• binlerce yil oncesinden kalma kentlere verilen isim..
  • bir murathan mungan siiri;
    "mutlu günlerimizdi...
    deniz tuzu,dövme gül
    yanık tarçın gibiydik
    rüzgarın saçlarımızı taradığı yamaçlarda
    ikimizden bir bayrak
    dalgalanırdı
    birbirine bakan
    tarihin ve otların
    arasında
    adı yoktu yaşadığımız şeyin
    bir boşluk bile değildi bu
    onca boşluğun içinde
    yontulmamış birkaç harf
    taşlar kadar tarihe kefil
    günler gibi düşünülmeden akıp giden
    otların gölgesindeki gece kadar derin
    ay ışığıydı her şeyi sessizce bütünleyen

    bir dönüş biletiyle kırıldı gece
    kırıldı mevsim
    kalakaldık
    birbirine bakan sunaklarda
    zehiri giz olan otlar boyverdi
    kırık heykel parçaları dağılmış ten
    zaman tarihe geri çekildi
    kalıntıları ne kadar ipucuysa bir antik kentin
    o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarını
    ayrılınca adını aşk koyduğumuz o şeyin."
  • yaşattığı kültür turizmin postalında toz olan bir zaman eskisi.
    (bkz: harabe)
  • (bkz: teos)
    (bkz: aperlai)
  • devletimizin bir kulube ve bilgisiz bir bekçi koyarak para toplamak için kullandığı, kazıların neredeyse tamamının yabancı sponsor ve bilim adamlarınca yapıldığı, halkımızın hiç merak etmediği, merak etse de giriş ücretini çok bularak geri döndüğü, içeri girdiği zaman da kuytu yerlerini tuvalet olarak kullandığı yerler.eleştiri bir yana ülkemizin antik kent zenginliği açısından dünyada rakibinin olmadığını düşünüyorum.aydın'da oturmam yüzünden arkeolojik eserlerin içinde yaşıyorum.hepsini incelemeye çalışıyorum.her dafasında da iş olanağı olmadığı için arkeoloji bölümüne gidemediğime, devlet ve milletimizin tarihi değerlerimize olan ilgisizliğine ve antik kentlerin başında hep yabancı bilim adamlarının olmasına yanıyorum.
  • (bkz: adada)
    (bkz: aizanoi) - aezani (çavdarhisar)
    (bkz: alabanda) (araphisar)
    (bkz: alacahöyük)
    (bkz: alinda) (kapruzlu)
    (bkz: amyzon)
    (bkz: anavarza)
    (bkz: andriace) (çayağzı)
    (bkz: antiocheia) (yalvaç)
    (bkz: antiphellos) (kaş) nisa (meryemlik)
    (bkz: aperlai) (sıçak iskelesi)
    (bkz: apollonia) (kılınçlar)
    (bkz: ariassos)
    (bkz: arycanda) (akif, aykırçay)
    (bkz: aspendos)
    (bkz: attaleia) (antalya)
    (bkz: belkıs)
    (bkz: cadyanda) - kadyanda (üzümlü)
    (bkz: colossae)
    (bkz: coracesium)(alanya)
    (bkz: cyaneae) - kyaneae (yavi veya yuva köyü)
    (bkz: çatal höyük)
    (bkz: dağlık)
    (bkz: didyma) (didim, yoran, yeniköy)
    (bkz: dolichiste) (kekova island)
    (bkz: ephesos) (efes, selçuk)
    (bkz: gerga)
    (bkz: hamaxia)
    (bkz: hattusaş) (boğazkale, boğazköy)
    (bkz: herakleia salbake)
    (bkz: isında) (belenli)
    (bkz: istlada) (kapaklı)
    (bkz: iotape)
    (bkz: kalamaki) (kalkan)
    (bkz: kanesh) (kültepe)
    (bkz: karatepe)
    (bkz: klaros)
    (bkz: klazomenai)
    (bkz: kolophon) ve (bkz: notion) (değirmendere ve ahmetbeyli)
    (bkz: labranda) (labraunda)
    (bkz: laertes)
    (bkz: laodikea) (laodiceia ad lycum) (goncalı)
    (bkz: letoon) - letoum (bohsullu, bozoluk)
    (bkz: limyra) (zenzerler, turunçova)
    (bkz: magnesia ad meandrum) (menderes magnesia'sı) (ortaklar-tekkeköy)
    (bkz: miletus) (balat, akköy)
    (bkz: myra) - noel baba kilisesi
    (bkz: myra)(demre, kale)
    (bkz: myus) (avşar kalesi)
    (bkz: nysa) (sultanhisar)
    (bkz: olympos) (çıralı, yanartaş, deliktaş)
    (bkz: orthosia)
    (bkz: patara) (gelemiş, ovagelemiş, kelemiş)
    (bkz: perge) (aksu)
    (bkz: phaselis) (tekirova)
    (bkz: phellos) (pınarbaşı)
    (bkz: phokaia)
    (bkz: pınara) (minareköy)
    (bkz: piginda)
    (bkz: pisidia)
    (bkz: priene) (güllübahçe - söke)
    (bkz: sardis) (sart)
    (bkz: selge)
    (bkz: selinus)
    (bkz: side)
    (bkz: sidyma) (dodurga asarı)
    (bkz: sillyon)
    (bkz: simena) (kale)
    (bkz: sura)
    (bkz: syedra)
    (bkz: telmessos) (fethiye)
    (bkz: termessos)
    (bkz: theimussa) (kale iskelesi - üçağız)
    (bkz: tlos)(kalesar)
    (bkz: tralleis) (aydın)
    (bkz: tripolis)
    (bkz: trysa)
    (bkz: xanthos) (kınık)
    (bkz: yazılıkaya)
  • 12 ion kentinin toplanma merkezini de ekleyelim: (bkz: panionion)
  • "bir dönüş biletiyle kırıldı gece
    kırıldı mevsim
    kalakaldık." *
  • genelde etrafındaki çalılıklar tutuşturularak yakılır bu şehirler.
  • baktığım her noktada mavi bir sonsuzluğa uzanan ege denizi'nde, güneşli, güzel bir sabaha uyanmıştım. kırlangıçların balkonun bir köşesine yaptığı ve nefes, yiyecek, tuvalet, vesaire gereksinimlerini minicik bir delikten nasıl ve hangi akla hizmet karşılıyor olduklarına akıl sır erdiremediğim yuvalarını izlemeye koyuldum. huzur, her zamanki gibi doğa(l)daydı. güneşin yarım yamalak aydınlattığı balkona sereserpe yayıldım. kuş yuvası tam tepemde dururken, her daim bahtsızlıklar peşinde olmuş şahsıma piyango vurmaması imkan dahilinde değildi artık. uzunca bir süre pusuya yatıp tepeme pislemelerini beklediğim kırlangıç bebekler ve anne arasındaki iletişimi kopardığımı fark ettiğimde, vakit öğleni bulmuştu. güneşi tepemde hissedince içeri kaçtım. anne kırlangıç, jet hızıyla yavruların imdadına yetişti.

