• stüdyo sahnenin her şekilde kullanılabilmeye uygun bir sahne olduğunun göstergesi olan oyundur. bir delinin hatıra defteri oyununda kullanılan dekorla bambaşka olurken işte baş işte gövde işte kanatlar oyununda tamamen afalladıktan sonra üzerine üç yönetmen üç oyunu izlediğinize sahnenin çok elverişli olduğunu farkedebilirsiniz.

    başarılı oyuncular, başarılı dekor, samimi bir ortam... ankara dt bu oyunla da farkını ortaya koymuştur...
  • 2011 - 2012 ankara devlet tiyatroları programındaki bir oyun. oyunlardan birisi coen kardeşlerden bekleyiş. birisi steinbeckten karıncalar. birisi de yaşar kemalden köroğlunun ortaya çıkışı.

    oyunları değerlendirmeden önce, stüdyo sahne yönetimine sesleniyorum. ben neden bir oyun boyu görüş alanımın yüzde kırkında karşımda oturan adamın kafasını izledim. ben para verip o bileti haftalar önce satın aldım, onca yol teptim stüdyo sahneye geldim. neden? kocaman bir kafa ve omuz görmek için. kafanın sağından ve solundan sahneye bakarken boynumuz tutuldu amk. (şurda entel dantel yazı yazacağız ağzımızı bozduruyorsunuz.) sizin samimi tiyatro anlayışınızın da ben...... e mi. adam gibi eğimli bir platform koysanıza şu sahnenin önüne de oyunu görelim. akünün basamakları da yeterdi.

    bekleyiş üç oyunun en güzeli. deneysel tiyatro ruhuyla işlenmiş, keyifli, şaşırtıcı, sürükleyici, biraz da şok edici. uzunluğu tam kıvamında, ne kısa, ne uzun.

    yaşar kemalin köroğlu uyarlamasını ben bir hayranı olarak yine çok keyifle izledim. onun türkçesini ve dengbej geleneği ile hikaye anlatma lezzetini sajnede görmek pek güzeldi. ama onun diline ve eserlerine pek aşina olmayanlara çok çekici gelir mi, emin değilim. yine de deneysel tarzda hikaye anlatışıyla bence başarılıydı.

    bu iki oyun beni odtü tiyatro şenliğinde oyun izlermiş gibi hissettirdi. bir timis oyunu mesela. bir amatör tiyatro heyecanı ve yaratıcılığı vardı bunlarda.

    üçüncü oyun ise, olabildiğince sıkıcı, uzun, bitmek bilmiyor. sanırız savaş adına beyazperdede o kadar fazla hikaye izledik ki, artık bünye kaldırmıyor. duyduğumuz hiç bir şey bize yeni gibi gelmiyor.

    genel olarak, güzeldir, hoştur. şanslıysanız en önde yer kapar, oyunu rahatça izleyebilirsiniz. bir de tüyo vereyim, ikinci oyunda üçüncü oyuna geçerken ara verildiğinde dışarı çıkmayın, zira sizden sandalyelerinizi alıp öne gitmeniz beklenecek, tuvalete gidip döndüğünüzde en öndeyken birden kendinizi ortalıkta sandalye ararken bulabilirsiniz.
  • (bkz: bekleyiş)

    bekleyiş, geçen sezon da bu üçlü oyun arasındaydı..ve en güzeliydi..görmüş oldum ki yine öyle..tolga tekin 'in oyunculuğunu çok beğeniyorum zaten ama burada bambaşka kendisi.

    (bkz: köroğlu'nun meydana çıkışı)

    ben bu oyundan hiç keyif alamadığım gibi zaman da geçmek bilmedi..1 saat çok uzun..uzunnnn hatta upuzunnn işlenmiş konu..oyunda devamlı bir hareket, koşuşturma (buna rağmen insanın uykusu geliyor)..oyuncularına acıdım resmen..seslerine, nefeslerine yazık..dekorunu da beğenmedim, kısacası oyunun hiçbirşeyini beğenmedim..vasatın altında. oyun aralarındaki dekor değişimleri bile daha heyecanlıydı.

    (bkz: karıncalar)

    öncelikle sandalyelerimizi öne alıyoruz..dekor çok hoş..basri albayrak büyüleyi, ses efektleri, ışık, herşey kusursuz derecede..fazla söze gerek yok, gidip izleyin..

    not : geçen sezondaki üçlüde de, ikinci oyunu beğenmemiştim..demek ki çok istikrarlıyım.*
    oyun çıkışında çok farklı yorumlar işittim..zevk meselesi işte..fakat yanımda oturan izleyici, ikinci oyundan sonra bana dönüp, '' benim çok uykum geldi, gidiyorum..size iyi seyirler'' dedi.
  • devlet tiyatrolarının çıtasını her geçen gün daha yükseğe taşıdığına dair kanıtlar taşıyan oyunlar bütünü.

