• ruhuma asla namlı şarkıda da bahsedilen çaputun ikiz gardaşı...
  • kıldan dokunmuş kalın aba kumaşı , günlük konuşmada giysi anlamına gelen kelime.
  • "haşimi seversen ey deli gönül
    diken bir gül olur baykuş da bülbül
    güzel çul da giyse olur ipek tül
    salınıp gezerken göze hoş gelir"

    (bkz: gezsem de dünyanın dört bucağını)
  • (bkz: çulsuzluk)
  • eşeğe rakı içirmişler; çulunu bahşiş vermiş.

    -türk atasözü
  • keçi kılından kilime çul denir. yaygılar içinde özel yere sahiptir. üstünde oturması pek rahat değildir, kıl uçları dize, bacağa batma eğilimindedir. çok sade beyaz veya bej figürleri olabilir üstünde. diğer kardeşi kıl çuval aynı malzemeden, daha küçük boyutta ve zahire, hububat taşımak için hacim haline getirilmiş çul'dur diyebiliriz. çul ayrıca harman yerinde de yere sahiptir, üstünde arpa, buğday gibi ürünler çeç haline getirilir, işlemden geçirilir, örneğin elenir, savurulur. topraktan , yabancı maddelerden ayıklanır. çulun örneğin çok daha teknolojik ve sağlam olan brandadan artısı, kumlar için elek olması, taneleri korurken toz gibi ufak partikülleri gözeneklerinden toprağa geri eleyebilmesidir. köy evlerinde de artık tekno kilim ve halıların üstünlüğü ele geçirişiyle çul bulmak şansa kalmıştır. belki aktif çadır yörüklerinde çul hala ön planda olabilir.

    (bkz: çullu)
    (bkz: çapaçul/@ibisile)
    (bkz: harman dövmek), tarlada çalışmak
    (bkz: yer bereketi)
    (bkz: ben keçiden kıl umarım keçi benden çul umar)
    (bkz: duşan)
  • genellikle kıldan yapılmış kaba dokuma.
  • şehrin insanı bilmez, çul’u.
    köylü değilse kimsenin götü yemez üstüne oturmaya. zebra gibidir, evcilleştirilememiş. hemen atıverir sizi üstünde, eğer ki oturmayı bilmezseniz. alışık götler için mahzuru yoktur, kuş tüyü kıvamında gelir yüzeyi. uzanıp yatıvereyim demeye görün, pıtrak gibi saplanır sırtınıza kılcağızları. esmeri meşhurdur. kara kıllı olanı, hayvancılığa dalalettir. eskiler, ip gördükleri mi var. urgan var o zamanlar. ipin yerine deyimlerde çul dolduruvermiş. çula un sermek demişler.
  • "ne çul vardı altta üstte, ne od vardı ocakta;
    ben seninçün tarlalarda kan terlere batardım;"

    mehmet emin yurdakul'dan
  • rahmetli annemin yaptıkları aklıma geldi. eski bez parçalarını birbirine dikerek yapardı. minderden ince, bez örtüden kalın oturmak için kullanılan bez parçalarıdır. daha çok kapı önleri ve bizim iç anadoluda ekmek yapılan ekmek evi dediğimiz yerlerde kullanılırdı...

    dam üstünde çul serer: türkü, selda bağcandan dinlemeye bayılırım
    çulsuz: fakir, kimsesiz,
    çullanmak: birinin üzerine toplu binmek, üşüşmek. örnek dün ostervolde'ye ads li oyuncular çullandı...
hesabın var mı? giriş yap