• john fowles'in essiz romaninin adidir. ilk olarak 1966 da yayimlandi fakat fowles 1977 de tekrar gozden gecirip degisiklikler yaparak yeniden yazdi. aslinda yazarin ilk romanidir yani "koleksiyoncu"dan once, yazarin yunanistanda ogretmenlik yaptigi siralarda yazilmis ama sonrasinda basilmistir. labirentimsi yapidadir ve bilmecelerle doludur. fowles bu yapitini tanri oyunu olarak tanimlar. 800 sayfalik dev ve olaganustu bir eserdir. fowles'in hayalgucune, tarih sosyoloji ve psikiyatri bilgisine kalemine hayran olursunuz. bas karakterlerden conchis ve nicholas'in guru-ogrenci iliskisinden okuyucu da golge ogrenci olarak nasibini alir. varolma, ozgurluk ve kendini tanıma kavramlari uzerinedir. buyucu sinemaya da uyarlanmistir fakat basarisiz olmus ve fowles tarafindan da begenilmemistir. michael douglas'in basrolu oynadıgı the game adli film buyucuyu andirmaktadir ve fowlesin da yapimcilara dava actigi soylenmektedir.
  • kitabın özellikle netleştirilmemiş sonu okurlarda çok büyük bir merak uyandırmış, insanların magazin damarlarını kabartmıştır. john fowles konuyla ilgili sonu gelmez sorulara hedef olmuş, bu soruların ikisini tarzını yansıtır bir şekilde şöyle yanıtlamıştır: hasta yatağında ölümü bekleyen new york'lu bir avukat, çaresizliğini ve merakını gizleyemeyen bir mektupla ve nazik bir üslupla john fowles'a romanın sonundan sonrasını sorar, fowles da adamın ruhunu dinlendirecek bir mutlu sona elbet ulaşıldığını bildirir. bir başka okur, fettan bir kadın, histerik ve cadaloz bir üslupla, biraz da yazarı kitabın sonunda böyle bir belirsizlik bıraktığı için suçlayarak, aynı soruyu yöneltir. fowles, bittabi, kadını hayalkırıklığına uğratacağını bildiği mutsuz sonu seçer mektuba yanıtında.
  • john fowles adli ingiliz edebiyatcisinin yazmis oldugu, size dumur kavramini en guzel sekilde tattirabilecek bir roman.
  • okurken "allam ne zaman bitecek bunlar, ne gercek, ne oyun?" diye dusundurten, insani, olay orgusunu surekli cozmeye calistiran cok ama cok etkileyici bi kitaptir. diger tum fowles kitaplarini okumak ister insan bunu okuyunca (ki super de bi is yapmis olur okuyarak, ayri konu...).
    sinemaya uyarlanabilirligi pek olmayan bir kitaptir bence cunku fazla ice donuk, yuzlesmelere agirlik veren, derin bir kitaptir. ustelik fowles'un super dil kullanimi ve engin tarih bilgisi bir filmde asla verilemez. dolayisiyla filmini seyretmediysem de, asla kitabinin verdigi tadi vermeyecegine eminim.
    kesinlikle okunmasi gereken bir kitaptir yani ama maalesef, sanirim afa'nin kapanmis olmasindan oturu, diger tum fowles kitaplari piyasada bulunmasina ragmen bu kitap artik bulunamamaktadir.
    diger john fowles kitaplari icin:
    (bkz: fransız teğmenin kadını)
    (bkz: koleksiyoncu)
    (bkz: yaratık)
  • kitap içerisinde böyle küçük bir masal vardır psikanalitik dinamikler göz önünde bulundurularak okunulması tavsiye edilir.

