• carl menger'in "grundsætze der volswirtschaftslehre" adlı 1871 yapımı* eseri ile ortaya çıkan yaklaşım.
    analiz ve teorilerinde matematikten uzak durmaya çalışan, sonuçlardan çok süreçlere önem veren, bireyi ve onun subjektif değerlerini öne çıkartan insan topluluğu.
  • herkes cok entelektuel olmus diye utanacak degilim (bkz: avusturya lisesi)
  • 19.yy sonunda neoklasik okulun ozellikle marjinalizm viyana dalini olusturan iktisat okulu.

    okulun temel gorusleri ana hatlariyla;

    a/ degisim degerini yaratan faydadir; bu yuzden subjektif ve psikolojik degerlendirmelere aciktir

    b/ fayda ve degeri, nesnenin uretimine katilan son birimin fayda ve degeri belirler

    c/ bir malin degisim degeri, o malin uretimine giren uretken faktorlerin her birinin degerini belirler.

    avusturya okulu'nun kurucusu carl menger'dir. menger'le birlikte wieser ve bohm bawerk tarafindan temsil edilir.
  • viyana okulu olarak da anilan ekol.
  • öncelikle şu iki isim eksik kalmış,, onlara da gönderme yapalım:

    (bkz: israel kirzner)
    (bkz: ludwig von mises)

    ama hepsinden önemlisi,, yirminci yüzyılın, belki de, üç yahut bilemediniz beş dahisinden birisi olan biri daha:
    (bkz: friedrich hayek)

    çok kısaca iki hususa değinmek istiyorum,, daha sonra uzun uzun tartışırız:

    1- "piyasa"ya vurguları çok önemlidir. avusturya okulu mensuplarına göre piyasa yalnız özgürlüğü değil fakat aynı zamanda eşitliği de temsil eder.
    2- yöntembilimsel bireyselci'dirler*. burada da iki vurgu önemli: avusturya okulu'nun yaklaşımı, neoklasik iktisatın da çok çektiği belirsizlik kavramını içermez,, bunun yerine 'bihaber olma' * ve 'uyanık olma' * gibi bir kavramsallaştırmaya gitmişlerdir. bu şu demek: bildiklerimiz var ve bilmediklerimiz var. bazı şeyleri bilmediğimizi biliyoruz ve gelecekte bunları bileceğimizi de biliyoruz fakat neyi bilmediğimizi, işte, bilmiyoruz. bu yüzden de bir olasılık değerlendirmesinde bulunamıyor ve bunun neticesinde geleceği tahmin edemiyoruz *. böylece neoklasik iktisattan ayrılırlar. fakat ne yapıyoruz? keşfediyoruz! zaten,, özellikle de kirzner'de belirgindir bu,, müteşebbis dediğin adam kimsenin bilmediğini keşfeden adamdır ve fakat burada çok önemli bir varsayım söz konusu: bir fırsatın keşfedilme ve bu fırsattan istifade edilme olasılığı, o fırsatın değeriyle (yani kâr getirisiyle) doğru orantılı. bunun içindir ki mesela, devletin koyduğu yüksek vergiler, herhangi bir müteşebbisin yeni iş fırsatlarını keşfetme şevkini kırar. bunun nihai çıkarımı ise şu: işleri piyasaya bırakırsanız müteşebbisler en kârlı fırsat olanaklarını keşfedip bunları değerlendirmek suretiyle ekonominin dengeye yakınsamasını sağlarlar. burada önemli bir diğer kavram idrak* işte bu yüzden de eleştirilirler. yani bu adamın idrakini belirleyen kurumları ihmal eder avusturya okulu. yöntembilimsel bireyselci olmanın bir götürüsü. şunu da ihmal ederler mesela,, çok sevgili müteşebbisimiz iyi bir fırsatın peşinden koştuğunu düşünebilir fakat belki de yanılıyordur?? öyleyse bu müteşebbisin eylemleri piyasanın dengeden ıraksamasına neden olur.. haa bir de şu var: kirzner'de özellikle, bilgi dışarıda "veri" kabul edilir. yani, fırsatlar, zaten, hemen oradadır, birisi gelip onu keşfetsindir. peki ya "yaratıcılık"?

    falan filan.

    fazla uzattım. son söz: avusturya okulu, neoklasik iktisata ciddi bir rakip olamamışsa da, çok değerli ve göz ardı edilemeyecek bir entellektüel teşebbüstür.
  • iktisadi yazın lûgatine * en önemli katkısı, belki de, "süreç"i kuramsallaştırma çabasıdır. zira, bilindiği üzre, neoklasik iktisat duruk* ve kapalı bir dizgeyi * kuramsallaştırmaya çalışmaktaydı/çalışmaktadır..
  • peki ya yaratacılık? diye sormuştuk.. işte burada da devreye
    (bkz: ludwig m lachmann) giriyor.
    "yaratıcılık" kavramının avusturya okulu'nun düşünme alışkanlıklarına eklemlenmesi birliği bozmuştur zira yaratıcılık "ıraksak tasarı"ları da beraberinde getirir ki bu lachmann'a kadar avusturya okulu'nun fikir birliği ettiği "piyasa"nın dengeye gelme koşullarını ihlal edilmesi olasılığını barındırmaktadır. lachmann burada herhangi bir neticeye varamıyor. yani ıraksak ve yakınsak kuvvetler her daim faaldir ve hangisinin ağır basacağı "belirsiz"dir. bu yüzden de piyasaya herhangi bir kurumsal nitelik atfedememiştir. bu da lachmann'ı nihilizme götüren zaaflarından biridir. bununla beraber, ekonomininbir açık-dizge olduğunun savlaması ile önemli bir adım atmış olduğunu söylememiz gerekiyor.

    daha sonra devam ederiz, şimdilik çok kısa geçmek istiyorum fakat son söz olarak şunu belirtmek gerekiyor:
    hayek'ten bu yana, avusturya okulu'nun (aykırı çocukları schumpeter, lachmann da dahil olmak) yapı harcı, piyasanın bir "süreç" olarak kavranmasına ilişkin ısrarı olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap