• sinema sektorunun bu kadar cok sevmesinin en buyuk sebebi sinema cekimi olayini bitirmis olmasidir.
  • özeti: geçenlerde avengers'ı olduğundan %30 karanlık izlemek için ekstra para verdim.
  • yakın zamana dek sinemada film seyretmeyi çok seven bir adamdım. mesela tv'de asla izlemeyeceğim vasat bir filmi salonda izleyebilirdim çünkü orada bulunmayı seviyordum. herhangi bir filmin başlamasını beklemek salondayken bana heyecan verirdi. ancak 3d filmlerin yaygınlaşmasından beri sinemaya gitmek yerine filminlerin hd versiyonunun çıkmasını bekleyip evde pırıl pırıl ve net bir şekilde 2d seyretmeye başladım*. çamurlu su gibi karanlık ve bulanık görüntüyü yeni teknoloji diye yutturanlar daha fazla para kazanma derdindeler, anlıyorum. peki bunu yutanların sorunu nedir? bakın onu anlamıyorum.
  • the hobbit* filminden sonra bir kez daha lanet yağdırdığım teknoloji.

    koca film boyunca 2-3 sahne var sadece 3d kullanılan ve bunun için tüm film boyunca gözlük takıp izliyorsun. hatta bazı filmlerde bu bile yok. yaptıkları kıvılcım, yapmur, kar tanelerinin uçuşması.. bunuda önümüze buyrun işte 3d diyip koyuyorlar..

    yaşasın 2d filmler, kahrolsun 3d filmler.
  • sinemacıların bu kadar destekliyor olması biraz da "kamera çekimi" denen korsan enstrümanını otomatikman eliyor olmasından. onun yerine imax'e eğilmeleri lazım. sinemanın kurtuluşu imax'te.
  • three dimensional'in kisaltmasi.. 3 boyutlu her$eye verilen isim..
  • roger ebert, newsweek dergisi'nde yayımlanan "why i hate 3-d (and you should too)" adlı makalesinde 9 neden sıralayarak bundan nefretini dile getirmiş:

    1. üçüncü boyut gereksiz bir girişim:
    roger ebert’e göre sinemada üçüncü bir boyuta ihtiyaç yok. zaten sinema teknolojisi, kendi doğasında üç boyutlu işliyor. bu tamamen gözün algılaması ve perspektif duygumuzla ilgili. 3d ise bu doğal sürece yapay olarak müdahalede bulunuyor ve deyim yerindeyse algılanan boyutu göze sokuyor.

    2. sinema deneyimine bir katkısı yok:
    ebert’in tartışmalı iddialarından biri de üç boyutlu sinema tekniklerinin, film deneyimine bir getirisinin olmadığı ile ilgili. ebert, ister istemez, sinema tarihinin başyapıtlarını hatırlamamızı istiyor ve şunu soruyor: sözgelimi bir casablanca'yı düşünün, 3d olması neyi değiştiriyor? iyi filmlerin hayal gücümüzü harekete geçiren filmler olduğunda ısrarcı olan ebert, 3d tekniklerinin öykünün önüne geçmemesi gerektiğini ima ediyor.

    3. dikkat dağıtıyor:
    2-d filmlerde yönetmen arka plan ile ön plan arasındaki ayrımı, farklı odaklama yöntemleri ile gerçekleştiriyor. buradaki algılama, daha çok izleyici tarafından yönlendirilen bir süreç. yönetmen neye dikkat etmemiz gerektiğini bize zarif ve yaratıcı bir şekilde duyuruyor. kaldı ki, gözümüzün neyi seçeceği yine kamera hareketleri ile belirlenmiş durumda. oysa üç boyutlu teknikler, dikkat etmemiz gereken noktaları keskin odaklama yöntemleri ile karşımıza çıkarıyor.

