• acık radyo 94.9'da salı'yı çarşamba'ya bağlayan gece saat 24.00 - 01.00 arası can tutuğ, şevket akıncı, robert reigle ve çok ender olarak volkan terzioğlu tarafında yapılan özgür caz ve özgür doğaçlama programı.
    programın açıklaması şöyle :
    ikinci savaş sonrasında sosyalizmin popülerlik kazanması ve ülkelerin halk cumhuriyetleri’yle donanması ile 1960’lı yıllarda batı avrupa’da yer alan özgürlükçü hareketlerin tepe noktasına ulaştığı bir tarihsel süreç yaşanırken aynı dönemde sanatta ve özellikle de müzikte de çeşitli değişimler yer almaktaydı. caz müziğinin tanım kümesinde hareket eden bazı ilerici müzisyenler doğaçlamaya daha fazla önem vermeye başlamışlar ve bu konudaki üretimlerini hem kitlelere yaymak hem de dönemin toplumsal değişimleriyle koşut hale getirmeye çalışmışlardı. program, bu tarihsel sürecin tetiklediği dinamiklerden beslenen müzisyenlerin üretimlerine odaklanacaktır. yayınlanması düşünülen müzikler “özgürlükçülük” hareketi ile beslendiği için kalıplaşmış müziklerin yeniden üretimi değil, müzisyenlerin deneyerek ve yeni buluşlar yaparak yeni biçemleri bulduğu müzikler olacaktır. her ne kadar cazı temel alan bir yaklaşım üzerinden hareket edilecekse de, multi-disipliner bir yaklaşım da sunulmaya çalışılacaktır.
  • açık radyo 94.9 yeni yayın döneminde volkan terzioğlu, şevket akıncı, robert reigle ve can tutuğ tarafından hazırlanıp sunulan, salıyı çarşambaya bağlayan gece tam 24'te dinlenebilecek, özgür caz ve özgür doğaçlama programı.
  • şevket akıncı'nın pan yayıncılık'tan çıkan özgür caz ve özgür doğaçlamayı tarihsel ögeler eşliğinde okuyucuya sunan kitabı. detaylı bir başucu, başvuru kitabı olarak da yorumlayabiliriz.

    hayatının büyük bölümünü müziğe, hatta caza; hatta ve hatta özgür caz ve özgür doğaçlamaya ayıran şevket akıncı'nın bu kitabına ilişkin ilk söylenecek şey; "meraklısına" sunulmuş bir kitap olmadığı. özgür caz ve özgür doğaçlamaya meraklıysanız bu kitaptan fayda bulmak için öncesinde çok daha temel kitapları (flow, gesture, and spaces in free jazz ya da george lewis'in başyapıtı a power stronger than ıtself okuyarak başlayabilir, özgür müzik fikrinin köküne inmek istiyorsanız eddie prevost'un no sound is innocent adlı kitabını okuyarak başlayabilirsiniz. bu kitapların dil ve anlatımı ağır geliyorsa amiri baraka'nın black music history serileri ya da the wire'ın ilk 15 yıllık sayılarını ya da yiye pan'dan çıkan derek bailey'nin doğaçlama kitabını) edinebilir; kısa kısa maddelerle bilgi sahibi olabilirsiniz. hadi onların tümünü geçtim, discogs ya da wikipedia var elimizin altında. akıncı'nın bu kitabı kesinlikle giriş seviyesinde değil. eh, bu satırların yazarı olarak hayatımın neredeyse üçte ikilik kısmını caza ayırdığım için bu kitaba biyolojik psikiyatri textbook'uymuşçasına davranabilirim. hayır, bahse konu olan karşılaştırma yermek maksatlı değildir. sadece, kaba bir deyişle bu kitabı okurken bahsedilen örnekleri algılayabilmek ve içten gelen bir eminlikle "evet" diyebilmek için yaklaşık on yıl boyunca düzenli olarak bahse konu olan albümler ya da sanatçılar hakkında kulak kültürü edinmiş olmak gerektiğini savunuyorum. dönelim biyolojik psikiyatriye. öncelikle liseyi bitirip ardından üniversite sınavında belli bir biyoloji neti de yaparak tıp fakültesini kazanıp, altı yıllık tıp fakültesini bitirip ardından tıpta uzmanlık sınavına girip; orada da belli bir puanı almak gerekiyor psikiyatri ihtisası yapabilmek için. ihtisas sırasında biyolojik psikiyatriden bilişsel terapilere; farklı alanlara yönelebilirsiniz. ancak tüm bunlarda uzmanlaşabilmek için ayrı ayrı eğitimler, yıllar süren kurslar ve süpervizyonlu değerlendirmeler gerekmektedir. işte, öteki caz da tam olarak böyle bir kitap.

    kitabın ilk elli sayfası kısa tanımlardan oluşuyor. özgür müzik nâmına yazılan kitaplarda, tıpkı psikiyatri textbookları gibi önce bir "tanım" kısmı yer alır. şevket bu kitapta bunu kısa tutmuş, iyi de etmiş. elimizde zaten berendt'in caz kitabı mevcut. en az on adet yeterli bilgi kapasitesine sahip caz almanağı edinmek zor değil. kitabın söylemek istediği söz de "cazın bir kolunu sizlere anlatıyoruz" değil, "özgür müzik nedir"in yanıtını örneklerle ve sanat eserleriyle okuyucuya -yoksa dinleyiciye mi diyelim?- anlatmak. yoksa, joe morris'in özgür müzik tanımını oluşturan "lego oyunu" ifadelerinin alıntısını kitabında kullanarak son kullanıcıya zeki bir ikramda bulunmuş şevket.

