• malumunuz bu ülkenin devasa bir seks endüstrisi mevcut. gerçek anlamda bir endüstri çünkü bu kadar gelişmiş olana pazar veya sektör demek yavan kalır. geçmişe nazaran biraz daha düzen nizam getirilmiş olsa da hala çocuk istismarının devam etmesi gibi büyük sıkıntıları var.

    genelde vietnam savaşı sürecinde abd'li askerlerin tayland'ı bir üs olarak kullanmasıyla başladığını düşünülür lakin işin aslı çok daha öncesine dayanıyor. öncesi çok geniş bir konu o yüzden ilk patlamanın yaşandığı 1905 senesinden ele alalım. bu dönem ülkede köleliğin kaldırılmasıyla boşa düşen insanların fuhuşa yönelmesine yol açıyor. japon istilası sürecinde ortaya çıkan mutlu sonlu masaj salonları ile devam ediyor. vietnam savaşı dönemi ise altılı salto ile final hareketini yaparak bizi bugünlere getiriyor.

    ekonomik krizin ağır yaşandığı bir dönem olan vietnam savaşı sürecinde köyden şehire göçlerin artmasının da büyük etkisi var. 1973 senesindeki petrol krizi ile birlikte bilhassa bangkok devasa bir açık hava kerhanesine dönüşüyor. bu arada o dönem tayland'a akın akın gelen hippiler, diğer ülkelere nazaran hem ucuz hem de güvenli olması sebebiyle turistik bir merkez haline geliyor.

    durmayan bu hayasızca akın esnasında tayland halkı sadece amı götü kaybetmiyor. yemek kültürlerine de ayrı bir darbe vuruluyor. coniler, lokal halk gibi acılı baharatlı yemekler tüketemedikleri için restoranlar tariflerini değiştiriyorlar. bugün bir çok yemeğin orijinal halini bulmak çok zor. ancak köylerde ve aşırı konsantre üst kalite restoranlarda yaşamaya devam ediyor. yamulmuyorsam netflix'in chef's table serisinde vardı. tay mutfağını gidip ingiltere'de öğrenmiş bir şefin utancından olayın kökenlerine inmesine dair çok başarılı bir bölümdü. denk gelirseniz mutlaka izleyin.

    bahsettiğim belgesel bölümünde şef şöyle bir soru yöneltiyor; siz (yabancı turistler) acı yiyemiyorsunuz diye neden biz kendi tariflerimizi değiştirmek zorunda kalıyoruz?

    iyi güzel diyorsun bacım ama bu sorunun yanıtını biz değil turist yaltakçısı halkında arasan keşke. tay halkı gerek kültürleri gerek dinleri sebebiyle o kadar uyum yanlısı ki tarih içerisinde savaştan kıtlığa her duruma inanılmaz hızlı şekilde adapte olmuşlar. hayatta kalmak iyi güzel de taylar bu işin bokunu çıkaracak bir yavşalıkla ilerlemişler. bu durumda haliyle kültürde onulmaz gediklere yol açmış. tek olumlu tarafı eşcinsellere hoş görüyle yaklaşılmasına sebep olan durumun aynı uyum sevdasından kaynaklanması olsa gerek.

    hoşgörü demişken o da bizim anladığımız anlamda değil. tay budizminde (bkz: teravada) kadınlar alt seviyede kabul edilirler, bir grup hayvan ve engelli insanlar onun altındaki seviyede, eşcinseller ise bazı mahlukatlar ve kadınlar arasında bir seviyededir. reenkarnasyon inancına göre zengin bir ailede erkek olarak yeniden doğmak demek, önceki hayatınızı iyi geçirdiğinizin ve karmanızın en yüksek seviyede olduğunun göstergesidir. fakir doğanlar, hasta veya kadın olarak doğanların geçmişte günah işledikleri ve bu nedenle aşağı statüleri hak ettikleri varsayılır.

    anlayacağınız, hiyerarşi aşağı yukarı şöyledir; manastır, erkekler, kadınlar, engelliler, eşcinseller, fakirler ve hayvanlar. ayrıca, sadece erkekler keşiş olabilir. bu nedenle, kadınların dini erdemi elde etmek için yapabileceği en iyi şey, aileye onur ve para kazandırmaktır. eşcinseller ise bu sıralamanın diplerinde olduğu için onlara gösterilen hoşgörü daha çok bir tür acıma duygusundan ötürü gelir.

    temelde semavi dinlerdeki ibret kültünden pek farkı yoktur yani. ibrette empati değil şükürcülük öne çıkar. bizdeki yansıması engelli bir insana bakıp çok şükür elim ayağım tutuyor modelidir. hem kişiye durumundan ötürü acıma, eksik görme, hem onun yerinde olmadığı için sevinme iki yüzlülüğüdür. taylar ise sokakta gördükleri transeksüellere bakıp buda'ya hamd-ü senalar olsun ki çok şükür üç kuruşa götümü siktirip karmayı düşürmüyorum tadındalar. bizdekinden farklı olan sokak arasında tecavüz edip öldürmüyor olmaları. karmasından bulsun civelek! diyorlar sanırım.