    prens ve sihirbaz

    bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, duyduğu her şeye inanan bir prens varmış. ama bir tek inanmadıkları prensesler, adalr ve tanrıymış. babası kral ona bu şeylerin varolmadığını söylemişmiş. babasının diyarında prensesler, adalar ve tanrı’nın varlığını gösteren bir işaret olmadığı için, genç prens babasının dediğine inananırmış.
    ama günlerden bir gün, prens saraydan kaçmış, komşu ülkeye gitmiş. orada kıyıdan uzak adaların üzerinde adını koymaya cesaret edemdiği baştan çıkarıcı yaratıklar görüp şaşırmış, bir tekne ararken, iki dirhem bir çekirdek bir adam kıyı boyunca ilerleyip yanına gelmiş.
    “bu adalar gerçek mi?” diye sormuş genç prens.
    “tabii ki gerçek.” diye yanıtlamış iyi giyimli adam.
    “ya bu garip ve baştan çıkarıcı yaratıklar?”
    “hepsi de gerçek birer prenses.”
    “öyleyse tanrı vardır” diye haykırmış prens.
    “ben tanrıyım” diye yanıtlamış iyi giyimli adam, başıyla hafifçe selamlayarak.
    genç prens çabucak yurduna dönmüş.
    “işte geldin geri” demiş babası kral.
    “adalar gördüm, prensesler gördüm, tanrıyı gördüm” demiş genç prens biraz kınamayla.
    kral bundan etkilenmemeiş.
    “gerçek adalar, gerçek prensesler, gerçek tanrı yoktur.”
    “ama gözlerimle gördüm.”
    “tanrı nasıl giyinmişti?”
    “tanrı iki dirhem bir çekirdekti.”
    elbiselerinin kollarını sıvamışmıydı?”
    prens sıvalı olduklarını anımsamış. kral da gülümsemiş.
    “sihirbazın üniforması bu. oyuna geldin.é
    bunun üzerine, prens tekrara komşu ülkeye gitmiş ve aynı kıyıda karaya ayak basmış, bir kez daha iyi giyimli adamla karşılaşmış.
    “babam kral bana kim olduğunuzu söyledi” diye açıklamaış genç prens hoşgörüyle. “beni bir kez aldattınız, bir daha size kanmayacağım. bu adaların gerçek adalar, bu prenseslerin gerçek prensesler olmadıklarını biliyorum, çünkü siz bir sihirbazsınız.”
    kıyıdaki adam sakin sakin gülümsemiş.
    “seni aldatan ben değilim oğlum. babanın diyarında birçok ada, birçok prenses var. ama baban seni büyüsü altına almış, hiçbirini göremiyorsun.”
    prens düşünceler içinde ülkesine dönmüş. babasını görünce, dosdoğru gözlerinin içine bakmış.
    “baba, sizin gerçek bir kral değil, sadece bir sihirbaz olduğunuz doğru mu?”
    “doğru oğlum. ben yalnızca bir sihirbazım.”
    öyleyse kıyıdaki adam tanrıydı.”
    kıyıdaki adam da başka bir sihirbazdır.”
    asıl gerçeği öğrenmem gerek, sihrin ötesindeki gerçeği
    “sihrin ötesinde bir gerçek yoktur” demiş kral.
    prensin içini hüzün kaplamış.
    “kendimi öldüreceğim” demiş.
    kral, sihri yaparak ölümü göstermiş. ölüm kapının eşiğinde durup prense kendisini ilzemesini işaret etmiş. prensin tüyleri diken diken olmuş. harika adaları, harika ama gerçekdışı adaları, gerçekdışı prensesleri, gerçekdışı ama harika prensesleri anımsamış.
    “peki” demiş, “görüyorum ki buna katlanılabilir.”
    “gördün mü oğlum” demiş kral, “sen de sihirbaz oluyorsun.”

    (bkz: john fowles)
  • "utram bibis, aquam an undam?" (hangisini içerdin suyumu dalgayı mı gibi bir anlamı var) cümlesiyle bile yeterince sarsıcı olan rahmetli* john fowles kitabı. bir diğeri için (bkz: mantissa)
  • tasvir sevmeyen biri için bile sürükleyiciliğini kaybetmeyen bir kitap.

    tek kötü yanı normalde tasvirleri atlayan biriyseniz, devamlı dönüp baştan okumanız gerekiyor, ama zamanla alışılıyor.

    conshis karakteri insanı gerçekten büyülüyor.
  • ayrıntı kitapevinden çıkmış, fakat 40 ytl gibi bir satış fiyatına sahip, en bir güzel kitap.
  • ingilizce orijinali 12 ytl'ye pandora'dan alınabilen kitap.
  • 1950'lerde yunanistan'da ingilizce öğretmenliği yapmış olan john fowles'un, bu romana da o dönemde başlamış olduğunu anlıyoruz. hatta, yapacak daha eğlenceli bir şey bulamadığı için phraxos'a gelip ingilizce öğretmenliği yapmaya başlayan nicholas urfe, tasvire göre john fowles'un kendisinden başkası değildir (burada dikkatli olunması gereken bir nokta var: fowles, bu kitabın biyografik bir kitap olmadığını özellikle belirtir); tek farkla, fowles, pire açıklarındaki spetses (spetsia) adasında yaşamış ve öğretmenlik yapmıştır.

    burada, yazarın asıl becerisinden bahsetmek gerekir: bir yanda kendi tecrübesini yansıtarak oluşturduğu nicholas urfe, diğer yanda, gizemli karakter, ipleri asıl elinde tutan kişi, maurice conchis; yazar, geçmişi dolayısıyla nicholas urfe'yle özdeşleştirilebileceği gibi, okurlara oynadığı oyunlar, aldatmacalar, yarattığı gizemler ile, okura, conchis'in urfe'ye yaptıklarının aynısını yapmaktadır.

    hoş bir detay, villa bourani'nin gerçek bir yer olmasıdır; spetses'de, kitapta tasvir edilene benzer bir bölgede ve tam da anlatıldığı şekilde bir evdir. azimli bir takip sonucu eve ve sahibesine ulaşan, evin içini gezip görme şansına erişen arkadaşlar, bu bilgileri daha detaylı olarak şu sitede aktarmışlar:

    http://www.linkoping.bonet.se/…nglish/eng_bour.html

    bu öyküye bir de conchis bulmaya çalışan arkadaşlarla tam bu noktada ayrılıyoruz: bence fowles, ne kadar urfe ise, en az o kadar conchis'tir.

    edit: kitapta fowles'un hayatından başka izler de bulmak mümkündür tabi: nicholas urfe gibi fowles da üniversite eğitimini oxford'da tamamlamıştır. ayrıca kitabın londra'daki kısımlarının çoğu st. john's wood - swiss cottage (bkz: adelaide road) (bkz: regent's park) bölgesinde geçer ki john fowles, 1953-1962 yıllaarı arasında nw3 diye bilinen bu bölge yakınlarındaki st. godric's college'da ingilizce öğretmenliği ve bölüm başkanlığı yapmıştır.
hesabın var mı? giriş yap