• yeni hastalığm http://www.kaylule.com/ 'un sloganı.

    tahmin ettiğim kadarıyla uykuyla ve uyanıklık arasında olmak anlamına gelmekte.

    (bkz: nevm)
    (bkz: yakaza)
  • (bkz: hypnagogia)
  • bir rivayete gore evliya çelebi'nin peygamberden şefaat isterkenki bulundugu durum. yani rüya degil.
  • uyku ile uyanıklığın arasındalık.

    hypnagogic ve hypnopompic diye ikiye ayrılırlar. hypnagogic, uyanıklıktan uykuya geçen evreyi anlatır, hypnopompic ise uykudan uyanıklığa geçişteki evreyi.
    bu arapça beyne'n-nevm ve'l-yakaza ise her iki durumu da kapsadığından daha kullanışlıdır.

    hemen herkes yaşar bunu fakat hemen herkes bu aradalıktaki şeyleri pek umursamadan devam ederler hayatlarına. zirâ bu un-stabilizasyonun doruklarının yaşandığı evre logos'un üzerine kurulu olduğu 'dizgelilik' düsturunu sarsar. ki logos bunu hemen silikleştirir kendi devamlılığının yerleşikliğini korumak için. lâkin bu sürecin oradalığını yadsımaya yeter sebep değildir.

    çoğu uykumda bu bende gerçekleşir fakat bu gece olanları bir nevi 'kayıt altına aldım' zannediyorum. bu aradalıkta, yani logosun mahmurluğunda bana yansıyanları hemen yanımda olan telefona kesik kesik yazdım. ve bu yazmalarıma güvenmemin sebebi kesik kesikliğidir. tamamen logos beni ele geçirmişken değil ve yine tamamen nevm içreyken olmadığımdan. yani tastamam bu bahsolunan durumun içindeyken. şöyle şeyler yazmışım;

    '' ağızsız cümleler.
    aracısız bir anlamlandırma.
    konuşmanın hiçbir devinimini, prosesini barındırmadan bir duyma.

    farkına varan, kaotikliği şematize etmeye çalışan logosun sersemliğiyle, ilk göz aralamalarımın tasvirleridir bunlar.
    cümleler ağızlı değillerse, sesli değillerse, sadece anlamlandırma hissini tastamam yansıtan birer 'şeyler' ise nedir bu anlamlandırma?
    nedir bu his?
    daha önceden ezberlenmiş birer cümle değiller anlamlandırma hissini yaşadıklarım.
    yüzlerce binlerce var onlardan.
    bir görüntüleri yok, flu bir şekilde en fazla kendilerinin cümle olduğu çıkarımını yaptıracak bir izle (ancak tasvirleri böyle mümkün) hızla anlamlanıyorlar biteviye. ''

    bunları 5-6 saatin içerisinde sürekli bir uyku-uyanıklık sürecinde ancak yazabilmişim. arada bazı 'açıklayıcı' cümlelerim var. bunların sebebi logos ipleri eline alınca, diğer tarafı tastamam törpülediğinden, açıklamalar sadece logos yanılsamasının ürünleri olacağından o 'aradalığa' en yakın biçimin açıklama yapması gereğini duymuşum. zira bir çok zaman bu durumu yaşayıp uyandığımda dakikalar içerisinde bir 'tasvir edemeyiş' hali kuruluyordu zihnime logosca.

    bu bahsettiklerim elbette her ne kadar tastamam kurulmuş bir logos'tan yansımasa da yine de logos'un en azından 'dil' işlevininin ilk evrelerine ulaşabilmiş halinden yansıdığından güvenilmezdir. ancak öte taraftan yine de güvenilir'e en yakın tasvirlerdir.

    logos beni ele geçirmiş halimle baktığımda bu cümlelere;

    ağızsız cümleler antonin artaud'nun 'organsız beden' öğretisi geliyor aklıma. fakat bu öğretiyle karşılaştırdığımda o anki hissin şimdi'me arta kalan anımsatmasını, tastamam uyuşmuyor. bu sadece dil'sel logos'un 'ağızsızlığı' gönderdiği en yakın 'anlam'. organsızlık.