    4. mide bulantısı ve baş ağrısına sebep oluyor:
    consumer electronics show'un las vegas'ta gerçekleştirdiği 3d tv tanıtımında, reuters iki göz doktoru ile söyleşi gerçekleştirdi. doktorların dedikleri ebert'in yukarıdaki iddiasını bilimsel olarak da destekliyor. dediklerine bakılırsa, çoğumuz farkında olmadığımız göz problemlerine sahibiz, gündelik hayatta bunu absorbe edebiliyoruz. ancak 3d gibi bir teknoloji daha fazla efor harcanmasına neden olduğu için baş ağrısı gibi fiziksel sorunlara sebebiyet verebiliyor. bununla birlikte, dr. deborah friedman'a göre, 3d'nin zararı yalnız gözleri hassas olanlar için değil, sağlıklı gözlere sahip olanlar için de geçerli. yapılan araştırmalara göre, 3d izleyip de fiziksel olarak şikayet sahibi olanların oranı %15.

    5. görüntülerde işık problemi var:
    ebert'in bahsettiği aslen teknik bir problemden kaynaklanıyor. mevcut projeksiyon aletleri,3d görüntüleri desteklemekte yetersiz kalıyor. ayrıca 3d için izleme mesafesi de önemli, ancak bunu sağlayabilen sinema salonlarının sayısı az. sonuçta görüntülerde karanlık noktalar oluşabiliyor. ebert 3d görüntülerin daha mat renklere sahip olduğuna dikkat çekiyor.

    6. yeni dijital ekipmanlar maliyeti arttıyor:
    işin bu kısmı aslında daha çok sinema salonu sahiplerini ve stüdyoları ilgilendiriyor. 3d görüntüleri destekleyen yeni teknolojik altyapı, ekstra maliyet demek. analog sistemden dijitale geçmek zorunda kalan sinema salonu sahipleri var ve bu teknolojiye adaptasyon, özellikle yüksek maliyet gerektirdiği için, zor olacak.

    7. sinema biletlerinin fiyatları artıyor:
    bu durum yukarıdaki sorunla alakalı. ayrıca mevcut artış yalnızca 3d çekilmiş filmler için geçerli değil. biz henüz kendi ülkemizde etkilerini görmeye başlamasak da, abd'de bilet fiyatları konusunda genel bir artış söz konusu. yeni teknolojiye geçmiş sinema salonları, maliyetleri arttığı gerekçesiyle, yalnız 3d filmlere değil, 2d filmler için de zamlı fiyat politikası yürütüyor. abd'de sinema salonlarında bilet satış fiyatları %50 artmış durumda.

    8. ciddi dramalara rastlamak mümkün değil:
    şu an itibari ile 3d teknolojisi, ciddi dramalara uygulanabilecek bir format değil. animasyonlar ya da bilgisayar efektli filmler için geçerli bir kullanım alanına sahip. hurt locker ya da up in the air gibi filmlerin 3d’ye zaten ihtiyaçları olmasa da, 3d de bu tarz filmler için uygun bir biçime sahip değil. ebert’e göre bunu başarabilen bir tek avatar var. ama ebert, alice harikalar diyarında için aynı toleransı gösteremiyor ve bu filmde kullanılan 3d’nin öyküye hizmet etmediğini söylüyor.

    9. hollywood ne zaman tıkansa, yüzünü hep teknolojiye dönüyor:
    sinemaya sesin, rengin girmesi kadar, widescreen, cinerama ya da 3d gibi teknolojilere ihtiyaç duyulması da, hollywood'un kar oranlarındaki düşüş ile ilgili. uzun süredir yeni hikayeler anlatmaktan uzaklaşan hollywood, yaşadığı dar boğazı şu anda 3d teknolojisini kullanarak atlatmaya çalışıyor. daha önce de denenmiş bir teknik olan 3d, şu anda hollywood’a yeni bir kazanç kapısı sağlıyor.

    (bkz: başka söze ne hacet)
  • bu teknolojiyi sinema ve evde defalarca tecrübe etmiş biri olarak söyleyeyim ki avatar dışındaki 3d filmlerin alayı yalan. tv'yi ilk aldığımda ben de yana yana 3d film topluyordum ama ortaya çıkan rezaleti gördükten sonra keşke aynı paraya 3d olmayan daha büyük ekranlı bir tv alsaymışım dedim. artık hem sinema hem evde 3d ibaresinden olabildiğince kaçıp normal olan versiyonu arıyorum. biriyle sinemaya gidildiğinde bu pek mümkün olmuyor zira illa 3d'sine gidelim diye bir algı oluşmuş insanlarda.

