*

  • turk hardn heavy gruplarından whisky nin davulcusu.
  • şu anda gur akad bandde çaldığı görülmü$tür.
  • whisky sayfasindan.. ( http://megamuzik.com/whisky/ )

    "kendimi bildim bileli müzik dinliyorum. küçüklük fotoğraflarımda hep pikabın başında gözüküyorum.

    bir müzik aleti çalmayı hiç denememişim. ağbim ilkokulda bandodaydı. birgün eve kocaman bir davul getirdi. gece o davulu kurcaladığımı hatırlıyorum. herhalde o gece bana davul virüsü bulaşmış olacak ki ailem bana oyuncak bir trumpet aldı (tabii ki ömrü kısa oldu, derisi patladı!) ben de kendimi resim çizmeye verdim. ilkokul bitti ve ben istanbul erkek lisesi'ne kayıt oldum. o yıllarda boney m. ve abba en tuttuğum gruplardı. bütün plaklarını alırdım. trt 3 stüdyo fm ve gecenin getirdikleri programlarında güzel programlar çalardı ve bu parçalardaki elektro gitar sololar dikkatimi çekmete başlamıştı. 1980 yılının temmuz ayında babamu kan kanserinden kaybettim. dünyadaki herşeyden nefret eder olmuştum. ertesi yaz imdadıma çok sevdiğim çok sevdiğim bir arkadışımın ağbisi yetişti ve bana kendi doldurduğu 90'lık bir kaset verdi. a yüzü ac/dc'nin back in black, b yüzü for those about the rock idi.

    bu kaseti belki 1000 kere dinledimç geceleri zagor veya gordon okurken bu kaset walkman'imin içinde dönüp dururdu. sonra başka bir arkadaşım deep purple'in made in japan adlı konserini çekti bana. sonra ipler koptu. ilk rock plağım olan iron maiden'in the number of the beast'i vitrinde görüp dakikalarca seyrettiğimi hatırlıyorum. rock kültürünü anlamaya çalışıyordum. sınıfımızda 4-5 arkadaş yabancı dergilerden bravo ve pop rocky'den posterleri ve rock grupları hakkındaki yazılanları tercüme ediyorduk. bu dergilerden bir sürü grubun adını öğreniyorduk ama bu grupların müziklerini dinleyemiyorduk. izmitli arkadaşım yavuz beni izmit'in baba kasetçisi stüdyo metal'e götürdü. işte orada bu gruplardan çoğunu kayıt ettirdim. saxon, motörhead, black sabbath, jethro tull, saga, status quo.. bu gruplardan saxon ve motörhead beni çok etkiledi. rock müzik çizdiğim resimleri de etkilemeye başlamıştı. plak kapakları ve şarkı sözleri hayal gücümü harekete geçirmişti. sınıfımızda ve okulumuzda rock dinleyenlerin sayısı gittikçe artıyordu. biz buna "zehirleme" diyorduk. herkes birbirine kaset çekip rock müzik aşılamaya çalışıyordu. 1984 yazında ağbim almanya'ya gitti ve bana bir sürü plak, t-shirt, rozet ve patch getirdi. o getirdiği plaklardan biri benim hayatımı değiştirdi. saxon "crusader" okuldan eve geldiğimde bu plağı pikaba koyup dolaptaki tahta askıların sopalarını çıkardım ve bunlar ilk bagetlerim oldu. ilk davulum yatağım ve terliklerimdi. evde davul çalar gibi birşeyler yapıyordum, çok rahatlamıştım. dersleri iplemiyordum resim yapıp davul çalışıyordum. okulumuzun müzik odasında bir davul vardı. tenefüslerde o odaya girip müzik aletlerine bakıyorduk ama çalamıyorduk. sonunda grup kurmaya karar verdik. fil mehmet, tolga, cenk ve ben enstrüman isimlerini kağıtlara yazıp kura çektik çünkü dördümüz de davul çalmak istiyorduk. bana kurada bas gitar çıktı. bu grup çalışması tabi ki bir sonuç vermedi. bu arada selim ve ayı memet bir grup kurdular davulcu arıyorlardı. tabi ki beni aldılar ve böylece gerçek müzik hayatım başladı. grubumuzun adı seth oldu, karanlıklar tanrısı seth.

    artık grubum olduğu içim davula daha fazla vakit ayırmaya başladım. evde, okulda, yaz tatilinde yeşilyurt spor klübü'ne gelen orkestraların davullarında çalışıyordum. o yıl türkçe sözlü bir rock kaseti çıktı. whisky "babaanne". bizim grubumuz seth ingilizce sözlü besteler yapıyordu. hey! dergisi bir yarışma açmıştı. o yarışmaya 9 beste gönderdik ve dereceye giremedik. ama en çok beste gönderen grup olarak dikkat çekmiştik. bir akşam evde yemekteyken telefon çaldı. kısa bir konnuşmadan sonra karışık bir kaset için bir parçamızı istediğini söyledi. telefonu kapadıktan sonra titreyerek selim'i aradım ve heyecanımı onunla paylaştım. bu benim ilk gerçek kaset çalışmam oldu (bkz: değişim rüzgarları-uzelli). bir süre sonra hey! dergisinin yarışmasını kazanan gruplardan biri kayıtlara gelmediği için bir parçamızı da onlara verdik (bkz: hey boys - yankı plak).

    bağlarbaşı - dilek düğün sarayı.

    bir gençlik çayında çalmak için seth grubu olarak teklif almıştık. konser güzel geçiyordu. ufak bir ara verdik. terlerimiz kurularken bir kişi benimle konuşmak istediğini (şener böcek) "çok iyi çalıyorsun, whisky grubunu duydun mu?" evet dedim ve korktum. abuk sabuk bahanelerle teklifi kabul etmedim. ama kendime güvenim artmıştı. o sene yine sınıfta kaldım. davul çalışmaya kendimi iyice kaptırmıştım. ilk defa televizyona çıkma heyecanını da yaşadım (tv2 yarım elma)

    1989 yılında liseyi bitirip mimar sinan üniversitesi grafik bölümünü kazandım. lise bitince grup çalışmalarından kopmak zorunda kaldım. arkadaşlığımız sürüyordu ama prova yapamıyorduk. karma bir grup oluşturmuştuk eski polaris grubu elemanları ve seth elemanları white bird band'i kurduk. 4-5 demo parça kaydettik bazı yarışmalara katıldık. o yıl arkadaşım fil mehmet organizatörlüğe soyunup bir konser düzenlemek için grup aramaya başladı. ben mimar sinan üniveersitesi'nden atmosfer'i buldum. o da cultus ve whisky'yi buldu (bazen kadere inanıyorum.) bana "şu an whisky'nin davulcusu yokmuş ben de seni tavsiye ettim" demez mi? o konser olmadı ama ben kamil özaydın'la görüştüm demolarımı dinlettim ve whisky'ye kabul edildim."
  • erkin koray'ın devlerin nefesi albümündeki davulu çalmış olan müzisyen
  • dersler boyu sirtimi davul zannedip beni cildirtan, baglarbasi dilek dugun sarayi rezaletini birlikte yasadigimiz*, ielye birlikte baslayip, birlikte 3 sene kalip birlikte bitirdigimiz sinif arkadasim. cizgisi davulunun bin kati iyidir. kadikoy'de whisky'nin dukkanının oldugu pasajda onun da davul sattigi ve ders verdigi bi dukkani vardir. ***
  • tam adi alpay asena salt tir.
  • çok hoş bi adamdı bi zamanlar, saçları falan uzundu. şimdi nasıldır bilemiorum . kadıkoy'deki dükkanının önünden günde 1000 kere geçen kızlar mevcuttu.
  • tam * ismini öğrenmemle birlikte gözümdeki tüm karizması yitip gitmiş olan whisky davulcusu. :)
  • tam adi ne olursa olsun -hala- cok hos bir adam olan... hoslukla kalmayip davulun iflahini da kesen. persembe aksamlari kadikoy shaftta gur akad agabeyiyle soluklari kesmektedir kendisi. ve saclari da tam kivamindadir*
  • turkdrum sitesindeki yazısını herkesin okuması gereken davulcu :

    bu yazimda biraz etkilesim ve profesyonellikden bahsedeyim...,yani yaptiginiz isi iyi yapmak anlaminda degil de o isden hayatinizi kazanmak anlaminda...

    biliyorsunuz artik dünyada olup biten herseyi takip etme imkanina sahibiz,dünya televizyonlarini izleyebilir,internetten istedigimiz bilgiye veya görüntüye ulasabiliriz.
    bir sanatçinin (biz müzisyeni ele alalim),kendini gelistirebilmesi için mutlaka bir seylerden etkilenmesi gerekir,onun için akademi’deki yada konservatuar’daki ögrencilere mutlaka konserlere ve sergilere gidilmesi tavsiye edilir.

    müzisyen için de sadece müzik dinlemek yetmez,görsel malzeme de çok önemlidir.usta müzisyenleri izlemek çok çok önemlidir.ama en önemlisi su ki,izlediginiz kisiyi kiskançlik,hirs veya küçümsemeyle izlerseniz ondan hiçbir sey alamazsiniz.

    zaten eger o kisiyi canli olarak izliyorsaniz ve o kisiye negatif elektrik gönderiyorsaniz emin olun ki o kisi bunu algilar ve performansi düser.”nerden biliyosun güzel kardesim?” diye sorarsaniz,bunu sadece ben yasamadim,birçok arkadasim sohbet esnasinda ayni seyi yasadiklarindan bahsetmis idi,derim.yani anafikir, birisini sasirtmak istiyorsaniz (gicik oldugunuz bir müzisyen varsa!) onu seyretmege gidin,gözünüzü ona dikin ve tüm nefretinizle bakin j....

    tabii ki böyle yapmazsiniz,ama yapanlar var,üzgünüm ama o kisiler hiçbir zaman basarili olamayacaklar.
    kendi kendini yetistirmis, yani alayli bir davulcu olarak izlemenin,soru sormanin,arastirmanin çok faydasini gördüm.davula yeni basladigim siralar yesilyurt spor klubünde çalan orkestralari özellikle davulculari dikkatle seyrederdim,çaldiklari parçalar farkli müzik tarzlarindaydi tabii ki ama mühim olan o parçalari nasil çaldiklari,enstrümani nasil kullandiklari!hihat pedalinin ayakla nasil kullanildigini ilk gördügümde çok etkilenmistim!ben sadece kapali ya da açik kullanildigini zannederdim.o “sayma” hareketinin bana öyle büyük bir yardimi oldu ki,parça içinde metronomu nasil kaçirmayacagimdan,tek krospedali ile çift kros varmis gibi çalmaya kadar birsürü hareketin anahtariymis megerse!

    hemen bir animi daha anlatayim,1992 yilinda rus hard rock grubu mohomax (monomakh okunur) ile açik hava tiyatrosunda bir konser verdik.kisaca anlatacagim grubun davulcusu vilademir klasik konservatuar egitimi almis çok klas bir davulcuydu,rusya’da egitim sistemi çok iyi ayrica gelen siki davulculardan da çok seyler ögrenmis.biz ayni davul setini kullandik ama benden çikan ses ile ondan çikan ses arasinda %70 fark var!konserden sonra bana nasil güçlü bir ses çikarabilecegimi gösterdi ,sonradan ögrendim ki bu teknik su siralar çok popüler olan möller teknigi imis,ileriki senelerde çalisimda çok büyük bir degisim oldu,vilademir sayesinde!hadi baslamisken biraz daha anlatayim,sohbet olsunj....

