• çit: dogu anadoluda bas ortusu.
  • bahçede uzanan çimenlerin üzerine yatay çizgiler halinde vurmuş olan güneşin bıraktığı iz: bir gölge, bir güneş, bir ters, bir yüz, bir gölge, bir güneş.
  • çalıdan işleme tentene*
  • kendisi de bir aborijin melezi olan yazar doris pilkington'ın annesi ve teyzelerinin başından yaşanmış geçen eve dönüş öyküsü. filmini izlemedim ancak kitap son derece yavandı. öykü daha çok bir haber/bilgi niteliğinde okuyucuya aktarılmış ve anlatılmak istenenler okuyucunun hayal dünyasında ekstra bir çaba ile pekiştirilmedikten sonra olaylar peşpeşe sıralanmış bir örgüde kuru bir şekilde anlatılıyor.

    hikayenin özü tabi ki yaralayıcı ve derin

    özellikle ingilizlerin avursturalya'yı kurarken neden oldukları yıkımlar ve elde ettikleri kazanımları hatırlatmak adına da bir pay sahibi olabilir bu kitap.
    ama aborijinler hakkında fikir sahibi olmak için epey yetersiz.
  • magnus mills'in üç çit örücüsünün müzik, bira ve tembellikle geçen hikayesini anlattığı kitabı.
  • magnus mills'in dikkatle okunması gereken enteresan kitabı. bakın iyi demiyorum ama çok enteresan bir kitap.

    kitabı okuyorsunuz, sayfalar geçiyorsunuz. okurken okurken bir adamın inşaat alanına girmesi sonrasında kazayla ölmesi ve hadi beyler gömüyoruz diyalogları yaşanması çok enteresan durumlar. yani durup dururken biri ölebilir, bu ölen adamın hiçbir özelliği yoktur. ama gömülür. polise neden gidilmez? neden direk gömülür. işte onun sebebi de hiç anlaşılamıyor. anlaşılacağı üzere garip bir kitaptır. olay örgüsü ve entrikalar beklemeyin.
  • kusursuz yaşam arzusu; koyunun kendini çoban sanması.
    kuzu/oğlak olsak, bazen çiti atlasak; kurdun kapmasın saymazsak, çobanın öfkeden kuduracağı nereden belli?

    fethiye'de çit ile harım ve çağal belki genel kullanımdan farklı şekilde anlamları paylaştırıyor: oraya göre çit tahtadan, ağaçtan dikmelerle, o dikilen pardı veya çit birimlerinin dik ve birbirine paralel sabit durmaları için üstüne çiviyle çakıldıkları veya telle spiral olarak sıralı bağlandıkları yatay aykırt denen uzun ve ince, hafif ağaç gövdelerinden oluşuyordu.

    harım, kök olarak haremle ilgili olup, gereleme, örtme, önleme amacıyla çalı-çırpı kullanılarak oluşturulmuş daha basit daha zayıf çittir diyebiliriz. harımın dayanıklılığı aralıklı olarak çalıların desteği olmak üzere çakılmış söven denen gene ince, en fazla bilek kalınlığında ağaç gövdelerince sağlanır.

    çağal (bazen çaal olarak söylenir) yaklaşık iki insan eninde, bazen daha kaba ve geniş, harç ve çimento kullanmaksızın oluşturulmuş taş duvardır. engelleyici yükseklik kazansın diye çağal üstlerine çalı çırpı yığmak gerekir, yoksa çağal sadece toprağın eğimli yöne akmasını önleyen seki kalıverir.

    edinot: şair enver gökçe eğin'in çit köyündenmiş ve diğer yapıtları yanısıra eğin türküleri kitabı var; bu onun dtcf'deki bitirme teziymiş zaten.

    (bkz: çitme)
  • biçki dikiş amaçlı, dışa bakan, v şeklinde (veya çift vv şeklinde) dikiş amacıyla diğer parça ile aynı hizada olan, bir kalıp üzerine transfer edilebilen işaret.
    kaynak : dikiş ve konfeksiyon terimleri sözlüğü
  • hazırlık yılımda tarih okuyan bir arkadaşım çitin tarihin en önemli icadı olduğu ile ilgili bir sunum yapmıştı ve muhteşem bir sunumdu. o zamandan sonra çit denen şeyin aslında inanılmaz öneme sahip bir icat olduğunu fark ettim hala kafamda farklı bir yerde bulunur.
hesabın var mı? giriş yap