• ingilizlerin neville chamberlain devrinde almanya'ya karşı güttükleri "yatıştırma" politikası. sözcük anlamı da yatıştırmaya, dindirmeye karşılık gelir. ancak politikada onursuzlukla, korkaklık ve yalakalıkla özdeşleştirildiği için negatif bir kavramdır, chamberlain "biz şu aşamada bir appeasement politikası güdüyoruz" şeklinde telaffuz etmemiştir, başkasının etmesi de hoşuna gitmez, ters bakar.
  • turkcede tam karsiligi oldugunu sanmadigim ama taviz vermek, odun vermek gibi anlamlara yakin bir soz.
  • (bkz: sarıkız)
  • türkçeye çevirince concession da taviz, appeasement da... peki aradaki fark ne?

    concession aslında türkçedeki bildiğimiz taviz. farklı olan appeasement. o nedenle önce concession kelimesinden başlayalım.

    - concession, "gerçeği kabullenmek, itiraf etmek" ve "(bir hak ya da imtiyazı) teslim etmek" anlamlarına gelen "concede" fiilinin isim hali. iki anlamı var: (1) taviz vermek, (2) istemeyerek de olsa bir gerçeği dile getirmek, beyan etmek. bizim ilgilendiğimiz anlam, birincisi.

    - appeasement ise, "barış getirmek" anlamına gelen "appease" fiilinin isim hali. ek olarak, türkçe'de karşılığı olmayan bir taviz türüne karşılık gelen bir manası var. şöyle denebilir: "barışın devam etmesini sağlama amacıyla karşı tarafa verilen taviz." yani karşı taraf saldırgan. biz ise, ya karşı koyacak kadar güçlü değiliz, ya da savaşa girmek istemiyoruz. bu nedenle, karşı tarafın istediği tavizi veriyoruz.

    özetle, appeasement, tavizin (concession) bir alt kümesi. yani her taviz bir appeasement değil, ama her appeasement bir taviz.

    tema:
    (bkz: ingilizce/@derinsular)
  • ingilizlerin neville chamberlain zamanında hitlere karşı uyguladığı yatıştırma politikası

    ikinci dünya savaşının chamberlain’in almanya’ya karşı bu yumuşak tutumun sebep olduğu hala öne sürülür.
hesabın var mı? giriş yap