• (bkz: kaos teorisi)
  • bilgisayar bilimlerinin, algoritmalarin girdi miktari arttikca ne kadar karmasiklasacagini inceleyen bundan yola cikarak problemleri zorluklarina gore siniflandirmaya calisan dali. (bkz: computational complexity)
  • bu teoriye sosyal bilimlerde de rastlanir. mesela kamu yonetiminde onemli bir yer teskil etmesi gerekir ancak uygulamada boyle olmamaktadir.
    olayin asli her seyin birbirini etkilemesidir. hicbir olay ya da hicbir yer digerlerinden kopuk degildir. bir yerlerde olan biten baska bir yerlerde olup biteceklerin sonucu ya da sebebidir kesinlikle. bu durumda sosyal bilimlerde de goz onunde bulunudurulmasi oldukca onemlidir.
    kriz ve guvenlik yonetimi acisindan ornekleyecek olursak; mesela irak savasi'ni dusunun. burada asil kriz durumu savas suresince olan gelismeler olarak algilanmaktadir. halbuki bu savas hemen yarin bitse bile savasin izleri yillarca surecektir. buyuk bi ihtimal savastan 10 yillar sonra savas zamaninda cocukluklarini yasamis insanlarda travma gorulecek ve bu travma irak'taki sosyal yasam uzerinde etkili olacaktir. iste karmasiklik teorisi bunun gibi bir seydir (yine de olayin uzun yillara yayilmasina gerek yoktur, bu sadece verdigim ornek ile ilgili bir durumdur).
  • amerikalı dilbilimci diane larsen-freeman tarafından ikinci dil edinimi (sla: second language acquisition) alanına da kazandırılmıştır. larsen-freeman'a göre "dil, “sınırlı kurallarla yönetilen bir sistem” değil, “organik dinamizm” ile karakterize edilen, sürekli değişen bir sistemdir." (language was not a “bounded rule-governed system” but rather a system in constant change, characterised by “organic dynamism”.) complex ve complicated aynı şeyler değildir. "kullanılan dil ekolojisinden ayrı tutulamaz." (language [in use] cannot be usefully segregated from its ecology.) "öğrenen özellikleri sabit değildir ancak belirgin zamansal ve durumsal farklılıklar gösterir." (individual learner characteristics are not stable but display salient temporal and situational variation.) dolayısıyla hep bir değişim ve devinim söz konusu olduğundan dil edinimi monolitik teoriler ve araştırma yöntemleriyle açıklanamaz. bu sebeple "kullanıma dayalı ve bağlamsal" öğrenme durumları sağlanmalıdır. unutmadan, bu değişim ve devinim sebebiyle larsen-freeman sla yerine sld (second language development: kinci dil gelişimi) demeyi tercih eder.
hesabın var mı? giriş yap