    bir de toplumun durumu içselleştirmesi var. yakın tarihlere kadar çok eşlilik tay kültürünün bir parçasıydı. çok eşlilik derken tıpkı orta doğuda olduğu gibi erkeğin birden çok eşe sahip olmasından bahsediyorum. hatta tıpkı cariyelik müessesi gibi buna köle kadınlar da dahil ediliyordu. ülkenin modern dönüşümü esnasında bunların hepsi yasaklanınca ortaya devasa bir seks sektörü ortaya çıkmış ve erkeklerin ara sıra parasıyla başkalarıyla seks yapması normal kabul edilmeye başlanmış. erkek dediğin biraz çapkın olur söylemi de çok benzeşiyor bizimle.

    olay daha turistlere gelmeden çok öncesinde çığırından çıkmış. turist dediğin otelinden yemeğine her adımına para harcadığı için o cepte duran bir artı lakin bu sektörü asıl ayakta tutan halkın bizzat kendisi. en büyük kanıtı ise 2000'li yıllarında başında kerhaneciler kralı lakaplı bir herifin tutuklanmasıyla ortaya çıkıyor. herif kerhanelerini açık tutabilmek için iki milyar dolardan fazla rüşvet dağıtmış. orospu ile memurun bahşişi işin başında verilir düsturuyla polisinden politikacısına kadar herkese bedava sakso kampanyası düzenlemiş ki bu adamın mekanlarına yabancılar pek uğramıyor. sadece lokal müşterilerini tutabilmek için dağıttığı rüşvetten olayın büyüklüğünü anlayabilirsiniz. ipini çeken ise pablo escobar gibi siyasete girmeye teşebbüs etmesi olmuş.

    bu arada body massage olarak anılan mevzunun aslı tay dilinde aap op nuat veya japonca çevirisinden kullanılan soap massage teriminden geliyormuş. anadan üryan kadınların bütün ficutlarını yağlayıp erkeğin üzerinde yılan gibi gezinmesiyle icra edilen bir masaj çeşidi bu. japon istilası zamanı askerler bir geyşa eğlencesi olarak getirmişler bunu. o vakitler bebe yağı olmadığı için sabun kullanıyorlarmış. sonrasında taylandlılar, baklavanın üstüne yatan yunanlılar gibi sahiplenmişler olayı.

    tom yam çorbasının global halde satılanının orijinaliyle alakası olmaması gibi düşünün. japon versiyonunda mutlu son yokmuş. bu daha çok seks öncesi bir hazırlık, erkeği heyecanlandırıp olaya adapte etmek için yapılıyormuş. taylar bunu alıp sabun yerine yağ kullanıp sonuna da ejderha öpücüğü kondurarak yeni bir hizmet çeşidi icat etmişler. yetmemiş bütün dünyaya ihraç etmişler.

    ne diyorduk? ne anlatıyordum lan? hah. seks turizmi. bir noktaya kadar kocaman bir turizm ülkesinde fuhuş sektörü olmasını normal kabul edebilir lakin bir de değneğin boklu tarafları var. en önemlisi tabi ki çocuk istismarı. bilumum belgesel ve haberde sürekli emekli ingilizlerin çoluk çocuk satın almaya çalışırken yakalandıklarını görüyoruz. halbuki temelinde bu çocukları alıp satan, fuhuşa ve sektöre adapte eden kitlenin yekünü yerli. müşterilerinin büyük kısmı yine yerli halktan. kamboçya sınırından kaçak göçek iş bulmaya gelmiş garibanın çocuğunu rus mafyası kaçırıp satmıyor. asıl sorun fakir evinde aileye para kazandırması için 15 yaşındaki kızını fuhuşa gönderen ebeveynlerden başlıyor.

    ruslar da pazarın yeni oyuncuları. her sektör değişiklik ister, çeşit yaratarak hayatta kalır. fuhuş sektörü de pek farklı değil. başka bir başlıkta slav kadınların seks işçiliğine düşüşlerine dair ayrı bir şeyler karalamak lazım. ruslar kendi coğrafyalarından kadınları bir cazibe merkezi olduğundan ötürü tayland'a getiriyorlar. hedef kitleleri ise doğu asya insanları. sağında solunda sürekli tığ gibi asyalı kızlar görmekten sıkılmış kerhanecilere iki metre sütun gibi rus bacağı sunuyorlar. pazarda ciddi ciddi yer edinmeye de başladılar. bazılarının sadece japon ve singapurlulara hizmet ettiği bilinen bir gerçek.

