• devrimci demokrasi yanlisi kisi. genelde sosyalistler ile karistirilirlar.

    sosyalistler isci sınıfını yanlarına alarak yapacakları bir devrimi hedeflerken, devrimci demokratlar ise isci, koylu, kucuk burjuva ve hatta milli burjuva gibi sınıfları yanlarına alarak devrimci bir demokratik iktiradar kurmayı hedeflerler.

    neymis efendim önce devrimci demokrasiyle "burjuva demokratik devrim" i tamamlayıp sonra işci iktidarı kuracaklar ve sosyalizme geçeceklermiş.

    latin amerikadaki koylulugun yaptigi halk devrimi ya da maocu cin devrimini ornek alan, turkiye'deki isci sinifini hice sayan, sosyalizm icin cok erken once devrim yapip demokrasiyi getirelim, sonra sosyalizme sıra gelir diyen tüm cemaati muslime verilen isimdir.

    kokenlerini incelemek icin (bkz: mdd)

    rusya'daki marksist devrim öncesi ve sırasındaki versiyonları için (bkz: narodnik)
  • (bkz: muro)
  • türkiye solunun tarihi açisindan bir boş imleyen olduğu kanisinda değilim. hatta dönem dönem aşırı yükten beli bükülen bir kavramdir devrimci demokrat. hoş "aşırı anlam yükü kavrami içeriksizleştiriyor, kavram boş imleyen haline geliyor, söyleme yem oluyor" diyenlere eyvallah demek mümkündür lakin, o kadar da insafsız olmamak gerekir. ama bu söylem analizlerini dertop edip bir kenara koysak da, bu işlere biraz insafsizca dişaridan bakinca komik görünüyor ona da kabul ama kavramların temsil eder gibi göründüğü resimlere bakip eğlenmek hoş değil...

    nitekim kimi kavramlarin çeşitli siyasi topluluklarin düşünce dünyasindaki yansimalarini tahmin edip, ilgili tahminlere göre etiketler imal etmek af buyurun biraz vicdansizlik oluyor. ve zihnin hep ayni egosantrik fantastik yörelerini çaliştirmasi gibi olumsuz bir yönü var bu işin. bu durumda insan, olup bitenleri kasti aşan bir şekilde kendisine göre dizayn etmeye, yerleştirmeci ve etiketlemeci sanatlara meyyal olmaya başliyor, o vakit memleket uzak bir toprak, türkiye solu akademik bir gayb alemi oluyor, hanci serhoş dünya bomboş, gemi batmiş oluyor… olmasin böyle şeyler muhterem..

    öncelikle bu “devrimci demokrat” kavraminin rsdip dönemlerine kadar uzandiğini ve demokratik devrimde sosyal demokrasinin iki taktiği meselelerinden geçerek ve sovyetik sosyalizme muhalefet günlerinden koşarak bu tarafin mdd-sd tartişmalarina doğru süzüldüğüne kaşimizi kaldirarak tepeden bir "doğrudur" diyerek girelim. ancak taa sovyet döneminden bu yana devrimci demokrat kavraminin, siyasal bir kimlikten ve grup aidiyetinden çok, sinifsal/siyasal ittifaklar meselesine işaret eden analitik bir kavram olarak iş gördüğünü unutmamak gerekir… kavramin daha sonra üçüncü enternasyonal döneminde, blum tezleri vs. tartışmalarında yeniden gündeme geldiğini, faşizme karşi mücadale sorunu etrafindaki tartişmalarda sıkça kullanıldiğini, siyaseten komünist partilerin kendi dışlarındaki sol akimlarla (sosyal demokratlarla, anarşistlerle, bağımsız sol gruplarla, hatta geniş muhalif kesimlerle vs) ilişkilerine işaret ettiğini unutmamak gerekir vs. vs..

    bu nedenle sosyalizm mücadelesinin tarihinde “devrimci demokratlar sosyalist değildir” türü şaşkınlıklara teoriden temel arayanlarin, kendi “öncü komünist partileri” dişindaki herkesi devrimci demokrat olarak yaftalama heveslilerinin kullanabilecekleri epeyce malzeme vardir. ancak devrimci demokrat diye bir siyasal kimlik yoktur, türkiye solunda da yoktur.. birikim makalelerinde ve çeşitli türkiye solu ansiklopedilerinde silahli mücadaleyle popülizmi çırpiştirmayi ve meşrebine göre etiket üretmeyi seven alemlerde mebzul miktarda analiz vardir, ama af buyurun bu konularda onlara da pek itibar etmemek gerekir.