    aracısız bir anlamlandırma aracısızlık şu anda bende sadece 'aracısızlık' kelamının hiçbir şeye gönderme yapamayışını yaşatıyor. fakat o anda aracısızlığı deneyimliyordum. ama şu anda bana bir aracısızlık örneği ver deseler veremem. kimse veremez. çünkü aracısızlık logos'ta mümkün değildir. birden bire bir şey'in uzamından başka bir uzama geçişini düşünürken kesinlikle bir 'aracı' olmalıdır. geçeceği uzamda, aniden beliriverişini tahayyül ediyor olabilirsiniz. fakat bu beliriveriş, önceki uzamdan silinişinin 'aracılığıyla' mümkünleşir ancak.

    `konuşmanın hiçbir devinimini, prosesini barındırmadan bir duyma` : bir ses şiddeti, dalgalanması olmaksızın, bir ağızın harflere bürünen şekillenmesi olmaksızın, bir anlatıcı olmaksızın, bir kulak olmaksızın duyma.
    sanırım bu, yukarıdakilerle bağlantılı olarak başka bir tasvir versiyonundan başka bir şey değil.

    hasılıkelâm, beyne'n-nevm ve'l-yakaza insanın logostan bağımsızlığına, özgürlüğüne bir bakış atabileceği nadir oluşlardandır.
    uyanıklığında hiçbir eşkale büründürülemeyen bir 'o' ile en yakından bir şeyler yaşamaktır.
    logossal bir 'o' ile eşleştirmeden bahsetmiyorum.
    bahsettiğim o için; (bkz: #68057354)
  • kadim hindistan'da bu hal, samadhi nam çağırılır. yoga'nın (ve haliyle meditasyonun) son aşamasıdır. anladığım kadarıyla hindistan da dahil olmak üzere; pek unutulmuş, pek önemsenmez hale gelmiş. işte pozitivizmin moderni düşürdüğü hezeyanlar. halbu ki tek amacımız o'dur. us'tan ve koşullanmalarından azade olmak. moksha.

    beşer samadhi'de kendini bilmez; varsa bir hu, o'nu da bilmez. bilmeyi bırakır. bilirse o bilir. keza o'ndan başkaca şey yoktur. ne bir ses eder, ne bedeni dokunur, ne de kulağı duyar. lakin görür. ne ile peki? sufiler gönül demişler. upanişad filozofları atman. veda rishi'leri purusha. ben de seven dedim. oldu. atman "bir ve tek olan"ın seven tezahürüdür. gönül hu'dan bir parçadır. alameti farikası sevmek. purusha öz benlik'tir; kendini bildiği an, kendisini ve dolayısıyla her şeyi sevdiğini idrak ettiği andır.

    ister aslan yatışında, ister lotus'ta, ister bir ağacın dalında; veyahut beden kendini sol yana bırakmış, bir otobüsün içinde, insan severse düşermiş samadhi'ye. zira ulaşan insan değil, gelen o'dur. kendini ben zannedenin "benim" dediği sevgiyi alır. sevgiye bırakır. orda gönül, atman; sevgi olur. orda bir her şeydir, her şey birdir.

    ses yok, sessizlik yok. var yok, yok var. ben yok, o yok. şimdi kapalı bir bohçasın, fakat sınırı yok. akıl yırtmaya çaba ederse bu kapalı bohçayı -ki meyli odur-, dil dönemese, kulak duymasa yine de avaz eder beden. avaz'ın sahibi beşer değil, hu'dur. o'dur çığıran. "hatırla!" diye. "dalıp çıkanlara yakışmaz, sevgiden başkaca şey olmadığını unutmak."

    avaz diyende; ne yaktın be homayoun. küllerim sönemedi.

    prelude - avaz, pt.1.
  • mustafa çevikdoğan'ın can yayınlarından çıkan geçecek zaman öykü kitabındaki , size güzelligi getireceğim öyküsünde rastladığım ve anlamını bilmediğim bir ibaresi.
  • mustafa çevikdoğan'ın geçecek zaman isimli kitabının "size güzelliği getireceğim" balıklı öyküsünün bir yerinde geçiyor
hesabın var mı? giriş yap