*

  • absürd ya da uyumsuzluk tiyatrosu .bu tiyatro anlayışına göre insanoğlunun davranışları ,içinde bulunduğu durum temelde saçma ve amaçsızdır .; insanlık bir amaç bulup kaderlerini kontrol etmek için bir mücadele verir ki bu mücadele de sonuçsuz kalır . bu amaçsız süreçte de gülünç davranışlar ve konuşmalar karışımı ortaya çıkar . sahne üzerindeki abartılı davranışlara rağmen karakterlerin davranışlarında ne bir ilerleme ne de gerileme görebilirsiniz . absürd tiyatro dili genellikle bozuk olmakla beraber yinelemelerin , klişelerin , kelime oyunlarının çokca yer aldığı bir dildir .bu tiyatroya en iyi örnek olarak samuel beckett’in az da olsa bir background suz okunduğunda 2 kişinin ne , neden olduğu anlaşılamayan karşılılı konuşmasından başka bir şey olmadığını ; bittiğinde de ‘ee ne bu şimdi’ dedirtebilcek ‘waiting for godot’unu verebiliriz .
  • absürd tiyatro 'amaç yoksunu' şeklinde tanımlanabilir. absürd tiyatro kainatın ve insanın durumunun anlamsızlığını göstermeye çalışır. idealler ve yaşamın amacı yokolmuştur. insan saflığını yitirmiştir. bunun kederini ifade etmek için mantıksız ve anlamsız oyunlar yaratılmıştır. içerik ve şekil tamamen değiştirilmiştir. absürd tiyatro dilin değer kaybetmesi üstünde durur. dil iletişim özelliğini yitirmiştir.

    absürd tiyatroda insan varoluşçu bir başkadırı halindedir. onun varlığı bu başkaldırının kaynağıdır. insanlar arasındaki sosyal ilişkiler yokolmuştur. ana karakter yalnızlığa hapsolmuştur ve hayata trajik bir bakış açısıyla yaklaşır. yokedilmiş, boşa geçirilmiş bir yaşama karşı pişmanlık duyar ve geçmişe döner.

    insan vücudu genellikle kir, çamur ve pislik içinde veya çürümüş şekilde gösterilir.

    zaman çoğunlukla gerçekdışıdır. hafıza ve anılar önemli bir hal alır ve genelde çift zaman kullanılır (hem hızlı hem de yavaş geçen zaman).

    absürd tiyatro sürekli bir karşı çıkma halindedir. umudunu yitiren insan durağanlaşır ve inertia hali gerçekleşir. düşünmeden yaşanan hayat bir alışkanlık haline gelir ve absürd tiyatro da anlamın nereye gittiğini arar.
  • bugünkü tiyatro anlayışına göre pek çok tiyatrocunun (yazar,yönetmen,oyuncu) öncelikli amacı seyirciye kendisini sorgulatmaktır.

    klasik tiyatro sorunu gösterirdi ama çözüm adına birşey elinden gelmezdi çünkü oyunu izleyen seyirci kendini iyi karakterle özdeşleştirirdi. iyi karakter tam anlamıyla sorunsuz olduğu için çözüm adına hiç bir adım atılamazdı.

    brecht de bu durumu fark edenlerdendi. bu yüzden savunduğu tiyatro anlayışına göre başrol karakteri kullanmazdı, onun amacı seyirciyi özdeşleşmekten uzak tutmaktı. bu şekilde seyirci oyuna girmeden, bulunduğu ortamın tiyatro olduğunu unutmadan, kendini sorgulama fırsatı bulurdu. epik tiyatro yabancılaştırma efektlerini bu yüzden kullanır. örneğin oyun sırasında oyuncunun tipten çıkarak salondaki ışıkları yetersiz bulduğunu söylemesi bir yabancılaştırma efektidir. fakat epik tiyatro bu bağlamda (brecht in de hak verdiği üzere) başarısız olmuştur. çünkü seyirciden uzak tutulmak istenen yine onun yaşadığı hayattır. yabancılaştırmaların etkisi anlık olmaktadır.

    1950 lerde çıkan absürd tiyatro akımı ile bu sorun ortadan kalkmıştır. çünkü seyirci sahnede sergilenen oyuna tümüyle yabancıdır. kendini özdeşleştirecek birşey bulamaz. bu mantıkta oyun izleyen seyirci için kendini sorgulamak daha kolay olacaktır. toplumsal sorunları dile getirmek ve seyircinin kafasında onu rahatsız eden soru işaretleri yaratmak için için absürd tiyatro etkili bir yöntemdir.
  • absurd tiyatronun kaynagı fransız gerceküstücü'lügüne kadar, hatta bu akıma öncülük etmis olan alfred jarry'nin "kral übü" adlı oyununa kadar dayanır...
  • (bkz: alice in bed)
  • (bkz: edward albee)
  • seyirci bu tip oyunlarda kendini falan sorgulamaz... tam tersine onu o oyuna getiren arkadaşına ya da oyunu tavsiye eden köşe yazarına küfür üzerine küfür eder. arada çıkmak için can atar, ama seyircinin kaçacağını bilen yönetmen ara vermez ve ara vermemesini zırva felsefi nedenlere bağlar. özdeşleşme karşıtlarının iletişimsizliği seyirciyle iletişim kurmayarak göstermesi de dangalaklığın önde gidenidir. madem hayat o kadar anlamsız, madem herşey boş, neden o kadar ay prova yapıp oyun oynamak için kasıyorsun e be kasık adam dedirtir bu oyunlar.
    cidden felsefesi düşünülerek zekice yapılanları nadirdir. genelde oyunculuk yeteneği barındırmayan amatör gruplar abzürdü tercih ederler.
    e şu neden böyle, şurası şöyle olmuş, oyunculuk kötü falan dediğinizde kasık bir ifadeyle verecekleri cevaplar hazırdır:
    "bizim yapmak istediğimiz de tam olarak buydu."
    klasik tiyatronun klişelerle dolu olduğunu söyleyen abzürd tiyatro, gerçekte epikten sonra en çok klişeyi içinde barındıran ikinci tiyatro akımıdır.
  • seyircinin mutlak gerçeği yakalama umudunu, kullanılan tüm öğeler tarafından boşa çıkaran tiyatro.
    sahnede mantıklı bir tartışma oluşturan geleneksel söylemlerin terkedilmesi..
    yazınsal dilin parçalandığı ve yerini görüntüsel anlatımın ağır bastığı sahne dilinin aldığı bu tiyatroda, kahraman, dramatik tiyatroda bilinen anlamıyla kahraman olmaktan uzaklaşmış, bir karşı-kahraman terimi ortaya çıkmıştır çünkü olaylar kahramanın eylemleri etrafında gelişmez, tersine kahraman ( burada karşı-kahraman) olayın veya olayların peşinden sürüklenir. oyun kişisinin trajik olan uyumsuzluğu algılayana gülünç gelir, ancak bu gülünçlükte korkutucu ve şaşırtıcı öğeler vardır
    uyumsuz oyun yazarları, günümüzdeki şizofrenik durumu, insanların şaşkın hallerini sergilerken, seyirciyi korkutma, şaşırtma ve belirsizliğe sürükleme yöntemlerine başvururlar. amaçsız, anlamsız, çözülmüş, çılgın bir dünya ile karşı karşıya gelmek, seyircide şok etkisi yapar. dilin ve görüntünün alışılmamış düzenlemeleri, grotesk öğelere bolca yer verilmesi traji-komik etkiyi artırır. böylece seyirci, traji-komik durumu farkederek kendini avutmama yolunda bir aşama yapar
  • hule, kensine saçma tiyatro da denilmektedir. aslında absürd tiyaro da varolu$un saçmalığından kaynaklanır. varolmanın saçmalığının farkında olmanın sayesinde, her türlü söz anlamını yitirir. kelimeler hiçlikten gelmi$tir ve bo$lukta kaybolmu$tur. konu$ulmaz ama aslında konu$ulur, hem dili kabul etmez hem de kendisini dile bağlar. anlamsızlığın anlamı gibi artistik bir yanı vardır. dünyayı, hayatı ve insanı yıkar. yıkarak vareder. bu oyunları yazmak da ayrı bir beceri ister hani.. 1950'li yıllar absürd tiyatronun zirvede olduğu yıllardır.
hesabın var mı? giriş yap