    1980 küsürde çekilmiş filmin bile 3d versiyonu var internette tamamen dijital olarak 3d yapılmış. videonun açı ve derinliğiyle oynayıp iki ayrı ekrana bölünce 3d oluyor. biz bunlara kısaca çakma 3d diyoruz. 3d tvler bunu zaten kendileri yapıyor. normal filmi 2d>3d ye çevirenden bir farkı yok bu tip filmler için boşu boşuna 3d versiyon aramayın. bir filmi 3d izledikten sonra normal versiyonu izleyince çok daha rahat anlıyor ve kaçırdığınız yerleri farkedebiliyorsunuz. gözle tv arasına üçüncü bir iletişim biriminin girmemesine ve bunun verdiği çeşitli rahatsızlıklar olmadığı için daha özgür ve komforlu izlemeye bağlıyorum bunu.

    son dönem filmlere bakarsak.

    prometheus: bu filmi hem sinemada hem evde 3d izledim. vaay 3d ye bak dediğim toplam 2-3 sahne var onların da çoğu patlamalarda falan sağa sola düşen küller, taş parçaları. bir de ilk sahnelerde mühendisin elindeki kap aşağı düşerken sanki sizin omzunuzdan düşmüş gibi oluyordu. başka bir cacık yok. anca normal versiyonu izledim de filmden tad alabildim.

    man of steel: ekşın sahneleri zaten insan algısını zorlayan düzeyde bir de 3d olunca eeh sokarım böyle aşkın ızdırabına diyorsunuz. yapaylık o kadar üst boyutlara varıyor ki bir noktadan sonra film değil pixar animasyonu izlediğimi düşünmeye başladım.

    fright night: bunda da aynı sağa sola uçuşan küller + kırmızı sulu boya efektleri dışında 3d lik bir mevzu yok.

    life of pi: ileri sara sara anca izleyebildim. bu filmde 3d'nin işe yarayacağı tek sahne balık sürüsünün geldiği kısımdı orda da beklenen etkiyi göstermiyor. normal versiyonunu tercih ederim.

    another earth: bu zaten fransız sanat filmi tadında ağır çekim giden bir şey. ekşın yok, görsel efekt yok. ne diye 3d versiyonunu çıkarmışlarsa artık.

    birkaç astronomi/bilim kurgu belgeseli: eh işte.

    çeşitli 3d pornolar: wtf?!

    kısacası toplasan 5 dk etmeyecek üç beş sahne için koca bir filmi gözlükle izlemek kadar denyoca bir şey olamaz. başta da dediğim gibi avatar istisnadır.
  • bir izleyici olarak fark ettiğim şey şu ki yönetmenler ve teknik ekip ya bu teknolojiyi yeterince bilmiyor, anlamıyor ve halen eski geleneklerle 3d film çekiyorlar ya da 3d kurgusunu gerçekten önemsemiyorlar. benim izlediğim 3d filmlerin genelde %95 kısmı 2d gibi izleniyor, derinlik hissi oluşturmuyor. sahnedeki en öndeki obje ile kameranın aralarındaki mesafesi de ayarlanmıyor. diğer objeler arasındaki mesafe de önemli. yani bu filmler 3d kurgusu yapılarak çekilmiyor *. yani olay yapımcı şirketin ticari kaygılarla yönetmenin eline 3d kamera tutuşturup "hacı filmi bununla çek" demesinden ibaret. dolayısı ile bu filmlerden ikinci bir avatar çıkmıyor.
  • sinemada: senaryoyu, sinema dilini, kurguyu, oyunculuğu, sanatsallığı bir tarafa itip sadece; ''kafama perdeden fırlayan bir taş geldi ve çok korktum'' hissi yaratan sinema teknolojisi.
hesabın var mı? giriş yap