• cevher aga tarafından yaptırılan, ümraniye'nin nadir tarihi eserlerinden birisi. sabah ve cuma namazlarında cemaati çok olur.
  • umraniye carsi duraginin hemen karsisinda yeralan cami ayrica muftulugunde yaninda olup, zamaninda umraniye muftusu olan simdinin mesihi hasan mezarci bu camide defalarca namaz kildirmistir. bu caminin asil imami uzun zamandir mustafa hocadir. kendisinin ses tellerinde sorun vardir bu yuzden cuma hutbelerini diger hoca -ince biyikli beyaz cubbeli- verir. aldigimiz duyumlara gore cemaatin bir kismi mustafa hocayi muftuluge sikayet etmisler, bu yuzden kendilerinin gorevden alinmalari soz konusuymus..ondan olsa gerek kendileri her daim kendisini ispiyonlara giydirir. cemaat trabzonlular/rizeliler ekseninde bolunmus olup, hocanin sevenleri de bos durmamakta gorevde kalmasi icin beser beser imza imza kampanyasina katilmaktadirlar.
  • bizim ev ile bu cami arasında sadece 1 cami var, hızlı bir yürüme ile yaklaşık 6-7 dakikada gidebiliyorum. fakat en son gidişimin üzerinden neredeyse 2 sene geçti. bir yaz sabahı namazı idi. o camiye bu son gidişimi bir türlü unutmadım. üzerinden geçen 1 yılı aşkın zaman sonra, abdestten kalan ıslaklığı gözyaşına, işyerinin yatırmadığı sigorta primlerini ödenecek faturalara, sabah namazının farzı için saf tutulmasını otobüs durağındaki itiş kakışa çevirip #6317418 entrymi girmiştim (geri kalanını da kafamdan uydurdum).

    ölümümü ve sonrasını her düşündüğümde cenâzemin kaldırılacağı câmi olarak bu cevher ağa camii gelir aklıma. hem mahallemize yakın, hem de merkezi bir yerdedir; gelmek isteyenler 522 ile falan rahatça gelir. oradan da cenaze arabasının arkasına koyar şile otobanı ile 45 dakikada falan köyümüzdeki aile kabristanına götürürler.

    yine ölümümü her düşündüğümde nedense annem ve babam hayattadır, hep ben onlardan önce ölürüm. o yüzden az önce anneme gidip "ben ölürsem çarşı camii'nden kaldıracaksınız di mi cenâzemi ?" diye sordum, birden bire dellenip ellerini bulaşık tasından çıkardı, "o da nereden çıktı şimdi manyak mısın sen ?" dedi; hâlbuki iki aydır, sakalımda ilk ak çıktığından beri gece yatarken sabah kalkamayabileceğimi düşünüyorum; hattâ bazı geceler hâlet-i rûhiye'm o kadar acayip oluyor ki ertesi sabah iş olduğunu bile bile çalar saati bile kurmuyorum.

    işin en acıklı tarafı şu ki, cevher ağa camii'nin avlusundaki musalla taşının soğukluğunu zaman zaman hissetmeme rağmen oraya uzanmaya henüz hazır değilim. öğrenim hayatımın ilk 14 yılı hiç ders çalışmadım, hiç bir sınavıma önceden hazırlanmadım; araya giren istisnâi bir iki seneyi saymazsam bu durum diğer 4-5 yıl için de geçerli kabul edilebilir. bu şekilde geçen bu kadar yıldan sonra bir şeylere önceden hazırlanmaya nasıl alışacağım, bunu nasıl başaracağım onu da bilmiyorum.
  • temmuz 2015'te, 25 yıldır oturduğumuz evi boşaltarak kiraya çıktık ve bu camiin sokağına taşındık.

    cami ile ev arasındaki mesafe evin iki odası kadar olunca cemaate gitmeye epey alıştım.

    namazdan sonra tesbihata kalmaz iken tesbihata kalmaya başladım.

    sonra bu küçük tarihi, fakat sonradan eklemeler yapılarak orjinalliğinden çıkmış olan camiin bir değişik manevi havası olduğunu hissetmeye başladım.

    doğru dürüst oturup kapanmayan şakülü kaymış ahşap penceresinde bile insana sevimli gelen şefkat uyandıran bir tarafı var.

    tabi yeni taşındığımız evde kıble tayini yaparken camdan cama baktığımız, burnumuzun dibindeki camiyi baz aldık.

    lâkin 3 ay önce bir ahbabımızın ihtarı ile cami kıblesinde sapma olduğunu fark ederek evdeki kıbleyi düzelttik. camide ise cemaatin, saf düzeninin elverdiği ölçüde hafif sola dönerek kalben doğru kıbleye, bedenen caminin mihrabına tabi olduk.

    işin mesuliyeti gereği cami görevlileri ile hasbihaller sırasında mevzuun zaman zaman açılmasına vesile oluyorduk. anladığımız kadarı ile camideki görevliler durumdan haberdar fakat doğruluğundan emin değil, iddia edilen durumun da fıkhen cevaz verilen ölçüler içerisinde olduğunu düşünüyorlarmış. fakat elinde akıllı telefonla kıble yanlış diye gelen cemaat hem görevlilere serzenişte bulunuyor hem de müftülüğe sürekli şikayet ediyormuş.

    netice itibari ile çarşamba günü cami halılarının toplanarak yeni ve doğru kıbleye göre halı ve mihrabın tanzimi için çalışma başlatılmış. ben o ilk gün ikindi namazında vaziyeti gördüğümde sevinmiştim. lâkin o gün bugündür bilhassa eski, yaşlı cemaatin bu yaklaşık 120 yıllık tarihi camideki sapmayı kabullenmesi zor oldu. münakaşalar, herkesin durumu bir de kendisinin ölçüp teyit etme çabası vb., camide sürekli tesbih sallayarak, pusula ile ölçerek, akıllı telefon ile kontrol ederek, uydu fotoğrafları ile mukayese ederek kıble araştırması yapanlara denk gelmeye başladık.

    netice itibari ile yaşlı cemaat sanki bu işten tatmin olmamış, hattâ geçmiş namazların ne olacağı endişesi ile küskünleşmiş gibi bir tablo çizerken, ben, sevdiğim eski bir dostumun kötü bir alışkanlığını bırakıp hidayete ermesi kabilinden, bu minik, tarihi, manevi atmosfere sahip camii daha çok sevmeye başladım.

    bir vechesi ile düşününce insanın insana tavrını anlamak için bu camie gösterilen tavır ipucu veriyor.

    bir insanın gizli bir hatasını bilseniz de onunla arkadaşlık etmeye devam etseniz, bu olay ifşa olduğunda zaten bildiğiniz için onunla ilişkiniz devam eder, ama bilmeyenler "bizi bu zamana kadar aldatmış" düşüncesi ile aşırı tepki verirler.

    insan kabahatini gizlemekle yükümlüdür. bilmeyenin yaşadığı hayal kırıklığı putlaştırmak veya gizli kibirden kaynaklanıyor olabilir.

    bu güzel, sevimli cami, karşı kaldırımındaki tarihi çeşmesi ve yanındaki devasa çınar ağacı ile heybetleniyordu, lakin kasım 2000 tarihinde çeşme de, çınar ağacı da arkasına yapılan binanın inşaatı sırasında ortadan kayboldu.
hesabın var mı? giriş yap