    bekleyiş, konusu itibariyle çok basit bir oyun olmakla birlikte, anlatmak istediğini sembolizmin karmaşık dünyasına girmeden verdiği ve bunu da çok başarılı dekor, video ve sahne efektleriyle yaptığı, bir de üstüne insanları sıkmayacak kadar kısa olduğu için şu üçleme içinde en fazla dikkat çeken oyun. muhtemelen en akılda kalıcı olanı da o olacaktır. neticede çekicidir her zaman; cennet, cehennem falan..ethan coen yazmış, müziklerini de harun tekin yapmış falan, iyidir iyi!

    köroğlu'nun meydana çıkışı ise, destan nasıl anlatılır gösteren bir oyun olmuş. yaşar kemal'in muazzam dili öyle bir akıyor ki, oyunun içinden çıkmanız mümkün değil. bir an bile dikkatiniz dağılamaz, hayır. zerre kadar sıkmaz. hikaye nasıl anlatılır gösterir.. bir de bunu meddahı tiyatroya katık ederek koyarsanız önümüze, tadından yenmez. enfes olmuş, yönetmenin ellerine sağlık.

    karıncalar ise, tam anlamıyla vurucu bir oyun. boris vian'ın karıncalar öyküsünü okumadım, ne kadarıyla steinbeck ve vian'ın katıştıklarını bilemiyorum. fakat oyunun özellikle mayın sahnesinde, savaşın küçücük bir insanın yüklenemeyeceği kadar ağır bir yük olduğu, adeta belleğimize işleniyor. ayaktan karına dek yaşanan telaş, seyircinin sinirlerini geriyor. ve tabi ki basri albayrak'ın performansı görülmeye değer. 3 oyun içindeki en başarılı oyunculuğu sahneliyor, açık ara.

    edebiyat ve tiyatronun böylesine bir araya gelişi mi beni bu kadar etkiledi, bilmiyorum. fakat kesinlikle 3 saate değecek oyunlar izlediğime eminim.
  • yaklaşık 3 saat süren ve perde kapanmadan, bir oyundan bir oyuna geçerken kamera arkasını izler gibi sahne değişimini izlediğimiz, tek kişilik bir oyunun bile arka planında kaç kişinin emek harcadığını görme şansına eriştiğimiz, stüdyo sahnesinde sahnelenen, üç yönetmenden üç oyun.

    ilk oyun meşhur coen kardeşlerden ethan coen’in bekleyiş isimli oyunu.
    geçen sezon yastık adam'daki “kötü polis” tolga tekin bu sefer karşımıza nelson olarak çıktı ve oyunculuğu yine başarılıydı.
    oyunun müziklerini harun tekin hazırlamış ve muhteşem olmuş.

    köroğlu'nun meydana çıkışı
    altı oyuncu ve üç müzisyen tarafından sahnelenen yaşar kemal’ın köroğlu efsanesi.
    üç oyun içinde en uzun süren oyun oldu. mavilim mavişelim türküsünün hikâyesinin köroğlu destanına dayandığını bilmiyordum.

    karıncalar
    gökhan aktemur'un john steinbeck ve boris vian'dan oyunlaştırdığı, proje ekibi olarak umut toprak ve basri albayrak’ın yer aldığı savaş karşıtı oyunda, biraz uyanabilmemiz ve seyirci kaldığımız şeyleri görebilmemiz için üzerimize karıncaları sürmüşler.
    çarpıcı bir oyun olmuş. üç oyun içinde en beğendiğin oyun karıncalar oldu. basri albayrak’ın oyunculuğu tek kelime ile muhteşemdi.
    oyunda kullanılan efekler çok etkileyici ve korkutucuydu. oyunu izlerken her an tetikte olun. yoksa yerinizden sıçrayıp durursunuz.
    oyunun tanıtım yazısından bir kuble;
    “…atalarımız bir avuç toprak, bir parça et için kavga ediyordu. neyse ki insanoğlu artık “barış” için saldırmayı, “sonsuz özgürlük” için işgal etmeyi, “demokrasi” için savaş açmayı öğrendi…”
    savaşa eleştirel bir gözden izlemek isterseniz buyurun.
    savaş için kahraman mı aranıyor?
    umarım oynadığınız bu oyunda o kahramanı hiç bulamazsınız.
  • devlet tiyatrolarının fantazisi.(tanım)

    diğer suser arkadaşlarımın da belirttiği gibi bekleyiş en güzel ve en tadında olan oyundu. tolga tekin'i yakınıma gelinceye kadar tanıyamadım kafasındaki peruk dolayısıyla. hanaaa diye şaşırdım.

    köroğlu'nun meydana çıkışı ise bitmek bilmedi. öyle bir bitmedi ki herhalde topyekün izleyicilerle beraber halaya durucaz sandım bi ara. ayrıca bronz allıklı bir bolu beyi ve eyelinerli eşkıya da ancak böle bir oyunda olabilirdi. bi de telli nigarın kendi saçları sarılı marılı taktığı çıtçıtlar kızıldı.

    karıncalar ise bir önceki oyunda insanın içi şiştiği için gazınızı salıvermemek için zor tuttuğunuz bir oyun haline gelip oturmaktan kıçınızı gerçekten uyuşturuyor. basri albayrak mükemmel bir performans gösteriyor. sanat için parçalanmak bu olsa gerek. şu soğukta suların altında hasta olmaz inşallah.

