• francis scott key fitzgerald'ın bazı kitaplarının bazı bölümlerini yazdığı edebiyat çevrelerinde epeyce bir süre konuşulmuştu.
  • bir akil hastanesinde yanarak olen, fitzgerald ile evliligi boyunca surekli bir savas halinde oldugu kocasi ne zaman yeni bir kitaba baslayacak olsa yeni bir adamdan hoslandigi gibi akil karistirici, can yakici seyler soyleyen, bunu yaptigina gore kocasi tarafindan ne kadar uzulmustur acaba, yazik, diye dusunmeden edemedigim kadin.
  • the magnetic fields ın zebra şarkısında geçer kendileri... "zelda looks lonely i want a zebra"
    bu arada çocuklarına yaptığı çocuk kitabı çizimleri vardır fena olmayan...
  • f. scott fitzgerald'ın the great gatsby isimli eseri kendisine ithaf olunmuştur. kitabın başında once again to zelda yazar.
  • "ya$amak değil sevmek istiyorum önce...sonra zaten ya$arım."
  • 24 temmuz 1900'de alabama'da doğdu. annesi aşırı sevgi dolu, babası ise aşırı katı ve mesafeliydi. çocukluğu bu iki duygusal uç arasında gidip gelerek geçti. daha çocuk yaşlarda polise gelen bir ihbar üzerine polis dama çıkan küçük zelda'yı güçlükle de olsa kurtardı. ama işin gerçek yüzü daha farklıydı. karakola gelen ihbar telefonunu açan zelda'nın kendisiydi. daha o zaman ilgiye olan açlığı gözler önüne serildi. ünlü yazar f. scott fitzgerald ile dillere destan büyük bir aşk yaşadı ve 3 mart 1920'de evlendiler. birbirlerini çok sevdiler ama en baştan beri ikiside birbirini birer rakip olarak gördü. bu da beraberinde kavgaları getirdi. üstelik ikisi de alkol bağımlısıydı. şiddetli kavgaları ikisine de zarar verse de birbirlerinden hiç vazgeçmediler. fiziksel ve sözlü şiddet hiç eksik olmadı hayatlarından. birbirleriyle yapamadıkları gibi ayrıda yapamıyorlardı. takip eden senelerde scott fitzgerald çok başarılı kitaplar ortaya çıkardı ancak işin ilginç bir yanı vardı zelda , scott'un yarattığı karakterlerin evde kendi kendine tuttuğu günlüklerden kopya edildiğini iddia ediyordu. senelerce aralarındaki bu tartışma sürdü. zelda çok kıskançtı ve çeşitli kıskançlık krizlerinde elbiselerini yaktı, evdeki tabloları kırdı, hatta bir partide kendisine ait olan mücevherlerle birlikte başkalarının mücevherlerinide alıp kaynar suya atıp çorbaya yapmaya kalktı. öfkesine hakim olamıyordu. gene kocasını kıskandığı bir gün kendini merdivenlerden attı. kocasının edebiyata ayırdığı zamanı kıskanmaya başladı. o yazarken dikkatini dağıtmak için elinden geleni yapıyordu. kavgalar giderek daha da şiddetleniyordu. 1930 yılında zelda fitzgerald şizofreni teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. bu dönem sürekli yazdı. kocasıda onun kaldığı kliniğe yakın ev kiraladı ve görüşmeye devam ettiler. 1940 yılında scott fitzgerald kalp krizi geçirerek öldü. 8 sene sonra akıl hastanesinde yangın çıktı ve zelda fitzgerald yanarak öldü.
    (bkz: bir garip aşk hikayesi)
  • --- spoiler ---
    zelda sayre fitzgerald 24 temmuz 1900'de alabama'da doğdu. korkusuz, girişken bir çocuktu. annesinden aşırı sev­gi gördü, şımartılma pahasına. katı ve mesafeli bir yargıç olan babasındansa hemen hemen hiç. çocukluğu bu iki duy­gusal uç arasında geçti.
    kişiliğine dair belki de ilk ipuçlarından biri henüz çocuk­ken yol açtığı bir krizde gizli. bir gün yerel polise küçük bir çocuğun damda yürüdüğü ve tehlikede olduğu ihbarı geldi. polisler verilen adrese ulaştıklarında minik zelda'yı damda oturmuş kendilerini beklerken buldular. güçlükle de olsa onu oradan indirdiler. işin gerçek yüzü sonradan anlaşıldı. karakola gelen o ihbar telefonunu açan zelda'nm kendisiydi. önce polise kendini ihbar etmiş; sonra da çatıya çıkıp, en ke­nara kadar gelerek, heyecanla polislerin kendisini kurtarma­sını beklemeye koyulmuştu.
    yetişkin bir kadın olduğunda da vazgeçmeyecekti en kena­ra kadar gelip, yarattığı paniği seyredurmaktan.
    bugün zelda fitzgerald hakkında yayınlanan kitaplar şu üç nokta üzerinde durur hep.
