• 70'li yıllarda okul kapılarına, tuzakla yakalayıp küçük tahta kafeslerde tuttukları sakaları satanlar gelirdi. 25 kuruşa ya da biraz daha fazlasına, okul harçlığıyla alınabilirdi kuşlar. alıp eve götürüp başka bir kafese de koyulabilirlerdi, ama sakaların kafeste kalmasına razı gelemeyen küçük çocuklar da sakalardan alır, ürkek kalp atışlarını avuçlarında hissedince, elinde kısacık da olsa tutmaya razı gelemez, hemen havaya, maya bırakırlardı kuşları, bir yandan da "azat buzat beni iki cihanda gözet." gibi bir tekerlemeyi mırıldanırlardı. o yaşta cennetti, iki cihandı bilemeyen minik kalpler, sakaların yüreği gibi tıp tıp atardı kuşlar uçup gittikten çok sonra da...
  • yaşar kemal'in "kuşlar da gitti" adlı romanında bahsettiği güzel bir ekmek kapısı.

    - "taksime, sirkeciye, eyübe götürün azat buzatlık, diye satın."
    - "almıyorlar, artık kimse azat buzatlık kuş almıyor," dedi semih.
    - "dün ben bütün şehri dolaştım, bir allah'ın kulu çıkıp da bir tek kuş salıvermedi havaya... istanbul göğüne. bu insanlar değişmiş, din iman, vicdan, allah kitap kalmamış bunlarda..."
  • şimdi bitirdiğim kitap. hüzünlü bir hikayesi var. insan hüzünlü bir hal alıyor haliyle. okuyunuz efem
hesabın var mı? giriş yap