17 ağustos 1999
-
hemen o yedek subay adayı ve 1998 fransa dünya kupası döneminde hem kuzey anadolu'da sel felaketi hem haziran 1998 adana depremi olmuştu. 17 ağustos 1999 gölcük depremi'nin önümüzde olduğunu bilmiyorduk. 2002 güney kore-japonya dünya kupası'nda türkiye'nin yarı final kaçıracağı, pardon dünya üçüncüsü olacağı söylense inanmazdık. (bkz: samsun sahra sıhhiye okulu/@ibisile)
***
17 ağustos 1999 kaybı olan kardeşlerimizi anıyorum. çok yakın çevremdem kaybım yok. muhabesebecimin erkek kardeşi yakın kaybımız. her yıl gece yarısından itibaren anarlar.. hani şehitler boşuna mı öldü diye tepkisel sorarlar ya milliyetçiler, 'deprem ölüleri boşuna mı öldü?'
izmit veya gölcük'te adamın biri o gece bağıra bağıra fırlamış, kıyamet koptu diye bağrınıyormuş. sabah olunca yatışmış: "kıyamet değilmiş, sadece deprem olmuş.." diye.
bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi 'nin bir hastası ise haftasonu izmit'e izne evci çıkarılmış. tüm haftasonu boyunca akrabalarını dolaşıp deprem olacak demiş. planlandığı gibi pazar akşamı izni bitip bakırköy'e servisine yatırılmış...
17 ağustos 1999'da van'da o sıralarda yoğun bir rüzgarlı fırtınalı bir gece vardı. biz 3 asker arkadaşı misafirlikte koyu muhabbetteydik. ertesi gün deprem olduğunu duydum ama akşam üstü 5'e kadar yoğun hasta baktığımdan kapsamı hakkında hiç haberim olmadı. gürültüye rağmen fosur fosur uyuyan biri gibi. 10 gün sonra askerliğim bitiyordu. o ucuzca teğet geçti, 12 kasım 1999'da ise hemen bolu'nun biraz ilerisinde galiba, gölcük depremine yakalanmış bir kadın arkadaşın arabasını onunla birlikte ankara'ya götürmekteydim. ilkinin anısına karşın kadın durumu tam anlamadı, ne oluyor diye bana sordu, ben de "sallantılı bir yerden geçiyoruz," diyerek geçiştirdim. durmak gerekirmiş, ama iyi ki durmadım, düşük vitesle kapanacak olan yolu derhal geçtim, depremin haberi ve boyutunu öğrenmek üzere kendimizi ankara'ya dar attım.
ben 17 ağustosu van'da bulunarak ucuz atlatmayı daha sonra deprem ve afet gönüllüsü olarak ödemeye çalıştım. bakırköylülerle birlikte gölcük otosan çadırkentinden başladım. milletin çoğu için göçüklerdeki kokular unutulmaz, ben geç katıldığımdan daha çok gerçeküstü yatık, göçük, gömük bina görüntüleri, bir de izmit körfezi'nin altüst olmuş deniz dibi görüntülerini hiç unutmuyorum. 2011'de erciş'e depreme, 2014'te soma'ya gittim. yalnız sivil savunma veya deprem örgütlenmemiz bunca deneyime rağmen içler acısı. aslında sivil görünümlü bir devlet kuruluşu olan kızılay'ın insafına kalmış durumdayız. en deneyimlisi kızılay, ama devlet olduğu için aslında kızılay ve afad'a o kadar da güvenmemek gerekiyor. örgütlenmenin tek biçimi devlet ve yalancı ngo olmamalı.
afet yasası yüzünden resmi sıcaklık da asla resmi tatil olacak düzeyde yüksek veya düşük ölçülemiyor. kocaeli depreminde gerçek rakam olarak galiba 50 bin civarında ölümden söz ediliyordu. istanbul depremi olursa gene 19 bin civarı resmi kaybımız olur!!! devletimiz güçlüdür, istanbul ve körfezin vergi gelirlerini her şeye karşın sağmak azmindedir.
(ilk giri tarihi: 19.6.2018)
(bkz: deprem/@ibisile)
(bkz: 17 ağustos/@ibisile)
(bkz: 9 kasım 2011 van depremi/@ibisile)
(bkz: 1999/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap