• antakya doğumlu ve latince yazan son büyük romalı tarihçi ve asker(330-395).

    özellikle hunlar hakkında yazan ilk tarihçi olarak bilinir. zira attila gelmeden önce hunları pek tanıyan yoktu. marcellinus, geç roma dönemini anlattığı res gestae a fine corneli taciti adlı tarih kitabında hunlar hakkında: 'barbarların en vahşisi', 'doğruyu ve yanlışı ayırt edemeyen', 'hiçbir dini inanışa sahip olmayan' ve 'sadece görünüş olarak insan' gibi ifadeler kullanmıştır. ilginç olan, marcellius'un bunları yazdıktan yaklaşık elli sene sonra attila'nın gelmesiyle avrupalıların gerçek anlamda hunlarla tanışmış olmalarıdır. marcellius'un tanımladığı hunlar büyük ihtimalle attila öncesi batı(avrupa) hunları olsa gerek.
  • yazdığı tarih, aslen son pagan imparator julianus'un dönemini anlatır. kendisi de pagan olan ammianus imparatorun ve döneminin çok güzel bir portresini verir bize. roma'nın son büyük tarihçilerindendir.
  • muhteşem bir latince kullanımı vardır kendisinde; olmadık yerden vuruyor adeta. öyle bir şiirsellik ki, sonraları renaissance alemini ne kadar etkilediği meçhul. bir örnek vereyim; res gestae 21.2.2'de (#16271451 : http://jimithekewl.blogspot.com/…gestae-2121-2.html) şöyle diyor:

    "...horrore medio noctis imago quaedam visa splendidior hos ei versus heroos modo non vigilanti aperte dixit eadem saepius replicando..." (tamamı için: http://penelope.uchicago.edu/…texts/ammian/21*.html)

    gizli bkz.'la verdiğim kısımlara dikkat edelim. burada gecenin vasat ürkütücülüğüyle o gece beliren hayaletin ürkütücülüğü karşılaştırılıyor. "gecenin vasat ürkütücülüğünden daha ürküntü verici bir hayalet belirdi ve henüz uykuya dalmış olan ona (iulianus'a) sürekli aynı şeyleri tekrarlayarak şu destansı dizeleri okudu:" iulianus bunu hayırlı bir alamet olarak değerlendirmiştir; detaylar için bkz. flavius claudius iulianus/@jimi the kewl
  • ammianus marcellinus,doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir.antakyalı roma tarihçisidir.dönemin birçok savaşlarına yüksek rütbeli olarak katılmış kaşarlanmış bir subaydır.354 galya,357-360 pers savaşları,363 yılındaki imparator jullianus'ın pers savaşlarına iştirak etmiştir.

    ''res gate'' adlı 31 kitaptan oluşan,latince olarak kaleme aldığı ''roma tarihi mevcuttur'' fakat yazdıklarının çoğu günümüze intikal etmemiştir.

    tarihçi tacitus,heredotus,strabon,xenephan,josephus,karhaili magnus gibi antik çağ yazarlarından etkilenmiştir.romadaki resmi belgelerden yararlanarak yazmış ve kendi gözlemlerini de ilave etmiştir.

    c.u. clark,berlin'de 1910 yılında marcellinus'un esrinin tenkitli neşrini yapmıştır.

    ammianus'un res gate adlı eseri türk tarihi bakımından önemlidir.hunlar'ın avrupa önlerinde görüldükleri ilk devirlere dair malumat veren ilk roma kaynağıdır.

    ammianus marcellinus'un hunlar'ın hayat tarzları hakkında anlattıkları şöyledir:

    .....bunları mars'ın gazabı ortaya çıkarmıştır.hun insanları,az bilinen tarihi kayıtlarda buzla çevirili okyanusun yanında,maeotis denizi'ne doğru oturmaktadır.vahşilik seviyelerin tümünü aşmışlardır.çocukların yüzlerinde,ilk doğdukları günlerde saçlarının büyümesi için çelikle açılmış derin izler vardır.bu izler daha sonra burusuk yara halini alır.sakalsız güzellikten yoksundurlar ve harem ağası gibi yürürler.sıkı,güçlü kol ve bacakları,kalın boyuna sahiptirler.canavarvari çirkin ve şekilsizdirler.ama çirkin,bir şekle sahip olmalarına rağmen,kendi hayat tarzlarına o kadar dayanıklıdırlar ki ,ne ateşe ne de lezzetli yiyeceklere ihtiyaç duyarlar.her ne olursa olsun her çeşit hayvanın yarı pişirilmiş etlerini,bacakları ile atın sırtı arasına koyup etlerin bir parça ısınmasını sağlyarak yerlerdi.

    ......herhangi bir barınma yerleri yoktu.ama bunlardan her gün kullanılan mezarlar gibi kaçarlardı.bunlar arasında saz ve samanla örtülü kulübeler bulunabilir.ama geniş dağlık ve ormanlık alanların ortasında amansız şartlara alışmak için soğuğa,açlığa ve susuzluğa dayanmayı beşikten itibaren öğrenirlerdi.evlerinden uzakta olduklarında,aşırı bir zorunluluk olmadıkça asla bir eve girmezler,çünkü bir çatı altında kaldıkça güvenlikte olmadıklarını düşünürlerdi.

    ....keten bezinden birçok tarla faresi derisinden birlikte dikilmesinden oluşan giyisiler giyerler ve ev içinde-dışında aynı giyisiyi giyerler.ancak bir kez solmuş giyisiyi üstlerine giydiklerinde,o elbiseyi üzerlerinden parça parça yırtılana kadar çıkarmazlar ve değiştirmezlerdi.kafalarını yuvarlak keplerle örterlerdi.kıllı bacaklarını deri ile korurlardı.

    ...kışkırtıldıklarında hemen her zaman savaşırlar ve muharabelerin içine girerek,kama şekilli cisimleri kullanırlar.bir yandan vahşi çığlık atarlar.hızlı ve ani haraketler için teçhiz edildiklerinden,aniden maksada uygun olarak çizgi halinde dizilir ve saldırırlar.o kadar hızlıdırlar ki,düşman kamplarınıı yağma etmek için siperlere saldırırken asla görünmezler.

    ....bellir bir mesafeden keskin,sivri uçlu bronz ve demir mızraklar ile savaşırlar.bunları hedefe doğru fırlatkamakta müthiş hünerlidirler.mızrakları attıktan sonra dörtnala giderler ve hayatlarını hiçe sayarak kılıçlarla göğüs göğüse savaşırlar.düşmanlar süvari kılıçı ile yaralanmaktan korkarken,hasımlarının üzrine kıvrılmış ipler atarlar ve onları dolayıp düşmanı yakalar ve el,ayaklarını zincire vururlar.

    ....onların ülkesinde hiç kimse sapanla toprrak sürmez.hiç birinin belli bir evi,aile ocağı,oturmuş hayat stili yoktur.bir yerden bir yere firariler gibi gezerler.dört tekerlekli yük arabalarında hayatlarını devam ettirirler.bu arabalarda karıları çirkin elbise dokurlar.çocuklarıyla ergenlik çağına kadar birlikte yaşarlar.

    onların evlatlarından hiçbiri sorulduğunda nerden geldiklerini size anlatmaz.çünkü o,bir yerde doğmuş olduğunu ve çok daha farklı bir yerde yaşadığını izah eder.

