• ing. tuğla
  • bir ben folds five sarkisi
  • ing. ar. dertsiz kişi, rahat insan.
  • ben folds five'ın gerçek bir hikayeye dayanan şarkısı. şarkıda bahsedilen kız ben'den hamile kalmış ve -hiç istemediği halde tek çözüm olduğunu düşündüğü için- çocuğu aldırmaya gitmiş, hatta paraları olmadığı için noel hediyelerini satmışlar. daha sonra bu olay ayrılmalarına sebep olmuş. ayrılığa dayanamayan ben efendi, oturmuş şarkı yazmış. şunlar da sözleri;

    6 am day after christmas
    i throw some clothes on in the dark
    the smell of cold
    car seat is freezing
    the world is sleeping
    i am numb

    up the stairs to her apartment
    she is balled up on the couch
    her mom and dad went down to charlotte
    they're not home to find us out
    and we drive

    now that i have found someone
    i'm feeling more alone
    than i ever have before
    she's a brick and i'm drowning slowly

    they call her name at 7:30
    i pace around the parking lot
    then i walk down to buy her flowers
    and sell some gifts that i got
    can't you see
    it's not me you're dying for
    now she's feeling more alone
    then she ever has before

    she's a brick and i'm drowning slowly
    off the coast and i'm headed nowhere
    she's a brick and i'm drowning slowly

    as weeks went by
    it showed that she was not fine
    they told me son it's time to tell the truth
    she broke down and i broke down
    cause i was tired of lying

    driving back to her apartment
    for the moment we're alone
    she's alone
    i'm alone
    now i know it
  • "she's a brick and i'm drowning slowly"
    bu nasıl eziş cümlesidir yarabbim? gachayım demek düşer sanırım bu durumda kızımıza.
  • basketbolda sert şekilde panyaya yahut çembere çarpıp seken, dağlara taşlara giden dengesiz şut. bunları atanlara da "stone hand/taş elli" denir. shaquille o neal çok güzel bir stone hand örneğidir. bu dengesizliği futbolda yapanlara ise takoz denir. ataları recep çetin'dir. (bkz: takoz recep in penaltıyı taca atması)
  • okul turk sinemasinda korku filmi icin ne ifade ediyosa, brick de amerikan sinemasinda film noir icin odur bence

    (bkz: ne dedim ben simdi)

    film noir elementlerini modernlestirip hatta biraz da abartip karikaturize ederek cok komik bir film ortaya cikarmislar. ilk defa bir film sozluguyle film izlemek durumunda kaldim, ki bence bu filmin ozel dili filan geyigi biraz gereksiz olmus.

    arkamizdaki zenci teyzenin filmdeki karakterlerle birebir konusmasi da ayri renk katti onu da belirtmeden gecmiyim
    (bkz: you go girl)
  • bir inek* ve artık büyümüş, serpilmiş, hayallerden arınmış depresif harry potter*'ın neler yapabileceğine dair muazzam bir yapım.

    film sürekli oldukça az insanın göründüğü, otopark ya da terk edilmiş betonarme binalardan oluşan sisli bir ortamda geçiyor ve insanı adeta bu karanlıkta çekip çevirip içine alıyor. bu atmosferde gençler okuyor mu, ne yapıyor belli değilken şiddet ve suç öğeleri ile bir nevi teenage lord of the flies ına bürünüyor . belirtmeden geçemeyeceğim, film boyunca brendan'ın ellerini ceplerine sokup kamburunu çıkartıp yürümesi süper oturmuş.
hesabın var mı? giriş yap