• mümkündür...
    ta ki hasta olana kadar.
    ateşin 2 derece yükselsin, görürüm ben senin götünü hafiz.
    bak nasıl duman tütüyor o zaman.
  • ayol son derece gerekli bir meslektir diyorum dinlemiyorsunuz. özellikle tıp doktorları universite ve devlet hastanelerinde hasta bakmanın yanısıra ucretsiz navigator olarak da gorev yapmaktalar. bunun yanında okumasi olmayanlar için okuma, yazması olmayanlar için yazma hizmeti de vermekteler. bu meslek kaldırılırsa aha bakın yazıyorum buraya "biteriz". onlar da giderse halka kim dert anlatacak, yol tarif edecek, kim okuyup yazacak?

    bugun sabahin 8'inden öğleden sonra 16:00'a kadar çapadaydım. bir o bina bir bu bina, test için kan örnekleri, kan merkezinden kan alma, işinlatma hastaya yetiştirme derken gun bitti. gun bitmeden yaşanan olaylardan sadece birkaçı ise şöyleydi:

    sabahin erken saatlerinde hematoloji bolumunde 65 yaşlarında bir amca ile teyze sandalyede oturmuş muayene sıralarını bekliyorlardı ve sanıyorum karı kocaydilar, zira amca sandalyede uyuklarken teyze amcaya "kaç sene oldu bi kurtulamadım senden" şeklinde bakıyordu. neyse uzatmayalım, amcanın kuş uykusundan uyandığı aralardan birinde teyze bugulu cam kapıyı gosterip "herifini" dürterek "ne yazıyo orda len" dedi. amca kapıya uzuuun uzun baktıktan sonra teyzeye donup çok emin bir tavırla "çıkarken kapıyı çek yazıyor" dedi. fakat aslında kapının üzerinde "lütfen ayaginiza galoş giymeden içeri girmeyiniz" yazıyordu ki aynı yazıyı alt alta 2 kere basıp yapıştırmışlar, birincide okuyamayanlar, okudugunu anlamayanlar oluyormuş. evet.. amca okuma bilmiyor.. ve buyuk ihtimalle senelerdir teyzeyi uyutup "sen anlaman, ben okuma biliyom" diye yutturarak ezdi zavallımı. şükür ki yan kapıda duran asistan doktor "lütfen ayaginiza galoş giymeden içeri girmeyiniz" yazıyor diyerek belkide 50 seneye yakındır süren bir aile içi yalanı ortaya çıkardı. amca doktora "sen kendini ne sanıyorsun it!! topunuzun da burnu havada, bizleri aşağı goruyorsunuz, tüüüü allah belanızı versin" bakışı atıp homurdanırken benim de 5 kat aşağı inip kan tahlili için kayıt yaptırmam gerekiyordu, yarım saat sonra dondugumde teyze ve amca yoktu.. akşam kursuna yazılmaya gitmiş olabilirler diye duşunuyorum.

    birkaç saat sonraki duragim kan merkeziydi. bu arada asistan bir arkadasim ogle vaktinde 5-10 dakikaliğina kaçmış yanıma gelmişti. acil onunde durmuş 2 kelime konuşuyorduk.. yada konuşmaya çalışıyorduk diyelim zira hastanenin guvenlik gorevlisi mi dersin, yoldan geçenler mi dersin, kızcagizin boynundaki steteskopu goren "aha pusula!" diyip dibimizde bitiyordu. burnu kanayan bir guvenlik gorevlisi (ki şahsen gordum burnunu, bence daha çok kurumuş sümük vardı, pek kırmızı bir şey yada kana benzeyen bir sıvı gormedim.. kan yeşilse o başka) acilin önünde doktorumuza "burnum kanıyo, acil nerde? işi bıraktım da geldim" diye sordu* ama o okuma biliyordur diye düşünüyorum, sadece ileri derecede şaşıydı (aşağılama dalga ironi yok, napiyim yahu adam bildigin şaşıydı) baktık olmuyor, soran sorana, biri tuvaleti sormadan hareket haline geçelim dedik ve kuytuda bir ambulansin arkasina saklandik, ben bir sigara yaktım, yakmamla ambulansin yanından biri kadın 3 kişi kuytuya hızla daliverdi.. şimdi işin garibi kuytunun arkası bildigin duz duvar.. demek bizi takip etmişler! vay steteskop sen nelere kadirsin.. neyse, bunlar direkt doktor arkadasin steteskobuna donup "bilmemne nirde?" dediler.. onlar da yerlerine ulaştırıldıktan sonra, sigarayı atayım da arkadaş gitsin dedim, ambulansin arkasından çıkıp kan merkezi binasının onunde durduk. burada belirtmekte fayda goruyorum binanın uzerinde o kadar buyuk kan merkezi yaziyor ki, allah muhefezaa bir düşman saldırısına ugrayacak olsak bombayı atacakları yerin koordinatina gerek bile yok. "kan merkezi! buraya at!" diye bagiracak kadar buyuk. ne diyordum.. ha evet.. onunde durduk ve durmamızla elinde bir kagitla bir amca dibimizde belirdi. kagidi doktor arkadasa gosteriyor, kagidin ustunde kan merkezi yazıyor, amca da şunu soruyor "kan varmış nerde?" amcaya da arkamizdaki kapıyı gosterdikten sonra doktorumuza "10 dakka oldu nirdesin, yetiş gari" çağrısı geldi, koşturarak gitti garibim.

    bitti mi? biter mi? okuma yazma ogrenmek kaç sene alıyor! hasta için gereken kanı alırken kanı teslim alan kişinin adını soyadını yazıp imza atması gerekiyordu. yanımda bu sefer 55-60 yaşlarında oldukça iyi giyinimli ve şık gorunumlu bir amca vardı o da hastası için kan teslim almaya gelmişti. kagidi onume surduler, adımı soyadımı yazdım imzamı attım, kagidi geri vermemle yanımda duran amca gorevliye donup "ben adımı yazamıyorum imzam da yok" dedi. bunu derken baş parmagini gosteriyor, galiba bu olur mu diye soruyordu. gorevli kız bir afalladi, anlamadi. o anlamayınca amca kanı vermiycekler sandı ve "sen kagidi ver ben goturiyim doktor da adımı yazıp imza atsın teslim aldim diye" şeklinde bir oneri sürdü ortaya.. sanıyorum kız bunu kabul etmeyecekti ama o sırada donmuştu ve çözülmesi gerekiyordu. çözüldüğünde orada bulunmamak gerektigine kanat getirip anneye verilecek kanı kaptığım gibi kendimi dışarı, oradan da hematoloji binasina attım.

    azı karar çogu zarar diyerek kesiyor, günün diger gelişmeleri hem doktorlar hem hastalar adına oldukça göz yaşartıcı oldugundan pek bahsetmek istemiyorum. ama bildigim bir şey var ki bunu yazının en başında da yazdım. bu meslek kaldirilirsa biteriz. mevzu sadece hastalık, hastalar, hastaya bakmak değil. bugun bir doktor 10 dakikada 10 adres tarifi, 3 okuma parçası, 2 adet de a4 kagida yazı odevi ve atamayanın yerine sayısız imza atmak demek.

    yalvarıyorum kaldırılmasin.

    dipçik not1: tamamı gerçektir, özellikle bugun ironiyle işim olmaz.
    dipçik not2: hayır tum gun hastanede dolanmama ragmen bana kimse bir şey sormadi. bir dahaki sefere giderken ben de steteskop takacagim halka yukaridan bakacagim inşallah. ayrıca haki yeşil yelek üstüne yakışır diye düşünüyorum.
  • 5 yaşında iken suratı uçan balonun patlaması sonucu yanmış bir insan olarak bunu iddia edenlerin yaşadıklarımı yaşayıp eczacı dışında kimseyi bulamamalarını dilerim. 5 dakika yeter yüzüme ilk müdaheleyi yapan ardından yanık tedavisini mükemmel olarak tamamlayan plastik cerrah amcayı da yine saygıyla anmak isterim.

    sonradan edit : yanık tedavimi gerçekleştiren amca dermatologmuş , yanlış hatırlamışım , babam hatırlattı.
  • eğer apandistinizi mahalle kasabına aldırabilecek cesaretiniz varsa doğrudur.
  • ben bunu teee lisedeyken keşfetmiştim, öss de tıp tercih etmedim o yüzden.
    ama işte o zamanlar farkına varamadığım başka bir hata yaptım tabi.

    (bkz: ekonomistliğin gereksiz bir meslek olması)
  • kesinlikle gereksizdir evet! allah'ın hikmetine sual olur mu yahuu?
    huşu içinde ölüp bir an önce cennete gitmek varken, "sağlık sağlık" diye kıçımızı yırtmanın ne alemi var?
    kendinizi çok mu seviyorsunuz?
    siz de "en az üç çocuk yapın" tohumunuz kurumasın kardeşim!
  • "dürüstçe söylemem gerekirse, inananlara şifa dağıtan bunca türbe, bunca yatır varken, bütçeden tıp fakültelerine bu denli kaynak aktarılması inanılmaz ağrıma gidiyor arkadaş!"
    recep tayyip erdoğan
  • bunu incelemek istiyorum. bana kalsa da gereksiz bir meslek. hemen eksi vermeyin dinleyin hele.

    m.ö. sokrat zamanlarına gidiyoruz. tamam dönelim. osmanlıya. nereye gidelim siz karar verin. doktorluk bir "meslek" değildir.
    altını çizerek söylüyorum.

    doktorluk asla bir meslek olamaz. para karşılığında insanlar birbirlerinin tükürüklerine kanlarına götlerine boklarına içlerine dokunamazlar. para karşılığında yapılan şeye denir meslek. bu iş paralı olmaz. para bu mevzuda yanlış bir referans noktası.

    doktorluk hakikaten de kutsal bir şey. öyle böyle değil.

    en kıskanç insan bile doktor sözkonusu olunca karısını/kocasını doktorun gözlerine ellerine sunabiliyor. demek ki namus kavramıyla yaşayan insanların bile gözlerinde doktorluk namustan önce geliyor.

    sonra kalkıp doktorluk meslektir demek olmaz olmamalı olamaz.

    ama yine de bugüne dönersek, sistem çarkları içinde doktorlara meslek erbaplığı verilmiş. sendikalı olmuşlar. grev felan yapıyorlar. e sen imama maaş verirsen doktora maaş verirsen din gibi sağlık gibi konuları hakimiyet alanına sokarsan yarılır başın. sonra eflatun'un devlet kitabına gidersin. başını dağa taşa vurursun.

    tekrar söylüyorum, sonra ister eksi ister artı verin. doktorluk, hekimlik, tabiplik araştırmacılık yazarlık müdürlük gibi bir para karşılığı yapılan şey değildir. laboratuvar için kalkıp sıçıyorsun bi kaba. sonra herife veriyorsun. kim kabul eder bunu? yahut karın gidiyor, açıyor bacakları doktora gösteriyor. o adam doktor olmasa sen izin verir misin yahut o kadın senin artık karın olabilir mi? hayır. ama ses etmeyi bırak, aklından zırnık bir şey geçmiyor. neden? o doktor çünkü. o übermensch.

    basurun var. domalıyorsun doktora. kahvede anlat bakalım. hacı herifin önünde domaldım böyle herif parmağı kremleyip soktu içeri... felan diye. okey ıstakasını kafanda yersin, o mahallede bi daha oturamazsın. ama doktora gittim diyerek başlasan muhabbete durum değişir. en kötü duyacağın kelime, allah büyük keder vermesin felan. iki üç de münasebetsiz eleman esprisi.

    bu yüzden öyle demeyin. meslek kavramını sorgularken "para karşılığı" olayını göz ardı etmemek gerek. sağlık lan bu. boru mu? dans hocalığına, veznedarlığa, kayıt memurluğuna, bakkalığa benzemez. berberlik hiç değildir.

    allah ellerine düşürmesin doktorların, allah eksikliklerini de göstermesin.
  • --- şpoyler ---
    diğer entryleri okumadan, tıp doktorunun gereksizliğinden tıbbın gereksizliği kastediliyor diye algılıyorum ve ona göre yazıyorum:
    --- şpoyler ---

    tıbbı devreden kaldırırsak diş çürüğü ve apandisit gibi nedenlerden sapır sapır dökülürüz; ortalama yaşam beklentimiz de 60-70'lerden 30'lara kadar düşebilir. hayvanlar zaten böyle yaşıyor ama onların şirketler kurmak, insan üzerine yatırım yapmak, vergi toplamak gibi dertleri yok. yani tıpsız da elbette devam eder insan türü ama herhalde tıbbın sağladığı imkanlara dayanarak geliştirdiği bütün sistemler de bir bir çöker. olsun, o paradigma da kendi sistemlerini üretir derseniz doğru, illa ki üretecektir. ama ilk üreteceği müessese de yine şifacılık olur, onu söyleyeyim.
  • yengecin veya kertenkelenin kopan uzvunu yenileyebilmesi nasıl onun evriminin getirdiği bir avantajsa, zekası da insanın kendi evrimsel avantajıdır. tıbbı ortadan kaldırmayı yengecin rejenerasyon yeteneğini elinden almak kadar doğaya aykırı görebilmek gerekiyor aslında.
hesabın var mı? giriş yap