    --burada son dönemde okuduğum bir kitaptan yola çıkarak bilgilendirmede bulunacağım-- free jazz in japan
    soejima teruto-'nun free jazz in japan kitabı sonunda japoncadan ingilizceye public bath press tarafından çevrildi. şevket'in kitabını okurken bu kitabın yazarının japonya'daki özgür müziğe* bakışına ilişkin birçok ortaklık buldum. "caz" temel bilgisini kısa tutması, bol miktarda örnek ve dinleme önerisine yer vermesi, magazinel anekdotlardan uzak durarak kitabı "hihihi ne kadar da keyifli şeyler yahu!" spiritualist-romantik algısından ayırarak akademik düzeyde bilgiyi sunması. teruto da kitabında kaoru abe ya da motoharu yoshizawa'dan "1945 yılında zonguldak'ın gökçebey ilçesinde doğdu" diye söz etmiyor, direkt olarak müziğini ve müzikal kişiliğini tanımlıyor ve sanatını diğer sanatkârlarla karşılaştırarak bilgi veriyor. şevket'in öteki caz'ında da bu bilgi vericilik mevcut.

    anthony braxton ve kandinsky analojileri, coltrane* ve coltrane müziğinin madde madde tanıtımı, ornette coleman'ın lirik tonu ve alto çalımına ilişkin tona dair ifadeler, enstrümanların kullanım genişliğinin tanımı beni etkiledi.

    bir diğer bakış açısı, bu kitap özgür müzik (her seferinde özgür caz ve özgür doğaçlama yazmak istemiyorum) nâmına bu ülkede yazılan ilk türkçe büyük-eser. öncesinde çeşitli dergiler ve kitaplarda, hatta akademik makalelerde* buna değinimler oldu. ancak ilk kez özgür müzik bu ülkede derlendi, toparlandı. şevket bunu öncelikle özgür müzik, sonrasında kendi için yaptı. en sonunda da özgür müziği seven, ona tutkuyla bağlı olan ben ve benim gibi kırk hadi elli kişi için. muhtemelen beş yüz sayfalık kitabın toplam elli sayfasını okuyup kenara koymuşlardır. yoksa paul bley'nin sankt gerold kaydındaki evan parker ve barre philips'le icra ettiği muazzam doğaçlamaya dair bir parça detay barındıran bir bilgiyi okumak ve zihinde yorumlamak için bu albümü defalarca dinlemenin yanında; bu üç müzisyenin bağımsız kayıtlarını da dinleyerek analoji kurmak gerekir ki yıllar-yıllar alır. elbette, karşılaştırma yaparak farklılıkları ayırt edebiliriz. örneğin evan parker'ın dört farklı dönemi oldu. altmışların ikinci yarısındaki tony oxley'nin the baptised traveller albümündeki yarı-melodik çalımı, benim "kurban olurum" diyerek sevdiğim monoceros ya da saxophone solos -hatta the snake decides- gibi döngüsel nefesle icra edilen solo soprano saksofon albümleri, kenny wheeler ve kendi elektro-akustik ensemble'ıyla* girdiği ecm yolculuğu ve son yirmi yıldaki canlı performansları (özellikle john russell'la olan duo kayıtlarını eklemek gerekir). her birinde farklı ama bir yerde "kendi gibi olan" evan parker'dan bahsetmek gerek, ancak bu yazı bitmez o zaman.

    öteki caz'ı tümüyle -ya da belki sadece bir parça- anlayabilmek için en net deyimle "aşinalık" gerekiyor, içselleştirmeye hazır olmuş kulak kültürü gerekiyor. onun dışında sadece edward vesala hususundaki birkaç sayfalık bilgiyi merdaneyle yayarsak bir psikiyatri kliniğini doyurabilecek ekmeği elde edebiliriz. öteki caz büyük bir yapıt, her manada "dev" bir eser. kişisel yorumdan öte (son bölümdeki bazı pek gereksiz röportajlar hariç) bilgilerin derlendiği, okuyucuya ayda bir gün birkaç sayfa okuyarak ve peşine -ya da öncesinde?!- dinleyerek geniş yollar açacak bir kitap olarak; bin kere teşekkürler şevket.
hesabın var mı? giriş yap