• ölmeden önce ölmek gibi olanı için:
    (bkz: sana dair)
  • (bkz: olume yakin)
  • yaşamaya dair şeyler ölümü daha iyi anlatır.

    ....
    bu dünya soğuyacak,
    yıldızların arasında bir yıldız,
    hem de en ufacıklarından,
    mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
    yani bu koskocaman dünyamız.

    bu dünya soğuyacak günün birinde,
    hatta bir buz yığını
    yahut ölü bir bulut gibi de değil,
    boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
    zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

    şimdiden çekilecek acısı bunun,
    duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    böylesine sevilecek bu dünya
    "yaşadım" diyebilmen için... `

    n hikmet
  • oldukça güzel bir nazım hikmet şiiri.

    ölüme dair

    buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz.
    biliyorum, ben uyurken
    hücreme pencereden girdiniz.
    ne ince boyunlu ilâç şişesini
    ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
    yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    başucumda durup el ele verdiniz.
    buyrun, oturun dostlar
    hoş gelip sefalar getirdiniz.

    neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
    osman oğlu hâşim.
    ne tuhaf şey,
    hani siz ölmüştünüz kardeşim.
    istanbul limanında
    kömür yüklerken bir ingiliz şilebine,
    kömür küfesiyle beraber
    ambarın dibine...

    şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı
    ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
    simsiyah başınızı.
    kim bilir nasıl yanmıştır canınız...
    ayakta durmayın, oturun,
    ben sizi ölmüş zannediyordum,
    hücreme pencereden girdiniz.
    yüzünüzde yıldızların aydınlığı
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    yayalar-köylü yakup,
    iki gözüm, merhaba.

    siz de ölmediniz miydi?
    çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
    çok sıcak bir yaz günü
    yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?
    demek ölmemişsiniz?

    ya siz?
    muharrir ahmet cemil?
    gözümle gördüm
    tabutunuzun toprağa indiğini.

    hem galiba
    tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
    onu bırakın ahmet cemil,
    vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
    o ilâç şişesidir
    rakı şişesi değil.
    günde elli kuruşu tutabilmek için,
    yapyalnız
    dünyayı unutabilmek için
    ne kadar çok içerdiniz...
    ben sizi ölmüş zannediyordum.
    başucumda durup el ele verdiniz,
    buyrun, oturun dostlar,
    hoş gelip sefalar getirdiniz...

    bir eski acem şairi:
    «ölüm âdildir» — diyor, —
    «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

    hâşim,
    neden şaşıyorsunuz?
    hiç duymadınız mıydı kardeşim,
    herhangi bir şahın bir gemi ambarında
    bir kömür küfesiyle öldüğünü? ...

    bir eski acem şairi:
    «ölüm âdildir» — diyor.
    yakup,
    ne güzel güldünüz, iki gözüm.
    yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
    fakat bekleyin, bitsin sözüm.
    bir eski acem şairi:
    «ölüm âdil...»
    şişeyi bırakın ahmet cemil.
    boşuna hiddet ediyorsunuz.
    biliyorum,
    ölümün âdil olması için
    hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...

    bir eski acem şairi...
    dostlar beni bırakıp,
    dostlar, böyle hışımla
    nereye gidiyorsunuz?

    nazım hikmet
  • sevilen yazar zweigtan gelsin.

    "ölen biri artık bir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de..."
  • bir eski acem şairi...
    dostlar beni bırakıp,
    dostlar, böyle hışımla
    nereye gidiyorsunuz?

    çokta güzel okunmuş
  • "ancak geçmişini unutursan yok olursun, kişiler seni unutsa da olur."
  • bedri rahmi eyüboğlu şiiri.

    ölüme kardeş gibi ısınmak istediler.
    şiiri seferber eylediler
    dolaştı asırlarca mısralar kabir kabir
    salındı servilerden yiğit besteler
    şiiri seferber eylediler
    ve elbirliği ile
    gök yüzünün en münasip katında
    mükemmel bir cennettir kuruldu
    ve üzerimize güller
    mezkûr cennette har vurup harman savurdu ölüler.
    dördü birden, bedri rahmi eyüboğlu, s. 15.
  • "bazı acıları" der şair: "yalnızca ölüm temizler."
  • ilk kez lise hazırlıkta okuyup vurulduğum, adaletsizliğin sonsuz iç sıkıntısını ruhuma yerleştirmiş mayam ve sırf şu dizelerini okuyabildiğim için anadilime minnet duyduğum:

    bir eski acem şairi:
    «ölüm âdildir» — diyor, —
    «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»

    hâşim,
    neden şaşıyorsunuz?
    hiç duymadınız mıydı kardeşim,
    herhangi bir şahın bir gemi ambarında
    bir kömür küfesiyle öldüğünü?
hesabın var mı? giriş yap