• temeli osmanlı'da ı. murat döneminde (1362-1389) devlet sınırlarının rumeli’de genişlediği dönemde, bu bölgelere yerleşmeye başlayan kimi türk asıllı ve ünlü akıncı aileleri örneğinde görülebileceği gibi islamiyeti kabul etmiş balkan unsurlarından oluşma atlı kuvvetlere dayanmaktadır. bunlar bir nevi milis gücü gibidir, normalde farklı işlerde iştigal ederler, savaş zamanı hayduklar, martoloslar, voynuklar misali sancak altına çağrılırlar. haklarında osmanlı devleti'nde akıncı ocağının sonu başlıklı faydalı bir makale mevcuttur ayrıca türk tarih kurumu'ndan 1472 ve 1560 tarihli akıncı defterleri ile mihaloğulları'na ait 1586 tarihli akıncı defteri adlı iki kıymetli çalışma neşredilmiştir. tarihte kendilerinden "akıncılar" diye bahsedilmektedir genelde, günümüzde de böyle anılırlar.

    devletçe belirlenmiş nizami giysileri yoktur, bulundukları bölgenin mahalli kıyafetlerine bürünürler ki dönem kaynaklarına göre sınırlarda gezinen bir sığır çobanıyla yahut haydukla bir akıncıyı ayırmak pek zordur. barış zamanı başka işlerle uğraşsalar da iyi ve disiplinli binicilerdir. savaş zamanı göreve çağrılınca akıncı beyinin ya da akıncı sancak beyinin sancağı altında toplanıp düşmanı yıpratma, yıldırma görevlerine sevk edilmişlerdir. hafif süvaridirler ve tıpkı meşhur deliler gibi (bkz: deli ocağı) doğrudan muharebeye iştirak ettiklerinde zırh vb. kuşanmaktadırlar minyatürlerden anladığımız kadarıyla. ama daha çok düşman bölgedeki küçük yerleşimleri vurma, dil alma yani esir alıp bunlardan istihbarat toplama gibi vazifeleri ifa ederler.

    düşman ülkesine yapılan bir akının akın adını alabilmesi için muhakkak akıncı komutanlarının emrinde yapılması lazımdır. akıncı komutanı sefere gitmezse veya yüz kişi gönderirse haramilik, yüz kişiden aşağı adam gönderirse çete denilmiştir. akıncıların bölge bölge kimin akıncıları olduklarını, isim ve hüviyetlerini gösteren defterleri vardır. akıncılar tımarlı ve vergiden muaf (muafiyetli tavıcalar) olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. ocak halinde bölgelere ayrılan akıncılar, mensup oldukları ocağın komutanının adını taşımışlardır. evrenosoğulları, mihaloğulları, malkoçoğulları, turahanoğulları bunlardan bazılarıydı. buna göre akıncılar evrenoslu, mihallı, malkoçlu, turahanlı gibi ocak isimleriyle anılmışlardır. akıncıların akın ve haramilikten elde ettikleri esir ve ganimetin bir kısmı devlete verilmiş, yalnız çetenin yaptığı yağma bu uygulamadan muaf tutulmuştur. bu beşte birlik pençiki ve resmleri almak için akıncı beyinin yanında akıncı kadısı veya pençikçi başı bulunmuştur. bunlar aynı zamanda akıncılarının ismi yazılı defterleri kontrol eder, ölenlerin ve yeni gelenlerin kaydını düzenleyerek bu defterin bir kopyasını eyalet kadılığında tutmuşlar ikinci kopyasını ise merkeze yollamışlardır.

    türkiye'de ve türkiye dışında günümüze dek geldiği bilinen üç akıncı defteri söz konusudur. biri istanbul'da (mihaloğulları'na ait 1586 tarihli akıncı defteri) diğer ikisi ise (1472 ve 1560 tarihli akıncı defterleri) parçalar halinde bulgaristan'da sofya milli kütüphanesi'nin doğu bölümünde bulunmaktadır. ayşe kayapınar ve emine erdoğan özünlü'nün kıymetli çalışmaları sayesinde bu defterler günümüzde neşredilmiştir.

    netayic-ül vukuat isimli eserinde mustafa nuri paşa’nın tanımlamasına göre akıncıların sayısının yirmi bin civarında olduğu yazılmışsa da dönemden döneme değişmiştir. mesela birinci kosova savaşı’nda (1389) akıncı mevcudu yirmi bindir. oruç bey'e göre 15. yüzyıl ortalarına kadar mevcutları kırk bindir. hammer de macar tarihçilerine atıfla bu sayıyı teyit etmiştir.

    1559’da yapılan bir yoklamada sadece mora’daki turhanlı akıncılarının yedi bin neferden fazla olduğu bilinmektedir. kanuni zamanında (1520-1565) yapılan budin ve avusturya seferlerinde de akıncılarının mevcudunun elli bin kişiye yakın olduğu görülmektedir. osmanlı akıncılığı 1595’e kadar (takriben 250 sene) sürmüştür. bu sene içerisindeki meşhur köprü faciası’ndan sonra askerin gerisinde kalan akıncıların pek azı kurtulabilmiş ve bundan sonra akıncı ocakları eski önemlerini kaybetmişlerdir. 1625’te sayıları 2-3 bine düşmüş olan akıncıların yerine hükümet, sınır kalelerindeki serhad kulu teşkilatına ama daha çok kırım hanlığı'na bağlı meşhur tatar atlılarına (kırım tatar ve nogay süvarilerine) önem vermiştir. kırım hanlığı atlılarının mühim bir kısmı konargöçer nogay boylarına dayandığından bunlar moskofyahut rus mıntıkası dışında rumeli bölgesinde ve iran seferlerinde de faaliyet göstermişlerdir. akıncılar ismen belli bölgelerde gönüllü tarzında ihtiyaç halinde çağrılan kimseler haline gelmişlerdir. dönem itibarıyla pasif kalmaya başladıklarından ve kırım atlıları daha etkin bir şekilde yerlerini doldurduğundan yeniden canlandırılmaya gerek görülmemiştir.

    (bkz: köprü faciası/@songulyabani)
    (bkz: mihai viteazul/@songulyabani)
    (bkz: starina novak/@songulyabani)
hesabın var mı? giriş yap