    neyse, türkiye solunda devrimci demokrat kavrami ilk kez 1960'larin ortalarindan itibaren mdd-sd tartişmasinda, alip başini yürüyen fiili öncülük-ideolojik öncülük kutuplaşmasında ve yapı analizi polemiklerinde dünyadakiyle benzer bir içerikte, ittifaklar tartişmasinin bir unsuru olarak görülür. kavramin analitik önemi, daha çok görece aydin kimliğine sahip olduklari varsayilan üniversite gençliğine ve küçük burjuva aydinlara işaret etmesine dayanir. öte yandan astsubaylar, öğretmenler gibi türkiye toplumu için önemli toplumsal kesitlere, aleviler, kürtler gibi sola daha yakin muhalif topluluklara da göz kirpar. kavramin 70’ler ve 80’lerde -ve bugün dahi- daha çok alevilere ya da köylülüğe vs. dayanmayi hedefleyen çeşitli gruplar arasinda popüler olmasi da bunun bir göstergesidir. türkiye gibi sinifsal, toplumsal ilişkileri gayet karmaşik, çok farkli kültürel, sosyal, ulusal, ekonomik, bölgesel nitelikleri olan bir ülke için o yillarda “devrimci demokrat” gibi bir kavramin kullanılması, devrimde temel siniflarin dişinda diğer siniflarin ve politik aktörlerin rolüne ilişkin sık sık kullanilan bir kavram olmasi bu nedenle şaşirtici olmamali… nitekim aradan 40 yil geçmesine rağmen “devrimci demokrat kamuoyuna” başlikli bildiriler okuyoruz.

    (öte yandan burada bir not düşelim: bugünden bakildiğinda görece basit tartışmalar olarak düşünülse de 60’larin tartişmalari türkiye’de sol hareketin belki de en verimli kuruluş tartışmalarından bir bölümü olduğu için önem taşirlar. tartişmalarin asil önemli hareket halinde, yani yürüyüş sirasinda yapılan polemikler olmasinda yatar. biraz uçlaştirarak söylüyorum, aradan 40 yila yakin bir süre geçmesine rağmen teorik kuramsal önemleri bakimindan halen doğan avcioğlu’nun, yön’ün, türk solu’nun ya da mahir çayan’in aşilamadiği gayet ciddi bir edayla söylenebilir. ellerinde sol klasikler dişinda neredeyse sadece kivilcimli, avcioglu, türkeliçin gibi sinirli yerli kaynaklar olan, latin amerikayi ve kismen fransa’yi ilgiyle izleyen ve tartışan 20-30 yaş kuşağı tarafindan yürütülen bir hareketten sözettiğimizi ayrica unutmamak gerekir…)

    devrimci demokrat kavraminin siyasal kullanimi, politik grup aidiyetlerine ilişkin kismi ise daha karmaşik. öncelikle “devrimci demokrat” gibi kavramlarin, hevesle kullanılan teorik birer araç olduğunu düşünmemek gerekir. bunun bir ölçüde tip içindeki tartışmalarda kullanılan ezop dilinin bir uzantisi olduğunu hatirlamak mühim. öte yandan kavrami daha sonraki popülerliğine kavuşturanlar da sanildiğinin aksine ise mdd-sd tartişmasindaki “milli demokratik devrimciler” değil, tartişmanin diğer tarafi, yani "sosyalist devrimciler", tkp, tip önderliği, tiikp’nin temsil ettiği ana maoist akim, abacilar ve sonradan tsip vs. tarafidir. sürekli devrim, sosyalist devrim tartişmalariyla ortalikta gezinen troçkist aydinlari vs. saymiyorum. türkiyenin özgün yanlarini anlamaya ve buna göre bir siyaset kurmaya çalişan, mdd kökenli ve türkiye'de henüz burjuva demokratik devrim'in tamamlanmadiğini iddia ederek daha geniş bir ittifaklar siyaseti öneren gruplari, -arada “sol cunta” peşinde koşanlar da dahil olmak üzere-, kisaca sovyetik tkp'nin önderliğini kabul etmeyen kesimleri sosyalist/komünist olmamakla, işçi sinifi öncülüğüne inanmamakla yani sosyalist devrim perspektifine sahip olmadiklari için "devrimci demokrat" olmakla itham ederler.