    ...barış antlaşmasında güvenilir ve sadık değillerdir.kuvvetli olarak kendilerine sunulan yeni ümitlerin esintisinin haraketine eğilmeye meyillidirler.mantıksız vahşi insanlar gibi,doğruyla yanlış arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar cahildirler.asla dini ve batıl inançları yoktur.sonsuz altın susuzluğu içerisindedirler.oldukça dönek ve kızmaya meyillidirler.bir provakasyon yok iken sık sık dostlarıyla da kavga ederler bazen bunu aynı günde birden fazla kez yaparlar ve bir aracı olmadan tekrar arkadaşlık kurarlar.

    görüldüğü ve tahmin ettiğiniz üzere ammianus bu bilgileri yanlı ve taraflı yazmıştır.çünkü hunlar avrupa'da göründükleri zaman hayatta olmasına rağmen onları hiç görmemiştir ve tanımamıştır.zaten hunların geldikleri yerler,hayatları dış görünüşleri ve yaptıkları ile ilgili bilgiler verenler hunların düşmanları,onlara savaşta yenilenler ve önlerinden kaçan kavimlerdir.hiç tanımadıkları bir kültür tarafından mağlup edilmenin acısı,bunun yanında halk arasında kulaktan kulağa anlatılan hikaye ve efsaneyle karışık sözler olağanüstü tasvirlerin yazılmasına sebep olmuştur.
  • dördüncü yüzyıl romalı tarihçisi suriyeli olan tarihçi.
    bozkır halkları için bunları söylemiştir; "tüm bu bölgelerin halkları vahşi ve savaşçıdır. çatışma ve savaş onlara keyif verir onlar için savaşta ölenler en mutlu kişilerdir. dünyadan doğal ölümle ayrılanları korkaklıkla suçlayıp hakaret ederler. "
  • eseri res gestae, daha önce caesar'ın galya savaşları ve iç savaşını çeviren değerli dostum ve klasik filolog samet özgüler tarafından türkçeye çevrilmiştir.

    https://www.kitapyurdu.com/…q_y1pgebp427aqkquvidru0
  • suriye asıllı romalı tarihçi.

    araplar için “ne dost ne düşman olunmalı” şeklinde yazmıştır.

    şu abinin gördüğünü yüzyıllarca hükümdarlarımız, padişahlarımız ve en son enver paşamız görememiştir. acısını çekmiş, çektirmişlerdir.

    şu anda da malum hükümet bu gerçeği ne yazık ki yine görememektedir. geçmiş olsun.
  • roma imparatorluğu'nun uçuruma doğru sürüklenişini kendine has üslubuyla anlatan objektif roma tarihçisi. kendisinin önemli olaylarda baş rolde yer alması, objektifliğini engellememiştir. tek kusuru batıl inançlara fazlaca düşkün olmasıdır ki dördüncü yüzyıl gibi bir dönemden bahsediyoruz. bu konuda bile objektif olmaya çalışır. *

    1. ammianus, 353-378 yıllarını detaylıca anlatır. res gestae'nin, roma'nın kuruluşundan başladığı kabul edilir çünkü ammianus geçmişteki bir konuyu anlatırken bu konudan daha önce bahsettiğini belirtir. halbuki elimizde bu eserler/kitaplar yoktur.

    2. ammianus, üçüncü yüzyıl krizi'nden sonra roma imparatorluğu'nda çok fazla değişen bir şeyin olmadığını anlatır durur. imparatorların oldukça gaddar -julianus hariç- ve de adaletten uzak olduklarını belirtir.

    3. res gestae okununca elinizde yüzlerce sayfa not çıkar. edward gibbon'u okuyanlar fark edecektir ki her şey resmen ammianus'un anlatımından alınmıştır. edward gibbon bunu sadece kendi diliyle ve zekasıyla bir üst mertebeye çıkarmıştır. sanıyorum ki, ammianus olmasaydı gibbon o muazzam eserini, the history of the decline and fall of the roman empire, bu kadar etkili yazamazdı.

    4. bugüne kadar elimize sadece bir kısmı ulaşmış muazzam eseri res gestae'de, imparator olarak ikinci constantius (337-361), julianus the apostate (361-363), jovianus (363-364), valentinianus (364-375), gratianus (367-375) ve valens (364-378) anlatılır. frank silvanus ve julianus the apostate'nin akrabası procopius gibi önemli kişilere de yer vererek iç savaşları detaylıca anlatır.

    5. ammianus, kadim ve edebi şehir dediği roma'nın gözden düşüşünü ve de constantinopolis'in neden başkent olması gerektiğini muazzam şekilde açıklar. constantine the great'in kurduğu bu şehir, roma'ya nazaran daha korunaklıydı, der. barbarlar ve düşmanlar, roma'yı tehdit ettiği kadar constantinopolis'i ve surlarını tehdit edemiyordu, diye devam eder.

    6. ammianus, sadece hunlar hakkında ilk bilgiyi verenlerden değildir. kitabında barbar olarak adlandırılan iskit, sarmat, alanlar, kelt, sakson, cermen/alaman, got, scoti gibi pek çok kavmi/kabileyi de açıklar ki ammianus'tan önce bu kavimler bu kadar net bir şekilde ifade edilmemişlerdir. cermen kavimleri de pek çok yerde över, roma tarihçilerinde pek sık rastlanan bir şey değildir.

    7. ammianus, doğu'ya çekidüzen vermesi için atanan ursinicus'un kurmaylarından biriydi. saraydaki dedikodularla ursinicus'un bileti kesilmek üzereydi. şayet kesilseydi, ammianus da sağ kalmayabilirdi. biz de, res gestae'den büyük ihtimalle mahrum kalırdık. (eserini, 390 yılında kaleme aldığı düşünülüyor.)

    8. kendisi de askeri bir kurmay olduğu için doğu'da sasani imparatorluğu'na karşı büyük mücadeleler vermiştir. doğduğu şehir olan antiochia * hakkında yine en derin bilgiler ammianus tarafından anlatılır. mesela, antakya tüm roma şehirleriyle kıyaslandığında nüfusuna göre en fazla hristiyanın bulunduğu yerdir. tarihçilerin dönek/mürteci dediği julianus, imparator olduğunda antakya'yı resmen küçük görür. ammianus da açıktan açığa julianus'u destekler. böylece ammianus'un da bir hristiyan olmaktan çok pagan olduğunu düşünürüz.

    9. ammianus için batıl inançlara düşkündür, dedik. imparator julianus'un öleceğini bağırır durur ammianus. hatta der, julianus kehanetleri yani öleceğini kendisi de biliyordu.

    10. ammianus yukarıda bahsettiğimiz gibi askeri bir kurmay olduğu için amida'da yani diyarbakır kalesinde sasani imparatoru ikinci şapur'un elinden kaçmayı başarmıştır fakat bu kuvvetli şehir, amida, 73 gün süren kuşatmadan sonra düşmüştür. ammianus, romalı tarihçilerde pek görülmeyen düşmanı övme hakkını bolca burada kullanır. roma askerlerinin telef oluşunu acı bir şekilde anlatır, kendisi de kalenin arka kapısından zorla kaçmıştır/kaçırılmıştır.

    11. ammianus'u okuyanlar dilinin oldukça ağır olduğunu bilmelidir. bitmek bilmeyen cümleleri vardır fakat çevirmen samet özgüler bu konuda, okuyucuya, dipnotlarıyla birlikte yardıma koşar.

    12. ammianus hiçbir zaman sasani imparatorluğu demez. çoğu zaman pers'i ya da parth'ı tercih eder. yine de hangi devleti kastettiği anlaşılır. okuyucusuna persler hakkında bilgi vermek isterse, sizler için, ayrı bir bölüm açar. kısa bir pers tarihi anlatır.

    13. zerdüştlük ve magiler hakkında da bilgiler vererek magilerin zamanla pers topraklarında çok güçlendiğini belirtir.

    14. ammianus'un, tullius dediği cicero'ya (mö 103-43) büyük hayranlık duyduğu açıkça belli olur. pompei'den magnus olarak bahsetmesi julius caesar'a o kadar sıcak bakmadığı anlamına gelir. neticede magnus'un ve cicero'nun ölümlerinin arkasında doğrudan ya da dolaylı yoldan da olsa julius caesar ve julius caesar'ın oğlu octavianus * vardı. yine de, galya'yı ıslah eden julianus'u öveceği vakit "bir julius caesar gibiydi." der. *

    15. kitabın en önemli ve en keyifli yerleri julianus the apostate'nin, askerleri tarafından augustus ilan edildiği yerlerdir. ammianus da bu büyük coşkuya katılır. ölüm haberini aldığında ise resmen mahvolmuş haldedir. julianus'un doğduğu kent olan constantinopolis'e gömülmeden önce tarsus'ta gömülmeyi vasiyetname olarak bıraktığını söyler. açıkçası julianus'un ölümünden sonra üslubu oldukça sertleşir.