    can sıkıntısı, tüm benliğimi ele geçirmiş ve beni çeşitli manyaklıkların insanı haline getirmişti. twitter ve bloğuma yazmayı "taze" bırakmış olmanın verdiği boşlukta yüzüp duruyordum birkaç gündür. sahi, neden sürekli kendimi anlatıyordum çeşitli çevrimiçi mecralarda? başıma her ne geliyorsa, bundan değil miydi? twitter'a yeni bir kullanıcı adıyla dönmeden birkaç gün önce, yazmamanın yarattığı sıkıntı pik noktasına ulaşmışken, uzun süredir birlikte çalıştığım ofis bir çeviri işi gönderdi. "antik kentler" adı altında, bildiğin, düpedüz bir macera!..

    efes'te başladı her şey. daha önce defalarca gördüğüm topraklara bu defa zihni yolculuklar yapmaktaydım. meryem ana kilise'sinde ince uzun mumlar yakıp hiç bilmediği bir dilde durmadan bir şeyler mırıldanan kocaman, sarı kafalı insanların arasında kaybolmaktan korkan o ürkek çocuk olmuştum yine. sene, 80'lerin ortasıydı. fotoğraf makinasıyla harabeleri ölümsüzleştiren babamın kucağına, yorgunluktan bayılmak üzere olan minik bedenimi atışımın üstünden tam 25 sene geçmiş.

    şimdi aynı yerleri, ben geziyorum fotoğraf makinemle..

    kyme'de durup zamanı dinlemeye koyuldum; asırlara direnmiş yapılara baktım uzun uzun. büyük bir titizlik ve özveriyle yerin altından geçmişi çekip çıkaran ekipler vardı. yerimi bırakıp yerlerinde olmayı, üstümün başımın toprağa belenmesini istedim. bir zamanlar, tam da bu işi yapan bir adamla güzel günlerimiz olmuştu ege'nin kıyısında.. toprağın altında rastlarım ümidiyle bergama ve assos harabelerinde de dolandıktan sonra bir ses duyuldu uzaktan bir yerden:

    "klaros'a gidiyorum, sen de benimle geliyorsun!.."

    klaros'a geldiğimde, akşam çökmüştü antik kente. yaşadığım ülkede, toprak altında çok daha güzel medeniyetler olduğunu bir kere daha anlayıp birkaç kat daha fazla sevmeye başladım bu coğrafyayı. turkuaz denizde yüzerken ayakların tam altında yükselen binlerce yıllık kentler, lahitler, asırlara ve sert koşullara direnen antik tiyatrolar, tanrılar ve görkemli heykelleri, manzarası bir ömre bedel olan ortaçağ kaleleri başka hangi memlekette bu kadar güzel durabilirdi ki?
hesabın var mı? giriş yap