• son yıllarda seyrettiğim en iyi film. senaryonun ve kurgunun sağlamlığına şapka çıkartasınız geliyor. üstelik yönetmeni greg marcks 1976 doğumlu ve bu ilk uzun metrajlı filmi.
    şaşırtıcı biçimde sizi yerinize mıhlayan, hızlı ve şimdiden kült filmlerim arasına girmiş kanada filmi. hilary swank ve patrick swayzede oyuncular arasında...
  • özellikle sonuna doğru iyice coşan film. tek kelimeyle leziz. güzel bir seyirlik.

    bonus:

    hıncal gibi oldu yahu cümle.

    cerenimo.
  • bir hikayeye nasıl şekil verilirmiş, olaylar nasıl kurgulanır, düzenlenir, sürprizli, matrak, coşturucu kalıplara dökülerek kıvamlı bir biçimde sunulurmuş görmemi, anlamamı sağlayan harika film.
  • inanilmaz eglenceli, surukleyici ve sasirtici bir film. ülkemiz sinemalarinda kendine yer bulamasa da mutlaka alinmali ve izlenmeli diyorum, sözlerime son noktayi koyuyuyorum.
  • senaryosu, kurgusu hem sasirtici hem eglenceli hem de bastan sona merak uyandiran sahane film. gorsel efekte, bilgisayara, yanar donere girmeden, abartisiz oyunculukla, az masrafla nasil da guzel filmler cekilebildiginin bir ispati.. olaylarin zincirleme sekilde birbirine baglanmasi muhtesem. tadindan yenmez...
  • eden bulur, kim ne yaparsa kendine yapar deyişlerinin işlendiği, insanın adalet duygusunu fena halde okşayan güzel bir film.
  • müziklerini clint mansell in yaptıgı film.çok da güzel bir film değil.
    (bkz: requiem for a dream)
  • 2003 yılı mahsulu, yönetmenliğini greg marcks'ın yaptığı abd / kanada ortak yapımı film.

    başrollerde dead birdsden de tanıdığımız henry thomas, hilary swank, barbara hershey, clark gregg, shawn hatosy, patrick swayze ve rachael leigh cook var.

    film aynı gece, aynı zaman diliminde, aynı mekanlarda geçen 5 ayrı hikaye parçacığını anlatıyor, ki bu beş ayrı parça aslında tek bir hikayeyi oluşturuyor. karakterler kısıtlı bir mekan içerisinde bir oraya, bir buraya savrulurken sık sık karşılaşıyorlar. ve bütün hikaye o gece saat 11:14 de olan 2 kaza ile düğümleniyor, ki o büyülü zaman da filme ismini vermekten çekinmemiş.
    bu ayrı parçaları izleyen seyirci kendini tanrı konumunda hissediyor. çünkü filmdeki karakterlerin öyle ya da böyle bilmedikleri bir iki ayrıntı bulunurken, seyirci herşeye hakim. bu da tabii insanın kendini zeki hissetmesini sağladığı gibi garip bir huzur da veriyor. izlemesi kesinlikle keyifli bir eğlencelik.
  • "kimse masum degil anasini satayim" dedirten film.
  • iç içe geçmiş, bir birine teğet geçen öyküler yani kesişen yaşamlar tarzı film fırtınasının önemli bir ayağı.. son zamanlarda böyle filmler arttı, ümit ünal ın dokuz u, anlat istanbulu filan bize de sıçradı hatta. son oscarlı crash da kesişen yaşam konulu ama en azından anlatmak istediği bir meselesi olan bir filmdi. 11 14te ise herhangi bir mesele, doğallık vs yok. film sadece basit bir hesaplamayla "aa bu adam aslında şununlaymış" izleyici etkisinin üzerine konumlandırmış kendini.. hem de çok iyi oturmuş oraya.. senaristlerinin çok iyi bulmaca kurguladığının hakkının verilmesi gerektiği gibi müzikler de requiem for a dreamdan clint mansellin.. ama bunun haricinde filmin bir "film" olarak notu çok fazla değil.. yatmış bir film çünkü.. bir filmin teması "birbiriyle kesişen yaşamlar vardır" olamaz.. bu, ancak anlık bir görsel ilgi uyandırabilir. sonra unutursun gider.. bir kaç ay sonra mesela "john aslında mary nin sevgilisiymiş ulan" demez kimse.. tabi iyi bir film, üstada göre, ayakkabı içinde kalmış taşa benzetildiği için bu böyle..
hesabın var mı? giriş yap