    ilk seyrettigim davul video’su vilademir’in bana gönderdigi ,arkadasinin çektigi özel bir ders kasediydi,laf aramizda aradan 11 sene geçmesine ragmen seyrederken hala anlamadigim ve de yapamadigim hareketler var!bunu da niye yazdim biliyor musunuz?sadece çok ünlü olmus davulculardan birsey ögrenilmiyormus aslinda herkes ayri bir cevher,15 yasindaki ögrencim birgün öyle birsey çaldi ki,”çabuk sunu not edelim de ben de bir ara çalisayim” demek durumunda kaldim.sonra seyrettigim ve ilk soku atlatmak için 20-25 dakika kadar tv’yi kapatmak zorunda kaldigim kaset ise tommy aldridge ‘in rock drum soloing & double bass workout......
    inanilmaz bir performans,ben davul çaldigimi zannediyormusum meger!!!!hiçbir zaman tommy aldridge olamam,ama unutmayin tommy aldridge de ben olamaz,onun için kimseyi de birbiriyle kiyaslamamak gerekiyor zaten,her müzisyen ayri bir kisilik,etkilesimin faydasi her iyiden bir parça alip onu kendi benliginizde, beyninizde sindirip kendiniz olarak tekrar geri vermek.gözünüz kulaginiz açik olsun!etkilesim hemen meyvelerini vermeyebilir,sakin caninizi sikmayin,o bir süre içinde mutlaka çikacaktir.yine kendimden bir örnek vereyim barij....
    ben kesinlikle topuk havada çalamayan bir kisiydim,ne hihat pedalini ne de kick pedalini..çalan arkadaslara da sasirirdim,bana hiç dogal gelmezdi ,çok denedim bir türlü çalamadim,ama seyrede seyrede sanirim 2 yil içinde ,en sonunda bir gün becerdim.yani yapamadiginiz bir hareket varsa üzülmeyin o birgün mutlaka kendiliginden olacaktir.etkilesimi devam ettirin!

    gelelim profesyonellige................
    aileler çogu zaman evlatlarinin dogru dürüst bir isi olmasini,böylece gelecekte sikinti çekmemesini ister.haklilar da,ama ya bizim hayallerimiz n’oolacak?hiçbir zaman 200.000 kisilik alanlarda konser verme zevkini,video kliplerde oynama mutlulugunu,sonsuza dek kalacak bir albümü kaydetme gururunu yasayamayacak miyiz?!!
    eger aileniz müzik yapmaniza karismiyorsa mutlaka sunu düsünüyordur..”okulu bitene kadar yapsin,sonra nasil olsa kurs, üniversite, askerlik derken unutur gider”.ülkemizde “müzisyen” diye bir meslek grubu taninmamakta,emekli olamazsiniz,hakkinizi arayacak bir sendika da yok.evet bunlar olurken “unutulup giderse” zaten kaybedilmis birsey yok demektir,ama ya “unutturulur”sa?unutturulmasi da aslinda sizin iyiliginiz için yapilmaktadir,aileler her zaman evlatlarinin iyiligini ister.müzigi meslek olarak seçecekseniz mutlaka ve mutlaka çevrenizde bu isi sürdüren veya birakmis kisilerle bu meslegin “arti” ve “eksi” lerini dürüstçe konusun ,tartisin,fikir sahibi olun.siz fikir sahibi olun ki eger ailenizi ikna etmek durumunda kalacaksaniz bunu ancak siz kendiniz yapabilirsiniz.maalesef üniversite sinavinda yanlis seçim yapmis ,fakat okulu bitirebilmek için senelerini harcamis ama mutsuz olan o kadar çok insan var ki,bunun sebebi bilinçsiz ve yanlis tercih.

    hadi iyi sanslar!!
hesabın var mı? giriş yap