    komünistlerden ayri bir kesim olarak etikedikleri bu akimlari henüz "komünist mertebesine yükselememiş” (partileşememiş), devrimci demokrasi deresinde takilip kalmiş farkli bir siyasal grup olarak görme eğilimini ve kavramın popülerleşmesini de o vakitlere tarihleyebiliriz. ayni minvaldeki tartışmayı daha sonradan 12 eylül sonrasinda kendini inşa etmeye çalişan ve diğer topluluklardan ayirdetmeye çalişan tsip, tbkp, gelenek, sip eğilimi de sürdüregeldi ve saniyorum hala yeni tkp bu tartişmayi ve etiketlemeyi hevesli bir şekilde sürdürüyor. devrimci demokratliktan başlayarak, sonradan goşistlik ithamina kadar uzanacak o suçlama çizgisinin kendisini “en komünist” görme gayretini uzun uzadıya tartişmaya gerek yok. bilinen hikaye. 1970'lerde ve bugün önemini bütünüyle kaybetmiş bir tartişma.
    ancak ilginç olan "devrimci demokrat" olarak tanimlanan ve 1970'lerde türkiye sosyalist hareketinin ana gövdelerinden birini oluşturacak kesimlerin kendilerine yapişan bu kavrama ciddi olarak karşı çıkmamaları, birkaç polemik dışında önemsememeleri ve gönül indirmemeleridir. aslında bu duyarsızlık bugüne kadar sürer; kimse devrimci demokrat olarak tanımlanmaktan yüksünmez, çünkü devrimci demokrat olarak addedilen kesimler birilerinin kendilerini nasıl tanımladiğiyla ilgili tartışmalarla, skolastik kuramsal tartışmalarla genellikle ilgilenmezler. bunlar biraz sol siyaseti yeni öğrenen ve “kim kimdir” meselelerini tartişan, kavramlarla gözü kamaşan gençlerin işidir ve hala öyledir.. devrimci demokrat’la sosyalist ve komünisti ayri ayri şeyler zannetme şaşkınlığı, sosyalist devrim perspektifi vb. gibi polemikler, bir iki askeri darbe, üç parti, beş dergi kapatma, iki gözalti vs. görünce geçer..

    ancak bu noktada asil önemli olan “devrimci demokratlar” derken 70’lerin ortalarindan itibaren türkiye'de 1960'larda hızla radikalleşen ancak henüz siyasal aidiyetleri, pozisyonları netleşmemiş, sovyet-çin kutuplaşmasinda ve sosyalist hareketin uluslararası bölünmelerinde taraf olmayan, örgütlenme sorunuyla boğuşan yeni ve bağımsız bir devrimci hareket yaratmanin yollarını araştıran bir akımdan sözettiğimizi hatirlamaktir. öğrenci hareketinden, toprak işgallerine, işçi direnişlerinden sendika örgütlerine ve daha sonra silahli mücadele arayişlarina kadar uzanan bir siyasal pratik içindeki ve örgütlenme sürecinin henüz çok başindaki, şekillenme sürecindeki kitlesel bir hareket için “devrimci demokrat” etiketi fazla yürek paralayici olmaz. hatta tersine “devrimci demokrat” tanimi o vakitler “partili” olarak addedilen sbkp, aep ya da çkp yanlilari dişindaki devrimci gruplari tanimlayan genel bir ifade olarak, etkili bir genişleme ve sokak siyasetine olanak tanir. herkesin kendisine bir tekke ya da tekkesine değirmen kurmaya çaliştiği ilgili yillarda, hizla chp vb. siyasal alternatiflerden uzaklaşarak sosyalist hareketlere yakinlaşan gerçekten de çok geniş amorf bir “devrimci demokrat” kesim vardir.

    işin o tarafina girmeyelim. ama 1970lerde devrimci demokrat kavraminin devrimci yol, kurtuluş, hy, hk gibi thkp-c, thko kökenli gruplar tarafindan ehveni şer olarak rahatlikla kullanilmasinin en önemli nedeni de bu gruplarin çoğunlukla “popülizm”le kariştirilan, hizla sola yönelen geniş halk kitlelerini örgütleme sürecidir. bu ise pek söylemle, sağı solu etiketlemekle ve "devrimci demokrat" gibi kavramlari kullanmakla yapilabilen bir iş değlidi malumunuz. detaylarina girmeyeyim popülizm tartişmiyoruz, ama bu tür kavramlarin kullanilmasi bir takim yazarlarin zihinlerinden geçenlerle, kendilerine ve hareketlerine pozisyon bulma çabalariyla açiklanamaz.

