• the wheel of time serisinin rahmetli robert jordandan sonra kitabı bitirmesi istenen brandon sanderson'un wheel of time öncesi serilerinden biri.
  • fantastik kurgu türünde yazılmış olan bir kitap. tip olarak, high fantasy olarak tanımlanan, yazarın kendisinin yaratmış olduğu bir dünyada geçer. büyünün yapılışı ve gücünün nereden geldiği konusunda tasvirleri bu satıların yazarı tarafından raymond e. feist'in tasvirleri ile aynı kategoriye konmaktadır.

    roman elantris ismindeki yıkılmış ve "lanetli" bir şehir ile yakınındaki ikinci bir şehirde yaşayan üç ana karakterin yaşamları hakkındadır. içinde bulundukları toplumun iyiliğini düşünen karakterlerin aynı olaylara tamamen farklı bakış açıları ile yaklaşmaları romanı farklı kılmaktadır.
  • türkçeye arkadaş yayınları 'ndan çıkan ve can sevinç tarafından çevrilen bir brandon sanderson kitabı.
  • özet geçilmesi kötü olmuş bir brandon sanderson romanı. bu romanla görüyoruz ki, daha önce de belirtildiği üzere, fantastik edebiyata ilgi duyan okuyucuların robert jordan'ın yetim bıraktığı the wheel of time serisinin son cildini kaleme alacak-alan yazar olarak tanıdığı brandon sanderson, bir gölge yazardan (ghostwriter?) fazlasıymış.

    fantastik edebiyatta, bilim kurguda bir yazar tarafından yaratılmış bir evrenin yan hikayelerini kitaplaştıran yazarları ikinci sınıf görme gibi bir eğilimim var. dune serisinin devamı için kalem oynatan kevin j. anderson, sanderson, forgotten realms madeninden beslenen yazarlar ve benzerlerinin yaratıcılık güçlerinin sınırlı olduğunu düşünmüşümdür. sınırları başkaları tarafından çizilmiş bir evrende at koşturarak kendilerini sınırlıyor olmalarını kabiliyetlerinin de sınırlı olmasına yormuşumdur.

    açıkçası, sanderson dışındakiler için bu ön yargım hâlâ devam ediyor, onlara haksızlık yapmadığıma eminim. ama sanırım sanderson, kolayca üstünün çizilmesini hak etmiyor. the wheel of time gibi çok zor bir serinin devamını hakkıyla getirmesi değil bunun sebebi. ya da yalnızca bu değil. elantris'te karşımıza çıkan yazar, kendine özgü üslubu olan, ilginç, okuyucuda ilgi uyandıracak bir evren tasarımı oluşturma becerisine sahip ve bence daha da önemlisi, kıyısından, köşesinden de olsa fantastik türünün izin verdiği ölçüde topluma dair, insana dair başka şeyler söylemeye çalışan bir yazar. yazarın mistborn üçlemesini ve warbreaker adlı romanını da okumaya başladım. umarım erken ötmemişimdir.

    romanın konusuna gelince...

    --- spoiler ---
    öncelikle söylemek lazım ki, bu hikaye için bir cilt kısa olmuş. okuyucunun merak ettiği kimi ayrıntılarla beslenerek olay örgüsü çeşitlendirilebilir, evrendeki dinlerle ilgili ayrıntılara girilebilir, yazarın toplum ve insana dair söylemeye çalıştıklarının güdük kalmasının önüne geçilebilir, finaldeki devasa kapışmanın önemli ayrıntılarıyla ilgili kimi ipuçları verilebilirmiş. gerçi sanderson, kitapta anlatılan dönemin on yıl sonrasına odaklanan iki cilt daha yazacakmış. fakat benim kast ettiğim prequel, sequel meselesi değil. bu hikayenin kendisi iki cilt daha istermiş.

    romanın merkezinde büyünün rüya şehri elantris bulunuyor. elantris, büyünün her derde derman olduğu bir harikalar diyarı. sakinleri ise the shaod olarak adlandırılan gizemli bir güç tarafından dönüştürülen arelonlular. bir gece yatıyorsunuz, shaod sizi alıyor, ten renginiz, saç renginiz değişmiş, büyü gücüne sahip yarı-tanrısal bir yaratık olarak uyanıyorsunuz. artık siz elantrislisiniz.