    16. britanya'dan "meşhur ada ve dünyanın ucu" olarak bahseder. bu, dördüncü yüzyılda dünyanın sadece üç kıtadan oluştuğunun bilindiğine dair en iyi açıklamadır: asya, afrika, avrupa. ayrıca mısır, trakya, karadeniz, mezopotamya toprakları hakkında da enteresan notlar sunar. mısır'da korkunç bir şekilde türemiş halde bulunan timsahları, firavunfarelerinin mahvettiğini belirtir. iskenderiye kütüphanesi'nin, julius caesar'ın savaşları sırasında yandığını ifade eder fakat gerçekte kütüphane tamamen yanmamıştır.

    17. önemli anekdotlarında homeros'tan alıntılar yapar. yunanlar'dan bahsederken de "biz" der. bazen de "ey büyük yunanistan!" diye seslenir. dolayısıyla kendisini yunan olarak adlandırmaktan memnun olan ammianus, önemli yunan şahsiyetler hakkında da bilgiler verir. epikür, demosthenes, leonidas... ayrıca ünlü filozoflar platon, aristoteles, anaxagoras, zenon'u bol bol anar.

    18. hem yunan hem de roma mitolojisine hakim olduğu görülür. virtus, bellona, apollon, fortuna, serapio, mars, jüpiter, danae, perseus, nemesis, justitia, hercules, achilles... tarihçiler, eserlerinde bolca pagan tanrılarını kullanması sebebiyle yine kendisini bir pagan olarak kabul ederler.

    19. ammianus'un; marcus aurelius, scipio africanus, yaşlı cato, trajanus, lucius cornelius sulla, diocletianus, hannibal barca, hasdrubal barca, frank silvanus (hain olarak bilinen), croesus, vergilius, antoninus pius, pyrrus'u takdir ettiği görülür.

    20. antik çağ'daki her kişi gibi büyük iskender'e büyük bir saygı ve sevgi duyar. çok sevdiği ve de çok da büyük umutlar bağladığı imparator julianus the apostate'yi de büyük iskender olarak görmek istediği sezilir.

    21. ammianus, saracenlerin varlığından ve adetlerinden bahsederken arap dediği bu topluluklara çok fazla güvenilmemesi gerektiğini belirtir. bu bile ammianus'un ne kadar büyük bir tarihçi olduğunu göstermeye yeter. *

    22. ammianus, bizleri, bilinen işkence yöntemlerinden de tekrar haberdar eder: suçu ispatlanmış bir kişi, işkence sehpasında kolları ve ayakları kopana kadar gerdirilir. ammianus, pek çok liyakatli görevlinin sırf imparatorların vasıfsızlığı yüzünden işkenceye kurban gittiğini belirtir.

    23. anlattığı konuya kendini fazla kaptırdığını fark ettiğinde okuyucudan resmen özür diler. *

    24. ammianus marcellinus, elimizdeki kitabını imparator valens'in gotlar karşısında çaresizliğini anlattığı bölüm ile bitirir. trakya'da bu gotları pek çok kez mahvetme olanağını boş yere harcayan imparator valens, hadrianapolis muharebesi'nde öldürülür ve cesedi hiçbir zaman bulunamaz. muzaffer gotlar, hadrianapolis ve daha sonra da constantinopolis'i düşürmeye çalışır fakat bu gerçekleşmez. yine de roma'nın ikiye bölünmesinin ve çöküşünün oldukça yakın olduğunu anlarız çünkü barbarlar artık her yerdedir.

    aut disce aut discede.
hesabın var mı? giriş yap