    80’lerde ise devrimci demokrat kavraminin bu kez tersten bir popülerliği doğar.. 1986-87 sonrasi solun 12 eylül’ün etkilerini üzerinden atma sürecinde “devrimci demokratlar” yeniden ortalarda dolaşirlar. hatta geleneksel sovyetik siyaset yanlilari bile devrimci demokrat kavramini kullanmaya başlarlar. çünkü af buyurun hayat böyle “geleneksel sol, liberal sol, popülist kariştirmacilar vs.” türü kategorileri pek dinlemez, ve yine çünkü 12 eylül’den sonra ortada “örgütlü” kimse yoktur ve herkes devrimci demokrat’tir. bu devrimci demokratlar 86’dan başlayarak öğrenci hareketinde, kamu çalişanlarinin sendikalaşma sürecinde, askeri darbe sonrasi ilk işçi direnişlerine öncülük etmeye başlarlar. kisacasi "bir şeyler" yapmaya çalişan herkes devrimci demokrat’tir. ve bu tartişmada dönemin öğrenci derneklerinde “dernek üyeliğini anti faşist, anti emperyalist olma kriterlerine göre kabul edelim” türü tartişmalar yapilmasinin, “shp içinde çalışmak caiz midir” meselesinin ve dahi “otomobil-iş şişli şubesi’nde türk-iş merkez listesinin karşisinda ortak devrimci demokrat liste kazandı!” sevincinin de yeri vardir unutulmasin…

    işin şimdilerine gelirsek 70'lerin genişleme ya da 80'lerin çıkış sürecinde yaşadiği zanniyla kavrami bir kimlik gibi kullanan bazi küçük gruplar ve kimi kitle örgütü seçimlerindeki liste adlari disinda ve tabii “devrimci demokrat kamuoyuna” başlikli canhıraş bildiriler ve bazi “yan kuruluşlar” dişinda ortalikta biz devrimci demokratiz diye dolaşan kimse yok. ama devrimci demokrat iyidir, güzeldir, tanısan sen de seversin..
  • sosyalist devrim perspektifi olmayan bütün yapılar, eğer daha marjinal ya da absürd bir fikirleri yoksa, bu kapsamda değerlendirilirler genelde.
  • ankara barosu avukatlarından bir kısmının grup adı olarak kullandığı ibare. son yapılan genel kurulda kesin olmayan sonuçlara göre 152 oy almışlar. seçimi 4732 oyla demokratik sol avukatlar grubu kazanmış.
  • bir hastalık gibidir. kanser, aids, verem, devrimci demokrasi...
  • türk solunda devrimci yol, devrimci sol, dhkpc , tikko , mlkp , tikb gibi hareketler aslında sosyalist devrimci hareketler değil, hatta leninist değil, devrimci demokrattır. yani önce ülkemize devrimci bir şekilde demokrasiyi getiricez sonra sosyalizmi kurarız evelallah mantıgı taşırlar.

    işçi sınıfı hareketinden çok halk hareketlerini odaklarına alırlar. çaktırmadan marksizm ve sosyalist devrim perspektifinden uzaklasırlar ama yine de romantik bir devrimcilik taşırlar. silah külah işlerini severler. romantik devrimci yanları güçlüdür. yani bir yoldaşları ölünce şehitlik mertebesinden söz ederler, kavgası kavgamızda yaşıyor diyerek o kişi adına üzülmeyi zaaf görerek aşırı abartılı bir romantizm içinde yaşadıkları gorülür. tipik örnek (bkz: ahmet kaya)
  • ahmet cem ersever, milenyum yayınlarından çıkan 2021 yılı baskılı kürtler pkk ve abdullah öcalan adlı kitabında pkk’nın yıllardır açıkça flört halinde olduğu bu grubu örnekleriyle anlatmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap