• aslında mezuniyete yakın bir zamanda insanı etkisi altına alan psikoloji türü.

    hani birazcık geleceğini düşünen bir insan, mezun olduktan sonra iş aramaya başlamaz. mezun olmaya yakın bir zaman kala "eyvah ben ne edecem şimdi?", "ulan baba parası güzeldi ya" demeye başlar. derhal sağa sola haber yollayıp mezuniyetten hemen sonra götü sağlama alma çabalarına girişir.

    eğer bu yeni mezun arkadaş, okul boyunca kendine bir şeyler de eklememişse ve biraz da şansı yoksa, iş bulamama sancıları artar.

    ama çalışıp derece yapan, master için yurtdışına giden insanlarda bu psikoloji öyle midir? kesinlikle hayır!

    adam zamanında çalışmış, haytalık yapmamış, planlı programlı bir şekilde 4 senesini bitirmiş, diploma notu 3.50'nin üstünde... iş bulması zaten garanti... onun psikolojisi daha bir heyecanlı, daha bir janjanlı olur. içi kıpır kıpır olur. mutludur o.

    sonuç olarak, değişir bu psikoloji arkadaşım...

    (bkz: adam olup keşke çalışsaymışım denilen anlar)
  • en net dısavurumu su sekildedir;

    (bkz: yarraaamiiiyeeeooooooooooo)

    geçmiş olsun..

    editorial
    bi saniye. açıklamalıyım. zira kabuk baglamıyor kanattıgım hiçbir yara*
    bu yarraaamiiiyeeeooooooooooo yanıtı ''eveeeet diplomayı da cercevelettik astık basucuna cv'ye bi bakalım yeterince kabartabilmiş miyiz, eh fena diil, hani bana iş'' psikolojisinden ziyade ''ulan tek ders kaldı veremıyorum, 3 sömestr oldu odeyemedım harcı, bi iş bulmak lazım ama kimse de vermiyo ki mınakoiimm, mezunuz desek bi zaman sonra götümüze girecek (bkz: götümüze girecek başlıklar), diiliz desek kapının onune koncaz hssktir yaa'' durum degerlendirmesine kozmik güçlerin verdigi sarkastik bir cevaptır. (bkz: al sana cevab) bu da bize gösteriyor ki psikolojiyi benimsemek için illa yeni mezun olmak gerekmez. siz üniversiteyi kazandıgınız sene ilkogretime baslayan sabiler, bugun liseye adım atmışken, siz hala üç-beş kredinin hesabını yapyorsanız bu boktan psikoloji de peşinizi bırakmaz, soyliyim. cok dertliyim be sozluk.
    editorial
  • mutluluk, belirginsizlik, kararsızlık ve şaşkınlık gibi birçok duyguyu aynı anda size hissettirebilen karma bir davranış biçimidir. üniversiteye başlarken de amaç en kısa zamanda mezun olmak değil midir? inanılmaz çalışma temposu, öğrencilik sıkıntıları, kendini idare edebilme gibi olumsuzlukları göz önüne alıp yaşadığımız üniversite döneminde odaklanılan da mezun olma psikolojisi değil midir? kısaca evet. tüm şartlar zorlanılır ve ne zaman "oh be!" çekileceği gün büyük ümitlerle beklenir. vizeler, finaller, bütünlemeler veya yaz okulları... artık hepsinden kurtulmak isteği gözlerimizi bürümüştür.

    tez sonucunun açıklanması ile birlikte geçer notu görünce önce gülümsersiniz ve o an hayaliniz gerçekleşir. "bitti sonunda" çığlıkları ilk günlerde sizi teselli eder. mezun olunmuştur artık, mezun olduğunuza gerçekten inanmışsınızdır ve pembe mutluluk sona ermiştir. ardından ise karma psikoloji başlar. "yeni mezun psikolojisi!"

    öğrenim hayatında ne yapılacağı karar verildiyse o zaman pek bir sorun yoktur ve o yolda ilerlenme kaydedilir. ama o an "artık ne yapacağım ben?" sorusunu kendinize yöneltiyorsanız belirginsizlik süreci başladı demektir. işte o zaman bu psikolojinin en boktan durumu sizi bekliyor. yüksek lisans mı, askerlik mi, başlangıç olarak düşük bir ücretle işe başlamak mı, kpss mi... önümüzdeki imkanlar çok sayıda ama seçim sadece bir adet. artık iç savaşınız başlamıştır. kendinizi birkaç sade cümle veya soru ile bu savaştan çıkarabilirsiniz. iş dünyasının aradığı binlerce personelden birisinin özelliklerini de mutlak olarak sizin taşıyor olmanız olabilir. neden olmasın? ama hala kendi özelliklerinizi bilmiyor, hiç mülakat yaşamadınız ve hangi pozisyon için uygun olduğunuzu bilmiyorsanız uzunca bir süre size etiket olacak bir karma psikoloji ile beraber olmayı da göz önüne almışsınız demektir.
  • çok ama çok ters bi psikolojidir bu. şöyle ki; daha çocukluk yaşlarınızdan itibaren annenizin elini tuta tuta korkarak girdiğiniz okul kapısından yetişkin sayılabilecek bi yaşta hem de mesleğinizle çıktığınız anda birden sanki gerçekler tabiri caizse tokat gibi vuruverir yüzünüze. mezun olmanın verdiği rahatlama hissi çok kısa sürer birden bi bakarsınız ki elinizde cv kapı kapı iş aramaktasınız sokaklarda ve anlarsınız (hatta ayarsınız) ki "gerçek hayat" diye tabir edilen ve okul zamanlarında kulağınıza hoş bi ninni gibi gelen kavramla karşı karşıyasınız. bu çıplak kalmanın da ötesinde sanki çıplaklar kampında paltoyla dolaşan adam gibi hissettirir insanı. hani çıplak gerçekliklerin tam ortasında kendini saklamaya çalışan insan hesabı...

    lafı fazla dolandırmadan aslında ben daha çok şeye benzetiyorum bu psikolojiyi hani the shawshank redemption'da institutionalized* kavramından bahsediyodu red*. elli yılını hapiste geçiren brooks tüm hayatını orda geçirmenin etkisiyle hapishaneyi evi bilmişti ve şartlı tahliyesinde gerçek hayatla yüzleşmekten çok ama çok korktu çünkü hapishanede o önemli bi adamdı ama hayat onun hayal edemeyeceği kadar farklı ve kalabalıktı artık dolayısıyla kalabalıkların arasında yolunu kaybetmekten çekindi sonunda da intihar etti. işte yeni mezun psikolojisi de - her ne kadar bunun kadar dramatik olmasa da - aşağı yukarı buna benzer bişey. seneler içinde kurumsallaşıyosun farketmeden kendini okul duvarlarına ait hissediyosun bi süre sonra hele ki çalışkan ve başarılı bi öğrenciysen "önemli" ve herkes tarafından takdir edilen bi insansın demek o duvarların arasında ancak hayat o kadar büyük başarı hikayeleriyle dolu ki mezun olunca kendi hikayenin aralarında ne kadar ufak olduğunu farkediveriyosun. anlıyosun ki sadece diploma notuyla başarılı olunamıyo hayatta...

    tabi ki brooks gibi kendini asmıyosun sonunda ama önünde en fazla belki iki seçeneğin olduğunu çok iyi biliyosun: fark yaratmak veya kalabalıklar arasında kaybolmak. ikisini de seçersen yaşamaya devam edebilirsin sonuçta ama ilkinin verdiği his okulda yaşattığının çok ötesinde olmalı....
  • bu psikolojiye girmiş sahıslarda aşağıdaki semptomlar da görülmektedir:
    1) "abi, öğrenciyiz yap bir güzellik cümlesi"nin sonuna doğru sesde bir kısılma yaşanır ya da geç ayma durumu yaşanmışsa ufak bir sessizlik görülür.
    2) eldeki paso görüp görülecek son paso olduğundan özellikle sonbahara girildiğinde pasoya daha bir içli bakılır.
    3) henüz mezun olmamış yada master/doktora kasmış arkadaşlar itinayla kıskanılır.
    4) ütü yapmak işe gitmekle özdeşleşiyorsa ütüden iyice nefret edilir.
    5) yaw ben bu çalışma hayatının..., bu trafiğin... şeklinde cümleler kurulur, sabahki dersleri asma rahatlığı aranır.
    not: yaz geçmiş de iş bulunamamışsa zaten ortada üzerinde konuşulacak bir psikoloji de kalmamıştır, semptom falan hikayedir.
  • soyle ozetlenebilir:
    "eeee?"
  • henüz mezun olmuş insan psikolojisi, o iplerinden boşanmayla gelen ani şapşallık ve şaşkınlık, bazı salakların* yeni aldıkları diplomayı dolmuşta falan unutmalarına, senelerdir sınavlarda çekmedikleri eziyeti dolmuş peşinde koşarken çekmelerine yol açabilir.
  • çok beklense de master ya da doktora programlarında bir türlü açılmayan ders. edebiyat ve psikanaliz dersi bile verildi bu ders bir türlü verilmedi, zaten kredisi de belli değilmiş.
hesabın var mı? giriş yap