın kuşku duyamayacağı kadar kesin bir bilgi var mıdır?"
    russell, felsefenin her filozof tarafından ele alınan bu temel sorusu çerçevesinde gelişen bu klasik yapıtında, doğruluk ve gerçeklik sorunsalı bağlamında, doğrular ve şeyler üzerine bilgimizi, bu bilgiye ulaşma yollarını sorguluyor. ayrıca varlık ve maddesinin doğası, idealizm, tümdengelim, felsefi bilginin değeri ve sınırları üzerine görüşlerini de incelikli bir biçimde sunuyor.
  • "pek bellidir ki, eğer ortada inanmak olmasaydı, doğru ile yanlışın arasında karşılıklı bir oran olmak itibariyle ne doğru ne yanlış olurdu. eğer sırf maddeden yapılmış bir dünya tasavvur edersek, böyle bir dünyada yanlışın yeri yoktur. böyle bir dünya her ne kadar olgu denilebilecek şeyleri havi olsa da doğrunun yanlışlarla bir türden şeyler olduğu noktasından gerçekleri havi olamıyacaktı. "doğru" ve "yanlış" inanışların ve hükümlerin karakterleridir. bundan dolayı, sırf maddeden bileşik bir dünya inanışları, dava ve önermeleri ihtiva etmeyeceği için o dünyada doğru ve yanlış olmaz."

    bertrand russell, felsefe meseleleri

    remzi kitabevi, 1963
  • "bunlar* özdeği açıklamak istediklerinde ya berkeley gibi, özdeğin bir ideler takımından başka bir şey olmadığını ya da leibniz (1646-1716) gibi, özdek gibi görünen şeyin az çok eksik durumdaki idelerin birikimi olduğunu söylerler." bertrand russel - felsefe sorunları

    "şimdi, berkeley de leibniz de gerçek bir masanın varolduğunu kabul ederler, fakat berkeley bunun, tanrının zihnindeki kimi ideler, leibniz de bir ruhlar topluluğu olduğunu söyler."

    "şüphe yöntemini bulmak ve en kesin şeylerin öznel şeyler olduğunu göstermekle descartes felsefeye büyük katkıda bulundu, bugün de onu konunun bütün araştırıcıları için yararlı kılan, bu katkıdır."

    "ve kedi yalnızca duyu-verilerinden oluşursa acıkamaz, çünkü benim için duyu-verisi olan açlık benim kendi açlığımdan başkası olamaz."

    "tikel düşünce ve duygularımızın karşıtı olarak kendi salt varlığımızı tanıyıp tanımadığımız sorunu çok zor bir sorundur, buna olumlu yanıt vermek için henüz erkendir."

    "varolan tikel şeyleri tanımamızın dışında tümeller adını vereceğimiz şeyleri de, yani, aklık, çeşitlilik, kardeşlik v.b. gibi genel ideleri de tanırız. (...) tümelleri farketmeye kavramak kavranan bir tümele de kavram denir."

    "incelemekte olduğumuz ham bekleyişlerin hepsinde ayrıklıklar olabilir, yani hepsi de bekleyenleri düş kırıklığına uğratabilir."

    "geçmiş geleceklerden deneyimiz var ama gelecek geleceklerden yok ve soru şu: gelecek gelecekler geçmiş geleceklere benzeyecekler mi?"

    "demek ki, şeylerin bizim bekleyişlerimizin gerçekleşmesini sağlayamaması, bir belli durumda ya da durumlar takımında da, bekleyişlerimizin gerçekleşmeyeceği olasılığının kanıtı olamaz."

    ["düşüncenin yasaları" adı da yanıltıcıdır, çünkü önemli olan bu yasalara uygun olarak düşündüğümüz olgusu değil, şeylerin bunlara uygun olarak davrandıklarıdır; başka deyimle, onlara uygun olarak düşündüğümüzde doğru düşündüğümüzdür.]

    "deneyin yardımı olmadan hiçbir şeyin varolduğu bilinemez. (...) bir şeyin varolduğu üzerine her bilginin, bir yanıyla deneye bağlı olması gerekir."

    "belki de mantıksal-olmayan a priori bilginin en önemli örneği, törebilimsel değer (ethical value) bilgisidir."

    "bütün arı matematik, mantık gibi, a prioridir."

    "üstelik, "iki iki daha dört eder" önerisinde bir zorunluluk olduğu duygusuna kapılırız ki bu, deneysel genellemelerin en sağlam kabul edilenlerinde bile yoktur."

    "swift bizi hiç ölmeyen struldbrugs soyunu düşünmeye çağırdığında, imgelemde bunu kabul ediyoruz."