    1.ünlü yazar f. scott fitzgerald'ın karısı ve büyük aşkıydı.
    2.kendisi de yetenekli bir sanatçıydı.
    3.ve ömür boyu sık sık psikolojik tedavi gördü, ruhsal bunalımlar yaşadı, en nihayetinde akıl hastanesinde hayata veda etti.
    zelda ve scott fitzgerald birinci dünya savaşı'nın son demlerinde tanıştılar. bu tanışma tamamen farklı bir etki bı­raktı ikisinin üzerinde. erkek, kadını son derece zeki ve çe­kici bulmakla birlikte onun başkalarıyla flört etmeye açık ol­masından rahatsızlık duydu. onun hakkındaki ilk izlenimi karışıktı dolayısıyla. kadın ise erkeğin karizmasından, kişi­liğinden ama en çok yazma yeteneğinden etkilendi. zelda fitzgerald, bir erkeğe bağlanabilmek için evvela onun beyni­ne ilgi duyması gereken kadınlardandı.
    1920'de evlendiler. birbirlerini çok sevdiler. ama ta başın­dan itibaren her ikisi de ötekini rakip gibi gördü. evlilikleri boyunca kavga eksik olmadı. üstelik her ikisi de alkol bağım-lısıydı. alkolün etkisiyle giderek kavgaları daha şiddetli, da­ha kırıcı olmaya başladı.
    alkol, sigara, çılgın partiler... hepsine bağımlıydılar. ama belki de en büyük bağımlılıkları aşklarıydı. zelda ve scott fitzgerald birbirine zarar veren ama ne olursa olsun birbi­rinden vazgeçemeyen bir çiftti. ve en kötüsü, karşılıklı zayıf noktalarını biliyor, tam da oradan acıtıyorlardı birbirlerinin canını. fiziksel ve sözlü şiddet eksik olmadı hayatlarından. bir yandan bağıra çağıra tartışırken, bir yandan arabaya at­lar, tehlikeli virajlarda son sürat kullanırlardı aracı. kendi­lerini de, yaşadıkları ilişkiyi de öldürmek istercesine. hem yaratıcı ve ünlü, hem de böylesine yıkıcı ve çatışmacı bir çift oldukları için basının gözdesiydiler haliyle. bulunmaz malze­me. amerikan basını sık sık aşkları ve kavgaları hakkında yazdı. çoğu zaman yalan yanlış haberlerle.
    takip eden senelerde scott fitzgerald son derece başarılı kitaplara imza attı ve ününü katladı. işin ilginç yanı yarattığı karakterler ve anlattığı hikâyelerde zelda'dan büyük ölçü­de ilham almasıydı. bazı karakterleri tıpkı zelda'nm gerçek hayattaki laflarıyla konuşuyordu. giderek "ilham almak"tan çıktı, doğrudan "fikir çalmaya", hatta kısmen eser çalmaya kadar gitti bu durum. zelda fitzgerald yarı sitem yarı alay dolu sözlerle, evde kendi kendine tuttuğu günlüklerin nasıl kocasının hikâyelerinde karşısına çıktığını anlatırdı. parag­raf paragraf. ama gene de devam etti scott fitzgerald karı­sından kopya çekmeye, zelda da kocasının kendisinden kop­ya çekmesine izin vermeye. senelerce sürdü karıkoca arasın­daki bu "edebiyat patenti" meselesi.
    peş peşe yayınladığı kitaplarla muazzam bir başarı elde eti scott fitzgerald. etrafı kendisine hayran kadınlarla ve başarısını alkışlamaya hazır eleştirmen ya da gazetecilerle çevriliydi. ancak bir türlü mutlu olamıyordu. giderek daha çok içmeye başladı. yazı yazmadığı zamanlar sabahlara ka­dar içiyor ve çoğu zaman bir yerlerde sızıp kalıyordu. en az onun kadar mutsuzdu zelda. birbirlerine yaramıyor, yarana­mıyor ama döne dolaşa gene birbirlerine koşuyorlardı.
    scott fitzgerald ile ernest hemingway'in bu dönemde pa­lazlanan arkadaşlıkları edebiyat tarihçilerinin en çok merak ettikleri konular arasında. bir müddet aralarından su sızma­dı bu müthiş ikilinin. beraber içip, beraber sızan iki bohem erkek yazar. ne var ki zelda kocasının bu yeni arkadaşından hiç hoşlanmadı. fazla maço buldu hemingway'i. kadınlara karşı fazlasıyla önyargılı. şişkin bir egosu olduğunu düşün­dü. onun kocasına iyi gelmeyeceğine inanıyordu. haklıydı belki de. nitekim zamanla bu iki dostun arası açıldı. arka­daşlıkları yara aldı.
