• insanın zaman içinde sürekli içinde yaşadığı ortamın temel dinamiklerine karşı geliştirdiği alışkanlıktır. mesela bir odada sürekli tik tak sesleri çıkaran bir saatin zaman içinde rahatsız edici olmamaya başlaması böyledir. insan bu tür ülfetlere ihtiyaç duyar, yoksa hayat zehir olacaktır. şu kadar var ki ülfetin negatif bir özelliği de vardır. ülfetten kaynaklanan alışkanlık ve boşvermişlik duygusu, kimi hakikatleri unutmaya ya da heyecanı öldürmeye sebep olabilir. evlilikte değişik heyecanlar arama, ülfetten kaynaklanan tekdüzeliği engelleme çabasıdır. evde eşyaların yerini periyodik olarak değiştirme de yine böyle bir ülfetten kaçış yöntemi olabilir. ayrıca insan, inandığı gibi yaşamayınca yaşadığı gibi inanmaya başlayabilir.
  • yari ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
    şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
    cemal safi
  • basroldeki kizin penetrasyon sirasinda cocuga son kez yapiyosun zaten seni sevmiyorum demesi ayrica komiktir.
  • iyi bir kadının ismiydi, aynı bahçe içinde oturduğumuz, vişne reçeli yapacağı zamanlar vişnelerinin çekirdeklerini ayıklardık, bilirdi yarısını yiyeceğimizi ayıklarken fazla fazla alırdı hep vişneleri, iyi bir kadındı ülfet teyze, yüzünden akardı iyi niyeti ama karadeniz kadının aynı zamanda yüzünde saklı hüznü, sıkıntısı, kanserden öldü sonra, vişne reçeli de en sevdiğim reçel oldu.
  • ar. alışma, kaynaşma, alışıklık, alışılan/istenilen, sevilen, dost. "elif" ismi ülfetten türemiş.
  • arapça alışkanlık, alışmak, kaynaşmak anlamlarında kullanılan kelime.
  • dünyada birbirlerini muhabbetle sevenler, manevi birer ülfet, yani uyuşma, anlaşma ve âhenk oluşturur. bu sevgi anlaşması ve ahengi gönül gözüyle rahatlıkla fark edilir.

    cenâb-ı hak buyuruyor:
    bismillahirrahmanirrahim

    “ve onların kalplerinin arasını uzlaştırdı. sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların kalplerinin arasını uzlaştıramazdın; fakat allah, onların arasını uzlaştırdı. çünkü o, daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (enfâl, 63)

    rasûlullah (sav) buyurdular:

    “birbiriyle karşılaşan iki mümin, birbirini yıkayan iki ele benzer. birbiriyle karşılaşan iki müminden mutlaka biri diğerinden istifade eder.” (deylemî, hadis no: 6411)

    ebû idris el-havlânî, muaz (ra)’a: “ben seni allah için seviyorum” deyince muaz: “müjde, sonra yine müjde! çünkü rasûlullah (sav)’in şöyle buyurduğunu işittim:

    “kıyamet günü bir grup insan için arşın çevresine kürsîler konulur. onların yüzleri ayın on dördü gibi parlak ve nurludur. insanlar korkup ürperirken onlar korkup ürpermezler. işte onlar allah’ın dostlarıdır (velileridir) ki, onlar için korku yoktur ve onlar üzülecek değillerdir.”

    “bunlar kimlerdir ey allah’ın rasulü?” diye sorulunca da:

    “allah için birbirini sevenler.” diye karşılık verdi. (ırakî, mugnî, 158)

    bu âlemdeki zıdlıkların, birbirlerini tamamlayarak ortaya çıkardıkları tablonun hâkim vasıflarından biri de, ülfet (uyuşma, anlaşma) ve âhenktir. bunun, küçük mikyasta bozulması, “anarşi”; kâinât çapında bozulması ise “kıyâmet”tir.
  • "ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
    bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?" *
  • zamanında ortadoğunun en büyük zeytinyağı ve sabun üretimi yapan fabrikası konumunda olan , zamanla arpalıklaşan kitlerden biri haline gelen ve sonrasında özelleştirilen firma. nizip 'tedir ve üretime devam etmektedir.
  • liseli serap'i a$mi$ gizli cekim. lakin 47 dakikanin 40 dakikasini dil dokmeyle gecirmi$ erkek icin pek ho$ bir ani olmasa gerek.
hesabın var mı? giriş yap