• scott fitzgeraldin arkasindaki deha, cilginlik abidesi, ilk gercek flapper...daha cok zelda sayre ismiyle taninir.
  • şanssız bir yaşam. sen 1900 yılında doğ, henüz 13 yaşındayken 1. dünya savaşı çıksın, 17 yaşına kadar sürsün, 38 yaşında 6 sene 2. dünya savaşını yaşa, savaş bittikten 3 sene sonra da öl. çok şanslıyız çok.
  • elif şafak, kızına zelda ismini bu kadından esinlenerek koymuştur.
  • her ne kadar entelektüel bir ortamda büyümüş olsa da sonuçta viktoryan dönemde yaşadığı için ailesinin ve toplumun ondan beklentileri elbette viktoryan ahlak çevresinde olmuştur. o dönem bir kadın ne yapardı? evinde eşini bekler, ev işlerini yapar, çocuğu olunca onunla ilgilenir ve kocasını her aşamada desteklerdi. f. scott fitzgerald ile evlenindiğinde de zelda'dan da bu bekleniyordu.

    ancak zelda, kocası gibi bir yazardı. ne yazık ki uzun süre bunu kimse bilmedi. tabi kocası biliyordu. scott fitzgerald ilk kitabını yazınca hemen ünlü oldu, evlendiler ve taşındılar. ancak bu ilk roman, zelda'nın günlüklerinden buldukları ile yazdığı bir romandı. buna rağmen zelda'nın kendi gibi ünlü olmasını istemiyordu. çünkü içinde bulunduğu dönemin ahlak anlayışının biraz dışında olsa da tümüyle dışına çıkamıyordu. o dönemde bir erkeğin kadına böyle bir hakkı vermesi, kendine ait olan hakkı bırakması kolay değildi ve scott fitzgerald da bunu yapamadı. bu yüzden scott, zelda'nın kitap yazmasını istemedi.

    taşınan çift hemen o camia'da aşırı ünlü oldular. sürekli partiler, sanatçılar derken jazz döneminin çocukları olurverdiler. herkes onlarla tanışmak istiyordu. bu hayatın yanında ise sürekli kavga ederlerdi. ancak birbirlerinden vaz geçmezlerdi. scott'ın daha da ünlü olması (tabi hala kitaplarında zelda'nın fikirlerini alıyordu) bu partileri, ünü, kavgaları arttırdı.

    bir gezi sırasında hemingway ile tanışan scott, hemingway'den oldukça etkilenmeye başladı. hemingway, hayatının her aşamasında, kitaplarında, ölmünüde bile görebileceğiniz gibi, tam bir maço erkek. bu ünlü iki yazar aşırı iyi dost oluyorlar ve zelda da, doğal olarak, hemingway'i sevmiyor. hemingway'in kadını arkada görmesi, ataerkil olmasından rahatsız oluyor. hatta günlüğüne hemingway'in gizli bir homoseksüel olup olmadığını sorguluyor çünkü hemingway ve scott arasındaki ilişki dostluğun da ötesinde bir şeye dönüşüyor.

    hemingway ise zelda'yı çok güzel, çekici buluyor. bu yüzden zelda'ya kur yaparken aynı zamanda scott'a da bu kız çok kıskanç diyerek adamın aklına giriyor. elbette zelda, sevmediği bu adam ile bir birliktelik yaşamıyor. ancak hemingway, scott'ın aklına giriyor ve sürekli hemingway ile dışarıda takılmaya, sürekli zelda'yı aldatmaya, karısını evde bırakmaya başlıyor.

    önceleri hep birlikte olduğu kocasının bu tavırlarlarından sıkılan zelda da aynısını yapmaya, tek başına çıkıp o zaman ki sanat camiası ile takılmaya başlıyor. çünkü kıskanıyor kocasının başkalarıyla takılmasını, hemingway'in sözünü dinlemesini. bir takım birliktelikleri de oluyor. hatta ünlü bir kavgaları oluyor zelda'nın kendini merdivenlerden atarak sonuçlanan. bu kavgada zelda, scott'ı cinsel hayatlarının azaldığı için başka kadınlarla ve hemingway ile eşcinsel birliktelik yaşadığı için suçluyor (hemingway ile ilişki yaşadılar mı bilmiyoruz). scott'a heteroseksüel olduğunu kanıtlamak için bir orospu ile ilişkiye giriyor. tabi zelda'da bu durumda çıldırıyor ve bir parti sırasında (kavgadan sonra) scott onu umursamaz şekilde başka biri ile konuşurken (başka biri de ısadora duncan :) ) kendini atıyor merdivenlerden.

    tabi bunlar olunca hemingway, scott'a bu kadın normal değil, günümüz kadınları gibi davranmıyor, kıskanç bu kadın diyerek fiştekliyor ve deli olduğunu söylüyor. scott'a karısını moral therapy/moral treatment (ahlak tedavisi ?) denilen tedaviyi görsün diye akıl hastanesine yolluyor.

    moral therapy ise o zaman ki genelde kadınlara uygulanan ve zamanın ahlak anlayışını öğreten bir tedavi türü. yani kadınlara evde oturmaları, çocuklarına bakmaları, kocalarını desteklemeleri gerektiğini öğreten/hatırlatan bir tedavi türü. erkekler her istediklerini yapabilirken kadınların işi bu çünkü o çağda. daha sonrasında ise şizofreni, borderline teşhisi de konuyor. zelda hastane ise boş durmayarak sürekli yazıyor ancak sonunda hastane yangını sırasında hayatını kaybediyor.
  • "i am really only myself when i'm somebody else whom i have endowed with these wonderful qualities from my imagination."
    -- zelda fitzgerald = görsel
  • gecmisten bir kadinla tanisma hakkim olsa, bu hakkimi kendisinden yana kullanacagim kadin, deli kadin, kiskanilacak kadin, guzel kadin, tifil kadin;
    tutkulu, ruh hastasi, ilham verici bir kadin.
  • edebiyat ve bale dışında çizimle de uğraşan sıra dışı kadın. çizimleri gerçekten güzelmiş.
    bu arada, zelda nilgün marmara'nın yakınlarının ona taktığı isimdir de.
  • scott fitzgerald ölmeden birkaç ay önce, akıl hastanesinden scott a yolladığı mektupta “ı love you anyway — even if there isn’t any me or any love or even any life — ı love you.” yazmış kadın.
  • otobiyografik romanı save me the waltz'i okuyana kadar kendisinin kocasının daha başarılı olma ihtimalini körelttiğini ve f. s. fitzgerald'a engel olduğunu düşünürdüm. artık çok farklı düşünüyorum kendisi hakkında ve azmine büyük bir saygı duyuyorum.
hesabın var mı? giriş yap