    gerçi zelda fitzgerald'm kıskançlığı da dillere destandı. çeşitli kıskançlık krizlerinde elbiselerini yaktı, eşyaları par­çaladı, ortalığı yıktı. hatta bir keresinde kalabalık bir partide kendisine ve başkalarına ait mücevherleri kaynar suya atarak "mücevher çorbası" yapmaya kalktı. öfkelendiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyordu. bir akşam kocası kendisiyle de­ğil ünlü dans sanatçısı isadora duncan'la ilgileniyor diye herkesin gözü önünde kendini yemek yedikleri malikânenin geniş, mermer merdivenlerinden aşağı yuvarlayarak olay ya­rattı. yerden kaldırdıklarında üstü başı kan içindeydi.
    bir kızları oldu. ama bu bebek her ne kadar her ikisi tara­fından çok sevilse de, son tahlilde ne hayatlarının hızını dü­şürdü ne de ilişkilerini yumuşattı.
    evliliklerinin daha sonraki senelerinde zelda fitzgerald hep kocasından ayrı bir kabiliyet alanı, bağımsız bir uğraş aradı kendine. baleye olan düşkünlüğünün ardında biraz da böyle bir arayış vardı. ancak kocası onun baleye olan ilgisini sürekli aşağıladı, vakit kaybı olarak niteledi. sonuçta bale faslı da tatmin etmedi zelda'yi- giderek kocasının yazıya ayırdığı zamanı kıskanmaya başladı. o yazarken sürekli dik­katini dağıtıyor ya da müdahale ediyordu. aynı evin içinde duramaz hale geldiler. ne var ki scott fitzgerald karısını mümkün mertebe evde tutmaya kararlıydı. dışarı çıkar çık­maz kendine bir sevgili ya da flört bulur korkusuyla.
    1930'da, uzun ruhsal bunalımlardan sonra zelda fitzge­rald şizofreni teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. ömrünün ka­lan on sekiz senesini sürekli psikolojik tedavi görerek geçire­cekti. işin tuhaf yanı klinikte olmak üretkenliğini kamçıla­mışa benziyor. bu dönem sürekli yazdı. günlükler, hikâye­ler, mektuplar... sadece başarılı bir roman yazmakla kalma­dı, birbirinden iyi soyut resimler yaptı.
    kocası onun kaldığı kliniklere yakın evler kiraladı, yazar­ken ona yakın olabilmek için. ancak ziyaret günlerinde bulu­şarak geçirdiler takip eden seneleri. ilaçlar, doktorlar ve ek­sikliği sonradan anlaşılan tedaviler arasında.
    muhteşem gatsby gibi unutulmaz bir edebiyat şaheserini yaratan scott fitzgerald 1940 senesinde kalp krizinden öldü. aniden.
    sekiz sene sonra asheville, kuzey carolina'daki bir akıl hastanesinde yangın çıktı. o yangında hayatını kaybeden hastalar arasında zelda fitzgerald da vardı.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
    cevapsız bir soru bıraktılar geride:
    birbirlerini bu kadar didiklemeselerdi, her ikisi de daha uzun seneler yaşayıp, daha çok esere imza atmazlar mıydı?
    "normal" bir kadın değildi zelda fitzgerald. peki olsaydı, olabilseydi, bugün edebiyat ya da sanat tarihçileri tarafından daha iyi biçimde anılmaz mıydı acaba? daha kaliteli ve çok sayıda eser bırakmaz mıydı geride?
    belki de tam tersine, hem zelda hem scott fitzgerald bir­birlerini ve kendilerini bu kadar didikledikleri, "normal" bir evlilik yürütemedikleri için, yani tam da bu sayede,
    yazabildiler,
    yaşayabildiler,
    gittikleri son noktaya kadar.
    --- spoiler ---

    (bkz: elif şafak)
    (bkz: siyah süt)
  • fitzgerald in zelda ya yazdığı bir mektuptan:

    ve bir kuğunun üzerinde süzüldüğünü görüyor ve anlıyorum ki,o sensin,yalnızca sen.ama kuğu,kolayca süzülür orada;hem kuğu olduğun ve tanrılar boynunun benzersiz kıvrımında sana özel bir kerem bahşettikleri için, insan elinden çıkma bir köprüden düşüp onu kırsan bile iyileşir yine ve sen süzülmeye devam edersin.geçmişi elinden geldiğince unut,yüzünü dön ve yüz bana doğru,her zaman senin olan limana...
  • cemal süreya'nın nilgün marmara'ya "dünya ile yaralı bir zelda'ydı." seslenişine esin kaynağı olan kişi.
  • auguste rodin'in camille claudel'e, albert einstein'ın mileva maric'e yaptıklarının benzerine kocası f. scott fitzgerald tarafından maruz bırakılan kadın. lost generation'un flapper kisvesi ile kandırılan 'kayıp ruh'u.
hesabın var mı? giriş yap