• (tribün dergisi'nden ne alıntı yapsam beğeniyor insanlar, ki dergi tadından okunmuyordu, dayanamayıp okuyunca sonra defalarca tekrar okuyordunuz makaleleri, bir de burak san'ın hagi yazısını aktarmak lazım o zaman. gerek tarafsız gerek güncel olmayışıyla eleştirilebilir, ama ne güzel bir yazıdır (hagi ne güzel futbol oynardı..))

    commandante'ye saygı-deliliğe övgü

    'akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabilmektedir. öyleyse delilik toplum düzeninin varlığı için gereklidir; çünkü bu düzen kendine ancak negatifin aynasında kimlik verebilmektedir.'

    michel foucault'un olağanüstü eseri deliliğin tarihi'ne mehmet ali kılıçbay'ın yazdığı önsözden ufak bir kesittir yukarıdaki alıntı. tarih boyunca kralların devamlı soytarıları olmuştur. deli'si olan kral bilmeyiz. deliler sokaktadır; insanların arasındadır! çocukluğumuzdan hatırlarız; her mahallenin bir deli'si muhakkak vardır, daha eskiler derler ki her köyün bir deli'si olurmuş. işte o delilerdir ki toplum vicdanını aksettirirler akıllı çoğunluklara... sizin söyleyemediğinizi söyler, bizim gösteremediğimizi gösterirler. bir toplumun sağlıklı olması ancak o toplumun deli'lerinin olması şartı ile mümkündür. ve ancak o toplumun egemen güçleri tiksinir sağduyu diye lanse ettiği mutlak deliliğin, deli diye tecrit ettiği akıl tarafından alaya alınışından...

    bir de soytarılar vardır: onlar kral izin verdiği müddetçe zeka pırıltıları gösterirler ve kral izin verdiği müddetçe vardır yaşamaya hakları... kimbilir belki de deli olabilmeyi de çok isterlerdi ama akıl onları normal kabul etmiş, heyhat!

    hagi'nin yavaş yavaş çıldırışı gözümün önüne geliyor. ve benim çaresizliğim. onun yeşil sahaların kralıö egemen gücü hakeme hezeyan içindeki saldırışı... ve benim çaresizliğim: medeni ve bilge insanlar! kendinizi hiç yüceltmeyiniz; övündüğünüz bu sözümona bilgeliğin dağılıp yok olması için bir an yeter; beklenmedik bir olay, şiddetli ve ani bir ruh hali, dünyanın en aklı başında ve en akıllı insanını bir anda bir çılgına veya eblehe çevirecektir. yüzyıllardır kimse veremedi bu sorunun cevabını: hasta olan kim? hasta olan da biziz! soytarı olan da! bizim toplumumuz!

    bu itiraz çığlığına ben de katılıyorum. aynı spartacus'un arkasındaki binlerin 'spartacus benim' dediği gibi, 'ben deliyim!' diyorum. hagi benim. beni de tecrit edin o sağduyu dediğiniz, içi boş, pespaye pozitivizminizden! futbol mu? geçiniz bir kalem!

    bu ülkeye futbolun en güzelini, en yakışıklısını, en doğrusunu ve en delisini oynamaya gelmiş bir büyük ustayı elbirliğiyle çıldırttınız! şimdi dilinize pelesenk olmuş masalları genç nesillere yutturabilirsiniz afiyetle! ama yetmişli yılları yaşayan ve zonguldak'ta şikeyle bıraktığı şampiyonluktan sonra gözünden bir damla yaş gelen yedi yaşındaki çocuğa yutturamazsınız. dilerseniz adı fair play olsun, dilerseniz sağduyu... ama oynadığınız futbol değil...

    ne ağıtlar yazılmadı ki gidenlerin ardından! bu da benim ağıtım olsun ilk ve son defa bir gidenin ardından:

    yaşadı kırmızı ışıksız! ama bilirim hiç can yakmamıştır. herhalde yürürken ardına asla bakmamıştır. uzun gecenin sonunda demli bir çay, seher vakti gökyüzünde hem güneş hem ay, sarı-kırmızı düşler kurdurtmuştur da sehpasında, eminim gözünden bir damla yaş akmamıştır. bu ülkenin en güzel delisi artık sami yen'de bir aslan yelesi!

    seni seviyorum hagi! sen bizim onurumuzsun!
hesabın var mı? giriş yap