    her ne oluyorsa oluyor (spoiler'ın cılkını çıkartmayalım, okuyun, öğrenin ne olduğunu) kitabın anlattığı zaman diliminden on yıl önce rüya kabusa, harikalar şehri lanetli şehre dönüyor. shaod tarafından dönüştürülenler ucubeye benziyorlar, büyü kullanılamaz hale geliyor. ve dolayısıyla yakılmadıkları ya da kafaları vücuttan ayrılmadıkları sürece ölümsüz olmak tanrısal bir hediye olmaktan çıkıyor, cehennem azabını yaya bırakacak bir lanet haline geliyor. yeni elantrisliler ucubeler, ölemiyorlar, aldıkları en ufak bir yara izini bile iyileştiremedikleri gibi aldıkları her yaranın azabını sonsuza kadar taşımak, kendilerini onlardan soyutlamak isteyen bir dünyada eski rüya şehrinde mahpus olarak yaşamak zorundalar. elantris'in tamamıyla zayıfa aman vermeyen bir çeteler şehri haline gelmesi de cabası.

    iş bu ahval ve şerait içinde, elantris'in yaşadığı ani değişim sonrası tüccarların hakimiyeti altına giren arelon'da kralın oğlu raoden, shaod tarafından alınıyor, apar topar elantris'e atılıyor ve şehir eşrafına da öldüğü söyleniyor. bu noktadan sonra olayları raoden'in krallıklar arası bir anlaşma sonucu nişanlandığı teod prensesi sarene, arelon'u shu dereth dinine döndürmek isteyen fjordell baş rahibi hrathen ve tabi ki esas oğlan raoden aracılığıyla takip ediyoruz. krallıklar arası entrikalar, elantris'te yanlış giden şeyi bulma arayışına dönüşecek olan yeni elantris'te var olma çabaları, aynı dinin iki farklı mezhebi arasındaki anlayış farklılıkları romanın sonunda kesişiyor. bütün yolar elantris'e çıkıyor.

    genel olarak yazar, çok kişinin temposunu yavaş bulacağı romanda gerilimi hep elinde tutuyor. kitabın sonlarına kadar taviz vermediği (sonda da esasında kahramanlar değişiyor. anlatım yine üçlü kalıyor) üçlü anlatım sayesinde okuyucuyu hep tetikte durmaya zorluyor, bir sonraki sayfayı bir an önce çevirme arzusunu kamçılıyor. en az beş yerde hazırlıksız yakalanıyor, olayların aldığı yeni hali görmek için sabırsızlanıyorsunuz. final ise aksiyonu az, heyecanı yüksek romanın aksiyon eksikliğini gideriyor. ben tatmin oldum.

    tatmin olmadığım noktalar ise yukarıda da dediğim gibi, romandaki ayrıntılarla ilgili. on senede bu kadar köklü bir değişimin yaşandığına inanmak (türkiye'de yaşayan biri için bile) güç. elantris lanetinin başlangıcı için daha eski bir zaman belirlenebilirmiş. shu-keseg'in (shu, yol demekmiş bu arada. ilk başta tarikat akla gelse de mezhep benzeşimi daha doğru sanki), shu-korath ve shu-dereth adlı iki farklı anlayışa bölünmesi ve bu bölünmenin temelleriyle ilgili romanda daha kapsamlı bir yer ayrılabilirmiş. fjordell ülkesi ve kralları wyrn çok gizemli kalmışlar. sonraki kitaplarda muhtemelen bu meseleyi aydınlığa kavuşturacaktır, fakat bu romanda da üç beş bir şeyler olması iyi olurmuş. dakhor ve rathbore eğitimleri üzerine bir kaç bölüm de fena olmazmış. ikincisini boş verdik diyelim ama birinci unsur romanın finalinde önemli rol oynuyor ve onlar hakkında doğru dürüst malumatın verilmemiş olması önemli bir kusur olarak görünüyor. en azından dilaf'a daha fazla yer açılarak finaldeki "bunlar nereden çıktı şimdi?" sorusu engellenebilirdi.

    --- spoiler ---

    velhasılı romanın tek ciltlik olmasının yol açtığı sorunları bir yana bırakırsak elantris, fantastik-severlerin okumuş olmaktan pişman olmayacağı bir roman. mistborn ve warbreaker'ı okuduktan sonra sanderson ve romanları hakkında daha çok şey söylemek mümkün olacak. benim adıma en azından.

    not: mistborn üçlemesini hem de iki kez misfits şeklinde yazmışım. yanlışımı görmemi sağlayan pppedant'a teşekkürlerimi sunuyorum.
  • ilk başı sıkıcı geldi. hatta normalde bitirmeden elimden bırakmazdım romanları. hatta bir aydan fazla ara verdim. sonra geceleri yatmadan önce yavaş yavaş okudum. ama bir süre sonra kitap oturdu ve sürüklemeye başladı. ikinci kısım biraz az gelse de son kısım bayağı bir hızlıya getirilmiş. hatta üçlü anlatım normalde her biri ayrı bölümken son kısımda üçlü anlatımlar aynı bölüm içine konmuş. sanki sayfa sayısı çok fazla oldu, kısa keselim der gibiydi. ve anlatımlar arasında ara olmadığı için kafa karıştırıcı bir hal almış. bu yüzden son kısmı şekil olarak beğenmedim. ama kitap içerik olarak gerçekten çok güzel.
  • brandon sanderson'un belki de en zayif kitabi olmakla birlikte, cosmere alemine giris icin ideal bir kitaptir. the hope of elantris adinda bir de kisa hikaye mevcuttur.

    sanderson'un mistborn ve stormlight (bkz: the stormlight archive) serilerinde yakaladigi olgunlugu bu kitapta görmek malesef mümkün degil.

    eger henüz fantastik edebiyatla tanismamis bir yakininiz varsa, bu kitabi ona rahatlikla önerebilirsiniz.
  • sürükleyici bir kitap. oldukça hızlı ilerliyor ve hikayenin içine gidiveriyorsunuz. güzel kurgu.
    robert jordan'ın yazdığı son ciltteyim zaman çarkı serisinde ve brandon sanderson'lı ciltlere çok az kaldı. eminim yine hakkıyla üstesinden gelmiştir.
  • brandon sanderson'ın tek kitaplık fantastik kurgu serisi. tek kitap içinde üç farklı kısım var: elantris'in gölgesi, elantris'in çağrısı ve elantris'in ruhu.

    harika bir kitap. brandon sanderson'un okuduğum ilk kitabı. kurgu gayet iyi ve mantıklı, yazarın "yaratma" gücü takdire şayan, karakterler (raoden biraz fazla mükemmel) oldukça insani ve bir temele oturtulmuş.

    "yaratma" kelimesinden kastım da yazarın bir dünyayı ve kültürleri oluşturma yetisi. daha fazla ayrıntı olabilirdi, daha fazla hikaye görmek isterdik ancak bu haliyle merak uyandırıcı ve ilgi çekici. yazar seviyor ilgiyi canlı tutmayı herhalde lol.

    dizisi yapılsın vs dicem ama seks yok. tutmaz.
  • fena olmayan sanderson romanı.

    kimsenin sanmıyorum cosmere evrenine bu kitapla başladığını. bu yüzden bu entry, neden mistborn veya stormlight archive'i okuduktan sonra bu kitabı okumalısınız ile başlayacaktır ve sonrasında kitaptan ve sonrasından spoiler içerecektir.

    herşeyden önce bu roman mistborn ve stormlight archive'da gördüğünüz fikirlerin oluşuşunu görebileceğiniz bir kitap. misborn'daki tanrı/kral, şehir kompleksi, stormlight'taki parlama, spren olayları vs. tabiki cosmere'in bu kitapta adı konmamış 3 realm konsepti ve shard'ların gücü (investiture) de geçiyor. ama üstü kapalı. sanki konsepti kafasında kurmuş da henüz ismini koymamış. bu yüzden, okusam mı ki diye düşünüyorsanız yazarın yarattığı şeyin temelini görmenin güzel olduğunu ve değeceğini söyleyebilirim.

    dikkat: aşağıda roman'ın ötesinde spoiler(aslında spoiler sayılmaz ama dikkatli okumakta fayda var) vardır. malum henüz 2. elantris romanı yayınlanmamıştır. ama diğer kitaplar, coppermind.net ve sanderson'un söyleşilerde söylediği şeylerde geçen bilgiler bulunmaktadır.
    --- spoiler ---

    arcanum unbounded'da bu sistemin gezegeni olan sel'de 3 krallık olduğu ve her birinin diğerlerini önemsiz gördüğü yazıyor.

    insanlıktan önce iki shard'ı bulunmaktaymış (dominion ve devotion) ve bunlar yok edilmiş(odium/garaz tarafından). güçleri gezegenin bir bölümüne denk gelen cognitive realm(bilişsel alem)'e hapis olmuş. ki bu neden aondor'un elantris'e yakın yerlerde çalıştığını açıklıyor. unutmamak gerekir ki shard'ların gücü spritual realm (ruhsal evren)'dan gelir normalde. bu yüzden aondor sıkışmış halde ve gezegenin kendisi ile bütünleşmiş halde.

    mistborn secret history'de ıre isimli bir gruptan bahsediliyor ve bu grup dominion'a tapıyor. ama shard'larının parçalandığını biliyorlar ve preservation'u almak istiyorlardı. işte bu ire isimli grup elantris evreninden. reod isimli olaydan önce de var olan bir grupmuş. ve reod gerçekleştiğinde sel'de değillermiş*. bu da raoden öncesindeki elantris'in ne kadar güçlü ve bilgili olduğunu gösteriyor. korkunç ve çekici bir şey bu ire.

    oathbringer'da shadesmar'a geçtiklerinde bir fener vardı. orada da kaladin'in shin'e benzettiği bir insan. boyu falan küçük diyordu. işte o adam elantrian'mış. reod sırasında kafayı yemiş, raedon'un gördüğünde "milyon yıl yaşında olmalı" dediği kişiymiş ve raoden'e göl'ü gösteren kişiymiş. o adam göl'e yanı devotion'un boyutsallığına girdiğinde aslında yok olmamış, cognitive realm'e geçiş yapmış. tabiki orada normal haline geri dönmüş muthemelen investiture ile etkileşime geçtiği için. adam ıre isimli grubun bir parçasıymış ve roshar'ın shadesmar denkliğindeki sea of lost lights'taki fenere ıre'nin amaçları doğrultusunda yerleşmiş. bu da gösteriyor ki elantris sırasında "neden hiç elantrian bedeni yok" dediklerinde olay aslında onların cognitive realm'e geçip bir şeyler karıştırmasıymış.

    bizdeki türkçe versiyonda olmayan bir postscript söz konusu 10. yıl versiyonunda.
    "hoid stands beside the shardpool and unwraps bandages from his face. he is surprised that his face and hands appear the same and that he did not transform to an elantrian. he is accompanied by a dark hovering sphere who trades witty banter with him and who accuses hoid of failure at his attempt to transform. hoid says that he is not disappointed, and says he sees beauty that there are still secrets to investigate, and that he loves puzzles. hoid steps into the shardpool and vanishes."

    zaten hoid dilenci olarak etrafta dolaşıyordu kitap boyunca. yazıda geçen seon gibi olan karanlık kürelere skaze deniliyormuş. seonlar nasıl içlerinde aon olan parlayan ışık topları gibiyse bunlar da tam tersi bir şekilde ışığı emen ve büken karanlık toplar şeklindelermiş. skaze'nin ismi dominion'un vessel* 'i skai'den; seon'un ismi devotion'un vessel'i aona'dan geliyormuş.
    skaze'ler için "kötü seon'lar" demiş sanderson. reod'a etkileri bilinmese de fjorden'i politikasını etkileyen ve dilaf'a elantrianların yok edilebilir olduğunu söyleyen bunlarmış. postscript'teki olayda hoid ile bir anlaşma içerisinde olduklarını da söylemiş yazar.
    wryn'in geleceği gördüğü (fjor denilen adam gitip hrathen'i bıçaklıyordu ve wryn'in görevlendirdiğini söylüyordu mesela) ve bunun odium mu dominion'un investure'undan geldiği sorulduğunda dominion demiş yazar. yani wryn, baya baya skaze'lerle iş birliği içinde. ve bilgili...
    yine benzer şekilde, elantristeki kitaplıkta, fjordell imp. ile ilgili yakın geçmişle ilgili bilgi bulamamıştı sarene. sanki düşman veya zıtmışlar gibi (shard'ları da zıttı ya birbirinin). ıre'dekilerin dominion'a taptığını misborn secret history'de duyduk. ıre'lilerin elantrian olduğunu da biliyoruz (en azından secret history'dekiler parlıyordu ve griydi ve beyaz saçlıydı vs. ve fenerdeki arkadaş da var. ama elantrian olmayan birini bilmiyoruz en azından benim okuduğum kadarıyla). niye elantris'i yok etmek istiyor wryn, eğer skaze dominion'dan geliyorsa ve ire de dominion'a tapıyorsa? karışık bir şeyler var burada ama bakalım...

    sel, batıda opelon doğuda sycla olarak isimlendiriliyor. başta söylediğim gibi 3 büyük imparatorluk var. doğuda fjordell imparatorluğu var. imparatorluğun batısında arelon bulunuyor. kuzeyde teod, daha da kuzeyde rose imparatorluğu var. üçüncü bir imparatorluk mu var yoksa elantris'i imparatorluk olarak mı görüyorlar henüz kesin bilgi yok.

    rose imparatorluğu, sanderson'un kısa romanı the emperor's soul'da geçen yer. aynı gezegendeki farklı bir büyü çeşidi var orada. romanda teod, svorden, fjordell, unknown god(god beyond olarak da geçiyor. hoid roshar'da söylemiş ve shadows for silence in the forests of hell kısa romanında bol bol geçiyor), ve imperial fool(hoid muthemelen) isimleri geçiyor. ayrıca bu roman reod'dan bilinmeyen bir süre sonra geçiyor.

    --- spoiler ---

    belki ileride edit'ler genişletirim bu entry'yi.
  • brandon sanderson'ın yayınlanan ilk kitabı.

    yazarin ilk kitabi oldugu soz dagarcigindan, betimlemelerinden, ilginclikten uzak 2 boyutlu karakterlerinden ve tekduze olay orgusundan belli. cok buyuk umutlarla okudugum ilk sanderson kitabi ancak kitap uzun tutulmasina ragmen finali cok hizli gecistirilmis. begenmedim acikcasi diger daha cok begenilen kitaplarini da okumayi bu kitap yuzunden ertelemis durumdayim.
hesabın var mı? giriş yap