    "en göze çarpan başarısı, kendisinin* "eleştirel" dediği felsefeyi buluşudur ki, bilginin değişik türleri olduğunu bir veri olarak kabul edip, böyle bilginin nasıl olabildiğini soruyor ve bu sorunun yanıtından dünyanın doğası üzerine birçok metafizik sonuç çıkarıyordu. (...) kant şüphesiz, iki şeyin onurunu taşır: birincisi, salt "çözümsel" (yani karşıtı iççelişkili olmayan) a priori bilgilerimiz olduğunu kavraması; ikincisi de bilgi kuramının felsefe bakımından önemini belirtmesi."

    "usçu gelenek içinde eğitim görmüş olan kant, hume'un şüpheciliğinden çok sarsıldı ve bir yanıt bulmaya çalıştı. (...) her tür arı matematiğin a priori olmasına karşın bireşimsel olduğu sonucuna vardı; ve bu sonucun ortaya çıkardığı yeni sorunun çözümünü aramaya girişti."

    "açıklanması gereken şey olayların her zaman mantık ve aritmetiğe uygun olacağına nasıl inandığımızdır. (...) bizim doğamız da her şey gibi bir şey gibi, varolan dünyanın bir olgusudur ve onun değişmez kalacağına güvenilemez."

    "yani çelişmezlik yasası yalnızca düşünce üzerine değil, şeyler üzerine bir yasadır; ve çelişmezlik yasasına inanmak bir düşünce ise de çelişmezlik yasasının kendisi bir düşünce değil, fakat dünyadaki şeyleri ilgilendiren bir olgudur."

    "idea sözcüğü, zaman içinde, platon'un "idea"larına uygulandıklarında çok yanıltıcı olan çağrışımlar kazandı. bu yüzden, platon'un düşündüğü anlamda, biz idea sözcüğü yerine "tümel" sözcüğünü kullanacağız."

    "berkeley ile hume "soyut ideler"e karşı çıkışlarının bu çürütülmesini kavrayamadılar, çünkü karşıtları gibi onlar da tümel olarak sadece nitelikleri düşünüyorlar, bağıntıları hiç görmüyorlardı."

    "böylece düşünce ve duygular, zihinsel ve fiziksel nesneler varolurlar. fakat tümeller bu anlamda varolmazlar, onların olduklarını ya da varlıkları bulunduğunu söyleyeceğiz ki, burada "varlık", zaman dışı olarak, "varoluşun" karşıtıdır."

    "her a priori bilginin konusu yalnızca tümeller arasındaki bağıntılardır."

    "oldukça açık biçimde görülür ki inançlar olmasaydı yanlışlar da olmazdı ve doğruluğun yanlışlıkla bağlılaşık olduğu anlamda doğruluk da olmazdı."

    "gerçekte doğru ve yanlış, inançların ve yargıların özellikleridir: yani yalnızca özdekten oluşan bir dünyada, inanç ve yargılar bulunmayacağına göre doğru ve yanlış da bulunmazdı."

    "artık iki olguyu açıklayabiliriz: inançlar (a) varoluşları bakımından zihne bağlıdırlar, (b) doğrulukları bakımından zihne bağlı değillerdir."

    "böylece açıkça görülüyor ki, doğru bir inanç yanlış bir inançtan çıkarılmışsa bilgi değildir."

    "bir bütün olarak evrenle ilgili bilginin metafizikle elde edilemeyeceği ve mantık yasalarına dayanarak şöyle ve şöyle şeylerin varolmaları gerektiği, şöyle ve şöylelerinin ise olamayacakları biçiminde önerilen kanıtların eleştirel bir irdelemeye dayanamayacakları görülebiliyor."

    "(...) matematikçiler, uzamın yaygın olarak inanıldığı gibi olanaklı olduğunu göstermekle yetinmediler, mantığın gösterebildiği oranda uzamın birçok başka biçimlerinin de olanaklı olduğunu gösterdiler. (...) böylece, ne olduğu üzerinde bilgimiz daha önce düşünülene göre daha azalırken, ne olabileceği üzerine bilgimiz büyük ölçüde artmıştır."

    "gerçekte felsefenin değeri, geniş biçimiyle, onun kesinliksizliğinde aranmalıdır. (...) böylece, şeylerin ne olduğu üzerindeki kesin inançlarımızı zayıflatırken, ne olabilecekleri üzerindeki bilgimizi büyük ölçüde artırır; kurtarıcı şüphe alanında hiç yolculuk etmeyenlerin bir ölçüde kibirli dogmatizmlerini yok eder ve alışılmış şeyleri alışılmamış yüzleriyle göstererek merak duygumuzu canlı tutar." bertrand russel - felsefe sorunları
hesabın var mı? giriş yap