    oyunlar bittikten sonra diğer oyunların dekorları gözünüzün önünde hazırlanıyor. güzel enstantane. dekorcuların da emeği çok.

    velhasılı bu stüdyo sahne'nin sahne teknikleri ışıkları dekorları vs iyi güzel hoş da bir de güzel oyunlar seçebilseler. o zaman vercem şukuyu.(bir delinin hatıra defterini tenzih ederim)
  • proje olarak iyi gibi duran ama uygulamada bazı aksaklıkları bulunan ankara devlet tiyatrosu işi. oyun seçimleri kötü değil. ancak;
    1. bekleyiş oldukça beckettvari bir oyundu. modern insanın farkında olmadan içinde debelendiği durumu çok iyi sergiledi. tolga tekin'in performansı oldukça etkileyiciydi. ne var ki, böyle bir üçlünün bir parçası olmak oyuna çok şey kaybettirmiş. bu oyun, on üç gün önceden bileti alınıp, şehir merkezine oldukça uzak bir sahnede seyirci karşısına çıkartılacak bir oyun değil. kamuya açık bir yer olmasa bile, kolay ulaşılabilir bir yerde aniden insanın hayatına girivermeli. mesajı o zaman hedefe tam isabet eder.
    2. köroğlu'nun meydana çıkışı, daha çok bir kumpanya işi gibiydi. sadeliği basitliğe kaçmadan uygulaması oyunun artı hanesine yazılabilirse de, uzunluğu olsun, oyunculuğu olsun pek hoş izler bırakmadı bende.
    3. karıncalar, iki oyunla birlikte sahnelenmeyi hak etmeyecek denli bütünlüklü bir oyundu. başka bir sahnede (gönlümden geçen oda tiyatrosu) bir saatlik tek oyun olarak oynanabilir. kurgusu, metinlerin bir araya getirilmesi bir yana, sahne tasarımı ve efektler çok başarılıydı. basri albayrak'ın performansı ise şapka çıkartılacak cinstendi.

    büyük resme bakarsak, bu projenin adı neden üç yönetmen üç oyun, onu çözemedim. neden üç yazar veya bilmem kaç oyuncu değil de yönetmen. alışıldık, çok izlendik oyunlara yeni yorum getiren üç yönetmenden bahsedeceksek bu ad uygun belki ama bu durum için öyle görünmüyor. oyunlar arasında kör kör parmağım gözüne şeklinde bir bütünlük beklemesem de bir ortaklık aramadım değil.
  • bekleyiş: oyunu tekniğinden, konusuna, eleştrisine, oyuncularına kadar her yönüyle beğendim.
    köroğlu'nun meydana çıkışı: tekniğini, oyuncularının oyuncuğuluğunu beğendim. konu malum, ancak konunun tüm sert kısımları yontulmuş. başkaldırışı, eleştrisi falan yok olmuş. sadece köpüğü, ayağı taşa değen doru tayı falan, işte fantastik kısımları kalmış. fantastik bir oyun olarak harikaydı. daha sert bir oyun olarak beklerdim. azcık siyasi olsaydı. bolu beyinden iyice bi nefret falan etseydik. başkaldırsaydık.
    karıncalar: oyundan sonra gittim parmağımı soktum, su buz gibiydi. vallahi buz gibiydi. bari azıcık ısıtsalarmış. ama işte, tüm titremeleri gerçekti. bildiğin adam soğukta titredi, ıslandı, o mayına bastı, o anları yaşadı. oyunculuk mükkemmel, sahnede teknik mükkemmel, konu mikkemmel... savaş severleri savaştan nefret ettirmek için birebir.
    ama çıkışta bunu söyledim.
    "ben zaten savaştan nefret ediyorum, neden yaşadım ki şimdi bu acıyı? neden parçalanmış bağırsakları hisssettim? çaresizliği acıyı hissettim? anlamayan andavallara izletsinler yaa ben bir daha izlemek istemiyorum. zaten yeteri kadar empat bi insanım. ooff.. çok bunaldım"

    demek ki hissettirmiş. oyunları birçok açıdan değerlendirip sıraya koyuyorum 1-2-3,
    bir başkasının sırası 3-1-2
    bir başkası 3-1-.. "2 yi sıraya koymuyorum bile"

    6 kişi izledik oyunları. 6 farklı yorum yaptık.

    o değil de, ilk kez ankara'ya ve ankara devlet tiyatrosuna gittim. vay anasını, ne kadar mutlu oldum, ne kadar takdir ettim o dinamik sahneyi. o küçücük ortamı. çok övdüm çok. çok fazla.
  • "bekleyiş"le tam da kıvama gelmişken, tüm dikkat, enerji ve koltukta oturabilme yetimizi kıratın yelesine takıp götüren "köroğlu'nun meydana çıkışı" sayesinde "karıncalar"ın harikası basri albayrak'a hak ettiği ilgiyi veremediğimiz, "iki yönetmen iki oyun" hali beklenilen stüdyo sahne şenliği.
  • (bkz: #32978764)
hesabın var mı? giriş yap