*

  • eğer kendinize roma imparatorları'nın hayatlarını kronolojik bir sıra ile yazma hedefini koymuş iseniz, hiç kuşku yok ki bu dönemler en karışık zamanlardır. çünkü dioclentianus döneminden beri imparatorluğu birden fazla kişi aynı anda yönetmekteydi. eğer hedefiniz genel bir roma tarihi yazmak ise bu dönemleri bir şekilde anlatırsınız. fakat kişiler üzerinden bir anlatım yapıyor iseniz işiniz biraz zor ve karışık. bende bu noktada bir iki hükümdarı es geçerek, bu hükümdarın hayatını yazmayı daha değer gördüm.

    ikinci constantius ya da uzun adıyla flavius julius constantius 317'de doğdu, 361'de öldü. babasının* emrinde sezar (caesar) olarak görev yaptı. doğu eyaletlerini kendi yönetimine aldı ( trakya, makedonya, yunanistan, asya ve mısır). ikinci şapur yönetimindeki sasaniler ile savaştı ama bir sonuç alamadı.

    350 yılında avrupa'ya dönen imparator, kendisini imparator ilan eden vetranio ile mücadeleye girişti. tabi constantius vetranio ile uğraşırken magnentius adında biri de batı roma'dan kendisini imparator ilan etmişti. constantius bu iki alçak gaspçıyı cezalandırdı. onları yenilgiye uğrattı. kuzeni gallus'u sezar ünvanı ile doğunun yöneticisi yaptı. ama kuzeni iyi karaktere sahip biri değildi. constantius bunun üzerine kuzenini idam ettirdi. sarmatyalılarla mücadele etti.
    imparatorluk içinde dini birlik oluşturmaya çalıştı. paganizme karşı kanunlar çıkardı.

    *büyük konstantinus

    sonra flavius claudius iulianus
    (bkz: #147753788)

    önce 1. constantinus (bkz: #146695592)
  • 1. constantinus'un ardılı olan roma imparatoru.

    başlık sahibi sevgili @bilginmetin'in verdiği bilgilere ilave olarak;

    öncelikle devrin haritası: görsel

    saltanatı (337-361), tahtını kaybetme endişesiyle ve sasanilerle savaşmakla geçti desek yanlış olmaz. babası 337 senesinde öldüğünde varis belirlememişti. geriye beş tane caesar bırakmıştı. ii. constantius bunlardan biriydi. imparatorluğun doğu topraklarının caesarı idi. dolayısıyla sasanilerle savaşmak da kendisine düşmüştü.

    trakya, anadolu, suriye, mısır topraklarının idaresi kendisindeydi. iki kardeşi de batı topraklarını paylaşmıştı. imparatorlukta üçlü yönetim söz konusuydu. çok başlı düzen kısa sürede sorunlar doğurdu; kardeşler arasında çatışmalar başladı. bu çatışmalarda tahtını koruyabilen tek kişi ii. constantius oldu. iki kardeşi de hayatını kaybetti.

    350'li yıllara gelindiğinde devasa imparatorluğun tek hakimiydi. fakat bu geniş toprakları tek başına yönetmesi oldukça zordu. bu nedenle yeğeni gallus'u kız kardeşiyle evlendirdi ve onu doğu topraklarının caesarı olarak atayıp, sasanilerle savaşmaya gönderdi. gallus, bu görevinde başarı gösterip, yıldızı parlamaya başlayınca çok geçmeden onu öldürttü.

    doğu sınırında sasaniler, batı sınırında da alamanlar ve franklar devamlı sorun çıkarıyordu. bu nedenle caesarsız yönetim imkansız gibi bir şeydi. bu kez de kuzeni flavius claudius iulianus'u caesar ilan edip, galya topraklarına gönderdi.

    360'lara girildiğinde sasanilerle büyük savaş kapıdaydı. ii. constanius savaş hazırlığı için galya'ya ulak gönderip iulianus'un ordusuyla doğu sınırına yönelmesini emretti. fakat ordu bu savaşa katılmak istemiyordu. ayaklanma başlatıp iulianus'u imparator ilan ettiler. ii. constantius bu haberi aldığında kuzey suriye'deydi. tahtını korumak için derhal iulianus'un üzerine yöneldiyse de tarsus civarında aniden hastalanıp hayatını kaybetti. (3 kasım 361) bu ölümden sonra da (bkz: flavius claudius iulianus) tek imparator oldu.

    ayrıca;
    babası 1. constantinus'un devrinde olduğu gibi, ii. constantius devrinde de konstantinopolis'in imajı yükselmekteydi. en başta şehirdeki senatörlerin itibarı, roma'dakilerle eş değer seviyeye gelmişti. ayrıca tarihteki ilk ayasofya kilisesi'nin inşaatı da bu devirde tamamlanmıştı.

    ammianus marcellinus'un aktardığına göre; kısa boylu biriymiş. fakat 357 senesinde düzenlediği roma ziyareti esnasında, kısa boyuna rağmen kapılardan geçerken sürekli başını öne eğmiş. kollarını fazla kullanmamış. başını sağa sola çevirmemiş. arabayla seyahat esnasında tekerlek çukura girip sarsılsa da başını hiç oynatmamış. kısacası kendisi tam bir ''bay haşmet''miş. bu nasıl bir kasıntılıktır. :)

    kaynaklar:
    + timothy e. gregory - bizans tarihi - çev: esra ermert - yapı kredi yayınları.
    + susan wise bauer - ortaçağ dünyası - çev: mehmet moralı - alfa yayınları.
    + colin mcevedy - ortaçağ tarih atlası - çev: ayşen anadol. sabancı üniversitesi yayınları.
hesabın var mı? giriş yap