    lokale dönersek, bunların köylerinde karma marma nirvana anlatan minnak adamların iki kadeh içtikten sonra nasıl çoluk çocuğu taciz ettiklerini ballandıra ballandıra anlattıklarını duysanız şaşarsınız. anadolu irfanı diyerek taşak geçtiğimiz mevzuların çok daha hardcore versiyonları duhul ediyor taşralarında. cangılda her yer palu ailesi. işin kötü tarafı bazıları gerçekten bu durumları normal kabul ediyor. yukarıda anlattım. kadının görevi aileye para kazandırmak. o yüzden ergen bir kızın evine fuhuş yaparak noodle parası getirmesi sorun olmuyor. erkek çocukların istismarı bir nebze daha anormal çünkü onlar erkek. yalnız bu erkek çocuklar ladyboy olurlarsa o vakit yine normalleşiyor. işlevsiz sefil erkek rolünden evine para getiren kadına dönüşüyorlar ki bu bile değer kazanmalarına yetiyor.

    aileler çocuklarının sahipleri. gerçek anlamda onlara hayat verdikleri için çocukların anaya babaya borçlu oldukları kafalarına kazınıyor. bu sebeple erkek olarak para kazanamayan hatırı sayılır bir kitle cinsiyet değiştiriyor. bu arada sanılanın aksine tayland'daki ladyboy sayısı diğer ülkeleri üçe beşe katlamıyor. bu ülkede sadece daha göz önünde rahatça gezebildikleri için böyle bir illüzyon oluşuyor. fuhuş yaptırılan çocukların ise büyük kısmı diğer ülkelerden ithal ediliyor. kamboçya, laos, güney tarafta malezya vb. ülkelerden bizzat aileleri tarafından satılan çocuklar var. resmi rakamlara göre 75 bin üzerinde çocuk seks kölesi varmış.

    din, kültür, coğrafya hepsi bir yana. bu yaşanılanların en büyük sebebi yine ekonomi. tarımın çöküşe geçişi, petrol krizleri, savaşlar derken taşradan şehirlere akın eden köylülerin en kolay yola başvurmasıyla başlayıp hiç değişmeden devam ediyor. tek farkla tayland'da fakir olmak tıpkı ara geçiş sağlayan bir uyuşturucu görevi üstleniyor. bir raddeden sonra sadece aç kalmamak için bedenini satmak anlamsızlaşıyor. toplumda saygı görmenin bir usulü olarak para kazanma hırsı hasıl oluyor. iki gün pezevenk üçüncü gün bey derler düsturu bu ülkede de mevcut. iyi para kazandıktan sonra ne iş yaptığınızın pek önemi yok. çevrenizde size yaltaklanacak birilerini bularak sosyal tatmin sağlamaya başlıyorsunuz.

    batılı pedofillere hiç girmiyorum. konu yeterince mide bulandırıcı. onların dışında son olarak garip şekilde gelişen bir konudan bahsedeyim. ingiltere bugün genç nesile çok modern bir toplum olarak görünebilir ama çok değil 1967 senesine kadar eşcinsel olmak suç sayılıyordu. kimyasal hadımdan hapis cezalarına kadar ne ararsanız vardı. mahalle baskısından bahsetmiyorum bile. yasalarla hak tanınmasının ardından sonra dahi uzunca süre toplum içerisinde eşcinsel olduğunu belirtmek bir tabuydu. bugün sex education vb. dizileri izleyip vay be gençler kadın erkek demeden dazır dazır sevişiyorlar dediğiniz ülkenin yakın tarihi nice rezaletlerle dolu. türk insanı zeki müren'i, bülent ersoy'u bağrına bastığı yıllarda koca alan turing toplum baskısından ötürü intihar ediyordu.

    neyse, bu dönemde gençliğini yaşamış nice eşcinsel kendilerini gizlemek zorunda kaldılar. şimdi bu kesimden bazı emmiler emekli olduktan sonra dahi çevrelerine açıklayamadıkları için tayland'a taşınıyorlar. çünkü sakladıkları kimliklerini hayatlarının son demlerinde doyasıya yaşamak istiyorlar. gel gelelim bu amcalarla birlikte olan ladyboyların ruh ikizlerini bulduklarını söyleyemeyiz. olay yine dönüp dolaşıp mayışa geliyor. her şey sende anlamsızlaşıyor ey mayış
  • insanı güzel ülke. bir anekdot vermek isterim:
    2013yazında tur rehberi tolga kaptanoğlu bangkokta gezerken çantaya cüzdana sahip olmamızı ama öyle aman aman pür dikkat kendimizi kasmamıza da hiç gerek olmadığını söyledi. hırsızlığın az olduğunu hatta yolsa cüzdanınızı düşürseniz arkanızdan koşa koşa getirirler size dedi.
    tabiki içimden hassirilee dedim öyle şey mi olur. üçüncü değil 5. dünya ülkesi burası. insanlar çok düşük hayat standartlarında yaşıyo, her bişey olur dedim içimden.
    dememle birlikte o konuşmanın sabahında dumura uğramam bir oldu. hakikaten hediyelik manevi değeri yükse şeylerin olduğu bir poşetimi, pazar yerinin en kalabalık zamanında arkamdan koşturmaktan nefes nefese kalmış bi taylandlı kadın getirdi.
    nasıl utandım anlatamam.
    demek ki olay aç insan adam bile öldürür mantığında değilmiş. önemli olan insanın şefkatli ve iyi bir kalbi olmasıymış.
    iyi geceler.
  • sevgili eşimin kalabalık bir erkek grubuyla ikinci kez ziyaret ettiği ülke.üstelik 2.kez gittiği zaman sevgili eşi kemoterapi görmekteydi.ne güzel değilmi...
  • iki yıl kadar yaşayıp aşık olduğum yer. çok fazla yazılmış olsa da insanların güler yüzünü ekleyelim buraya. türkiye misafirperver bir yermiş. geçiniz efendim. tayland'da en fakir ailenin evine git ben açım de komşudan borç alır karnınızı doyururlar. yemeklerini yiyebilecek mide varsa tabi. orada kendinizi kıymetli hissedersiniz. ben kitap yazıyorum ayağına dolaşıyordum sanki orhan pamuk gelmiş evlerine. ortada yazdığım kitap falan yok o dönem. kısa metrajlı bir kaç film çekmiştim türkiye'deyken. şimdi bir belgesel çekeceğim diyordum sanki nuri bilge ceylan'ım. inanılmaz bir saygı görüyorsunuz. türkiye'de kitap yazdım diyorum her eline kalem alan diye başlıyorlar, bir film çektim de her eline kamera alan diye devam eder.

    dünyanın bence en yaşanılabilir yeri. insanlar kesinlikle sizin nereden geldiğinizle ırkınızla ilgilenmezler. umurlarında değildir yani. iyi ya da zararsız biriyseniz size kral muamelesi yaparlar. kötü biri olduğunuzu düşünürlerse uzak dururlar sizden. böyle anlatınca cennet gibi oldu. aslında öyle değil. hırsızlara dikkat edin. hırsızlık normal karşılanıyor. uyanık olun.

    bir kaç ayrıntı bilgi verelim gideceklere. kediler ve maymunlar çok değerlidir. tıpkı kral ve kraliçe gibi. bunlara laf etmeyin ters yapmayın saygılı olun. yoksa silkerler afedersiniz. bangkok ve pattaya'da birkaç ünlü caddesi var fuhuş sektörünün elinde. o bölgede çok sarhoş olmayın. kimseyle tartışmayın. hatta hiç gitmeyin. tayland'ın en gereksiz en saçma yerleri. sevişmek istiyorsanız normal insanlarla sosyalleşin. kimse kimseye naz yapmaz. sevişmeyi kutsal saymaz. namusla alakası yoktur. ilgi gösterin ve gülümseyin. bu kadar.

    bangkok’un resmi adını bir yere bakmadan yazana sınırsız içki veriyordu bazı barlar. ezberleyin buyurun ben google'a bakarak yazıyorum. ‘krungthepmahanakhon amonrattanakosin mahintharayutthaya mahadilokphop noppharatratchathaniburirom udomratchaniwetmahasathan amonphimanawatansathit sakkathattiyawitsanukamprasit’

    prathet thai yani tayland hiçbir zaman avrupalılar tarafından sömürge yapılamamış. özgürlüklerine aşırı değer veriyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. üç kişiyle arkadaş olursanız binlerce arkadaşınız var demektir. aralarına alırlar ve kaynaşırlar hemen. sizi arkadaş olarak görürlerse o bölgede kimse size dokunmaz. ne hırsızlar ne diğerleri.

    ülkede lèse majesteleri yasası var, bu da kral, kraliçe veya kraliyet mirasçılarına yönelik saygısız davranmanın ihanetten hapis cezası alması anlamına geliyor. ne yapın ne edin hapse girmeyin. sikerler kelimesi burası için hafif kalır. tayland'da para konuşur. bir kenarda zor anlar için bin dolarınız varsa korkmayın. bin doları doğru kişiye rüşvet olarak verirseniz ipten alırlar. hapse girmeyin bunu nereden bildiğimi de sormayın. beş dolarla da hallolabilir. paranız yoksa bitersiniz derdinizi kimse dinlemez. bin dolar ipten alınacak durumdaysanız bu arada. elli dolara halledilmeyecek adli olay yok gibi.

    lopburi'da maymunlar için bir tapınağın önünde her yıl ziyafet hazırlanır. sonbaharda oluyordu. maymunları açık büfe yemek ziyafetine davet ederler. maymun menüsünde sokaklarda insanlar için bulamayacağınız her şey var. festivalin amacı bu küçük tüylü hayvanlara iyi davranarak iyi şans kazanmak. dediğim gibi insanlara hamamböceği pişirip satıyorlar maymunlara salam sosis pilav köfte meyve.

    bangkok'un adı çıkmış nedense. kuru kalabalık. eğlencenin başkenti pattaya'dır. çok daha kaliteli insanla karşılaşırsınız. eğer finans işi yapacaksanız doğru yer yine pattaya'dır. kısa süreliğine tayland'a geldiyseniz bangkok olabilir ama eğer bir kaç ay takılma durumundaysanız kesinlikle pattaya derim. phuket'i çok iyi bilmiyorum. çok gittim ama kısa ziyaretler oldu. deniz kum bira ile yetinecekseniz güzel bir yer. ancak halk insanları orada arkadaş olarak değil kazıklanacak turist olarak görür.
  • her köşebaşında hamamböceği ızgara veya kertenkele dürüme rastlanılabilecek, gökdelenlerin 20 m. ötesinde teneke evler bulunan memleket. hiç sömürge olmamasına rağmen 4 bi yanının ingiliz sömürgesi olması yüzünden trafiğini onlara uydurmuş ve sol tafara göre düzenlemiştir. krallarına ilah gibi taparlar, öl dese ölürler.
    ayrıca pedofili merkezi olup, bu yüzden her sene onbinlerce gelişmiş ülke erkeğini dolarlarıyla beraber kendine çekmektedir.
    başkenti bangkok, para birimi baht'tır (çok bahtsızım = çok fakirim şeklinde espriler olmaması hepimizi sevindirmektedir).
  • başlığında muhtemelen ladyboydan küsküyü yemiş bir yazar tarafından bilinçli olarak yanlış bilgilerin paylaşıldığı ülke.

    mesela kişi başı geliri paylaşmış, demiş ki ‘vay efendim sefalet içindeler’. kişi başı gelirin az olması bir ülkenin diğerinden daha kötü olduğunu göstermez ne yazık ki. asıl önemli olan alım gücüdür. ürünlere eklenen ekstra vergilerle şişirilen fiyatlardır.

    mesela en basitinden örnek vermek gerekirse, türkiye’de düz iphone 15 128gb, 49-50 bin tl arasındadır. tayland’da aynı ürün hemen hemen yarısıdır, 25 bin tl’ye tekabül eder? niye? çünkü ürünlere tüketim vergisi, sik vergisi, sok vergisi eklenmez. düz kdv basar geçerler. kdv’de %7’dir.

    yani bir thai türkiye’deki emsalinden %40 az kazanırken, hemen hemen her şeye %50 daha az öder. iphone mesela ithal ürün. domatesi kıyaslarsak bu fark muhtemelen %90’lara kadar çıkabilir.

    mesela bildiğin bir litre süt türkiye’de 113 liraymış (oha!). aynı süt ama iki litre tayland’da 45-50 baht arası. niye? çünkü süte kdv hariç vergi almıyorlar.

    ülke uyuşturucu cenneti demiş mesela. tayland’da sadece ot serbesttir ve bir kaç haftaya tekrar katı kurallar getirilecek. herhangi bir uyuşturucu partilerin en gırla döndüğü yerlerde bile zordur, yakalanma durumunda maddi manevi kan alırlar. sadece eğer kişi turistse ve kısa dönemli tayland’daysa bir kaç gün içeride tutup sınırdışı ederler.

    ülke escort cennetidir demiş. bak bu doğru. yalnız türkiye’de ya da doğu avrupa’da olduğu gibi kadınlar zorla çalıştırılmaz, kendi kişisel tercihleridir. 100 dolar mevzusu da eğer sen yüzüne bakılmayacak gibiysen para ister haliyle.

    avustralya’da üretim yok demiş. asya’nın meyve sebze ve et ihtiyacının yüzde 60’ının avustralya’dan ithal edildiğini bilmediği için sallamış. hiç singapur, hong kong görmediği için olabilir. fakirliğinden dolayı cahil kalmış der geçerim.

    türkiye ile tayland arasında inanılmaz uçurum varmış. bak, ekonomik örneğini yukarıda verdim. sosyo-kültürel örneği de şu kadar basit; iki ülke arasında inanılmaz uçurum var, doğru. mesela türkiye’de insanlar aşırı mutsuz ve gerginken tayland’da tam aksidir bu durum. thaisinden, ‘farang’ına, rus’undan, hintlisine genel bir mutluluk durumu hakimdir ülkeye. gerginlik çok nadir yaşanır.

    tayland’ın avantajları olduğu, potansiyelini yansıtamadığı kısmı doğrudur. son 50 yılda 20 darbe gördükleri için, boomer kesimi kraldan çok kralcı olduğu için, çin bölgeyi singapur’da dahil son yirmi yılda aşırı derece baskı altında tuttuğu için ve daha bir çok sebep gösterilebilir bu durum için.

    ancak herhangi bir kıyaslamada, tayland, türkiye’den ve avrupa’nın yarısından çok daha iyi durumdadır. güneydoğu asya’daki endonezya’dan sonraki ikinci en büyük ekonomidir. enflasyon düşük ve hatta negatiftir (bu aslında problem), dolar bazında baht kuru sabittir, zaman içinde değer kaybetse bile bir gecede halkını aç köpek gibi ortada bırakmaz ve hatta demokratik açıdan daha gelişmiştir. evet, canı isteyenin darbe yaptığı, düzenli bir hükümetin yıllardır olmadığı tayland, demokratik açıdan türkiye’den daha iyi durumdadır. son seçimlere katılan parti sayısından ve aldıkları oy oranından da anlaşılabilir bu durum zaten.

    özetle, gittiğin bir yeri sevmemen senin sorunundur. ama yalan yanlış bilgilerle o ülkeyi kötülemem seni toplum önünde cahil davar sınıfına sokar.

    edit: bütün bu yazdıklarım, tayland’daki hane borçlanmasının rekor seviyede olduğu ve 2024 ortalarında ‘dün yediğin hurmalar’ kaynaklı ekonomik kriz beklendiği gerçeğini değiştirmiyor. 1997’de de benzeri bir kriz yaşanmış, hem kraliyet ailesinin araya girmesi hem de devrik başbakanları thaksin’in mantıklı ekonomi politikaları sonucu çok da alevlenmeden engellenmişti.

    bu seferde muhtemelen mayıs gibi başlar, hem kralın üç beş bir şey atması hem de thaksin’in tekrar politikaya girmesiyle durdurulur gibi geliyor. yok hükümet panik yapıp para basmaya kalkarsa 30 milyar dolarlık açığı kapatmak için, sonları türkiye olur, bir dolar 70-80 baht seviyesini görür. o zaman tekrar kıyaslayabiliriz tayland ekonomisi ve alım gücünü türkiye ile.

    ayrıca yatırım tavsiyesi değildir.
  • evet biraz da tayland gunluk yasamindan anekdotlar anlatma sırası:

    bu ülkede asansör bir milli meseledir. ne diyor bu dediginizi duyar gibiyim, tayland'da herhangi bir is merkezinde asansore binin, asansor dugmelerine en yakin duran kisinin kendiliginden asansor dugmelerine basmak, binmek uzere olan icin asansoru acik tutma dugmesine basma, herkes bindikten sonra kapatma gorevi otomatikman kendisine tahsis edilmistir. buna istisnasiz herkes uyar. ben de alistim artik.

    bu ulkede sinemaya giderseniz, film baslamadan once kralin goruntuleri esliginde bir kisa film karsisinda yaklasik 2 dakikalik saygi durusunda bulunulur, herkes ayaga kalkar.

    bu ulkede farang oldugunuz icin her seyi daha yuksek fiyata almak zorundasiniz. muzeye, hayvanat bahcesine bile girerken thai 70 baht foreigner 100 baht seklinde acik secik yazarlar, kuzu kuzu odersiniz. lokantalarda ingilizce menu fiyatlari ile tayca menu fiyatlari bile farklidir.

    calisma hayati ile ilgili sorumsuz ve rahat insanlar oldugunu soylemistim, ilaveten asiri duygusal ve hatta kindar insanlar. calisaninizi fircalayamazsiniz, uc secenek var, ya hungur hungur aglar, sizi alttan almak zorunda birakir, ya kin tutar butun isyerindeki taylilari size dusman eder, ya da ertesi gun hicbir haber vermeden isi birakir. uc halde de giren cikan size olur, zira ya gereksiz yere arkanizdan is ceviren bir suru dusman kazanirsiniz, ya da bir anda butun is sizin uzerinize kalir. o yuzden unvanim ust diye sevinemeyeceginiz ender yerlerdendir, burada memur olmak amir olmaktan daha kolaydir.

    inanilmaz sıklıkta yemek yiyorlar. cok degil, ama çok sık. bir de plastik torbalara kamis sokup kolaydi hindistan cevizi suyuydu, herseyi plastik posetlerden tuketebilme ozellikleri var.

    efsane gerizekalilikta bir dilleri var. 44 sessiz harf olup da toplamda sadece 17 sese karsilik gelmesi mi dersin, hepsinin birbirini andiran yazi bicimleriyle ifade edilmesi mi dersin, adamlar sanki bizden baska kimse yazamasin, okuyamasin diye icat etmisler resmen. yoksa cumle yapilari cok basit, sadece onunuzde koca bir okuma-yazma engeli var. pes ettim, zaten gunun yarisinda kap khun krap ve sawas dee khap diyerek durumu idare edebiliyorsunuz.

    asla arif insanlar degiller. cidden uzun uzun anlatmak, bosluk birakmadan anlatmak ve dogru anlatmak gerekiyor, kazara bir yanlis anlarlarsa kendinizi bir vodvilin ortasinda bulmaniz isten bile degil.

    son olarak 21.kata kadar cikabilen cengaver karincalari var bir de. *
  • turkiyeden sonra icqda en cok abaza dolandiran ikinci memleket
  • ---- bu bir gezi yazısıdır ---

    seyahat etmeyi seven her insanın, ömründe minimum 15 gününü ayırması gereken yeryüzündeki cennetlerden biri. hakkında oluşan "sex turizmi" etiketini kesinlike hak etmeyen, bundan çok daha fazlasına sahip güzel memleket.

    kız arkadaşınızla gidecekseniz, "olum kayseri'ye pastırmayla gidiyorsun" tarzı onlarca komikli sözle karşılanacaksınız etrafınızca ama takmayın, zira burdaki o taylandlı kadın imajını yaratan şey esasen ladyboy'lar. tayland kadını kara kuru bir şey abi. seyahatiniz boyunca boylu poslu, daracık elbiselerle göreceğiniz kişiler aslında bildiğiniz ahmet abi, mahmut abi, ramazan abi yani.

    sıradan bir seyahatin yanında ufak çaplı bir maceradır aslında tayland.

    of, orda ne yiyeceğiz bu adamlar böcek falan yiyor muhabbeti var bir de. evet, kızarmış akrep, kızarmış çekirge, kızarmış hamamböceği yiyorlar ve açık açık satıyorlar ama zorla değil yani. türkiye'de dışarda kafelerde, restoranlarda ne yiyorsan onlarda da var. merak etmeyin aç kalmazsınız yani. sadece tayland yemeği yerseniz daha ucuza gelir. ortalama bir tayland yemeği 100 baht iken, onların european food olarak kategorize ettiği yiyecekler minimum 200 baht'tan başlıyor. gerçi 16 baht'ın 1 tl olduğunu düşünürsek, her türlü ucuz.

    biz seyahate bangkok ile başladık. trafik olarak istanbul'u kesinlikle aratmayan, kalabalık ve dağınık şehir. turistlerin genelde takıldığı yer olan khaosan road ve onun civarı. konaklamak isterseniz tavsiye ederim. yalnız, "aman çok ses olur şimdi o caddede" derseniz, tam karşı sokağında da çok güzel sessiz yerler var. (hosteller için tavsiyede bulunabilirim)

    bangkok'ta hırsızlık çok fazla diye uyardılar ama açıkcası o tip bir olay ne bizim başımıza geldi ne de başkasını gördüm. bence daha enteresanı, sokakta sizi yalan yanlış yerlere yönlendirmeye çalışan garip insanlar. mesela x sarayına gidiyorsun, adam seni sokakta durduruyor, oraya gitme bak orası kapalı bugün, sen bu yönden y sarayına git diyor. kapalı falan da değil he. yolunuzdan şaşmayın, siz devam edin.

    ulaşım için kısa mesafede tuk tuk iyi bir tercih olabilir. ama binmeden kesinlikle gideceğiniz yeri net bir şekilde söyleyin ve pazarlağınızı yapın. evet, pazarlık. bangkok'ta her şeyin başı pazarlık. hatta tüm tayland coğrafyasında. tuk tuk'a binerken, taksiye binerken, hediyelik bir şey alırken, hatta tura katılırken. hepsi için neredeyse yarı fiyatına anlaşabiliyorsunuz.

    tur demişken, tayland'da her yer tur ile gilebilirsiniz. bangkok için konuşuyorum, ayuthaya ve yüzen pazara turla gidebilirsiniz. yarım günlük turlar oluyor bunlar ve gayet güzel minibüslerde gidiyorsunuz. baya uzak olduğu için bu tip yerler, tek başına gitmek hem külfetli hem de yorucu olabilir. sarayların olduğu kısma veya çin mahalallesine yürüyerek ulaşabilirsiniz eğer khao san road civarında kalıyorsanız.

    uçaktan indikten sora khao san'a taksi ile 500 bahta götürüyorlar. (1 tl = 16 baht) yorgun değilseniz havaalnından kalkan sky train'e binip son durakta inerseniz ve ordan taksiye bindiğnizde toplam masrafınız 250 baht gibi bir şey oluyor.

    bangkok'tan sonra phuket'e doğru yol aldık. şimdi öncelikle şunu şiddetle tavsiye ederim ki, phuket'ten sonra gideceğiniz bir yer varsa - mesela biz phi phi adasına geçtik ordan - kesinlikle ama kesinlikle, bangkok havaalanındaki o turist bilgilendirme masasında size yardım etmek isteyen insanların sözünü dinleyin. phuket'e indiğinizde sizi ordan alıp otelinize bırakacak, phuket'ten ayrılıp x bir yere gideceğinizin sabahına yine sizi hostelinizin kapısından alıp o yere götürecek organizasyonu çok cüzzi bir ücrete yapıyorlar.

    bu arada şunu çok net söyleyebilirim, organizasyon konusunda baya iyiler. hiçbir aksama olmuyor.

    eğer yazın gidecekseniz, phuket denize girmek için pek ideal bir yer değil bence. inanılmaz şiddetli ve büyük dalgalar var. zaten girmek de yasak. sürekl kırmızı bayrak var. phuket'in eğlence yeri bangla road. buraya kesinlikle uğrayın. kocaman, trafiğe kapalı bir cadde sağlı sollu barlar, kafeler. çoğunda da dans eden ladyboy'lar. evet, sizin o tayland rüyanızdaki kadınların %90'ı, bildiğin travesti. yalnız şunu söylemeliyim ki adamlar estetik ameliyatta bir dünya markası. anlarsan surattan anlıyorsun, başka türlü hayatta ayıramazsın.

    gitmişken hard rock cafe'ye de bir uğrayın derim.

    burdaki turlara katılarak, james bond adası, fil safarsi, kaplan krallığına gidebilirsiniz. gerçi james bond island dedikleri yer pek bir boka benzemiyor da işte, adı var.

    kafa dinleyeyim, daha güzel şeyler göreyim diyorsanız bence phuket'e maksimum 3 gün ayırmalısınız.

    bizim ordan sonraki durağımız koh phi phi adası oldu. phuket'ten oraya gidiş feribotla 2 saat sürüyor. (phi phi için de kalacak güzel yerler önerebilirim) açıkcası tayland gezisi, phi phi öncesi ve sonrası olarak bölünebilir. öncesi, bangkok, phuket, giderseniz pattaya gibi yerler çok hareketli, gürültülü ve kalabalık yerler. phi phi ve sonrası olarak anlatacağım yerler ise daha huzurlu, ada hayatının yaşandığı, sakin, romantik, denizin tadını çıkartabileceğiniz yerler.

    phi phi adası'na ayak bastığınız anda hayatınızdaki bütün o koşuşturmacadan, stresten, tedirginliklerden arınıyorsunuz. burdan sonra gideceğiniz diğer adalarda da çok rahatlıkla gözlemleyebileceğiniz o miskinlik müthiş bir şey. adamlar adeta, "amaaan boşver abi ya" trbinde takılıyorlar. koşuşturmaca yok, hızlı yürüme bile yok lan. millet yavaş yavaş yapıyor her şeyi. denize girecekseniz long beach'i tavsiye ederim.

    burdan yine turla, o meşhur maya beach'e gidebilirsiniz. viking cave, monkey island gibi yerleri de yine o turun içinde gezebiliyorsunuz. yarım gününüzü alıyor. tavsiyem, kesinlikle long tail ile yaşamayın bu tecrübeyi. 200'er baht daha verin, speedboat ile gidin. dalgalar o kadar sert ve büyük ki, long tail'i kolayca yutabilir. kaldı ki lifejacket falan da yok. nerden mi biliyorum? bir arkadaşım...

    phi phi'den sonra kesinlikle görmeniz gereken bir yer daha var ki, koh samui adası. en az phi phi kadar güzel bu ada, phi phi'den çok daha büyük bir yerleşim alanına sahip ve daha gelişmiştir. yalnız buraya gideceğniz tarihi iyi belirleyin, çünkü hemen dibindeki koh phangan adasındaki full moon party'i kesinlikl kaçırmamalısınız. hayatımda gördüğüm en efsanevi parti diyebilirim. gerçekten tecrübe etmesi müthişti. giderken yanınıza çok değerli şeyler almayın, zira metrobüsün içinden bile daha kalablık bir ortam var.

    samui'den gidilmesini şiddetle tavsiye ettiğim bir diğer yer, koh thao ve koh nang yuan. buraya da yine turla gidebilirsiniz. gidiş yolunda şnorkel ile mercanları ve yüzlerce çeşit balığı gözlemleyebileceğiniz mükemmel bir yerde duruyorsunuz. 1 saat gibi bir süre, muazzam şeyler görüyorsunuz. nang yuan ise cidden muhteşem bir yer. üç tane minik adayı, incecik bir kumsal birleştiriyor. su o kadar berrak ki kafanı suya sokmadan bile her şeyi rahatlıkla görebiliyorsun.

    velhasılı, çok uzun ettim farkındayım. yapabilirseniz minimum 15 gün ayırın tayland'a. çünkü gerçekten buna değer. hatta 3 hafta mesela baya ideal.

    sorularınız olursa memnuniyetle cevaplayabilirim. ben gitmeden önce blog'lardan baya bilgi toplamıştım. baya da işime yaramıştı.

    gidecek olan varsa şimdiden iyi tatiller. hayatınızın en güzel günlerini yaşayacaksınız muhtemelen.

    bu arada yazmayı unutmuşum, tayland'a iner inmez, havaalanında internet paketi alın. müthiş hızlı 15-30 günlük paketleri 30-40 liraya satıyorlar ve limitsiz. üstelik wireless gibi de kullanabiliyorsunuz.

    ---- bu bir gezi yazısıdır ---
  • "insanin tayland'a karisini goturmesi munih'e bira goturmek gibi"

    kurtlar imparatorlugu isimli romandan.
hesabın var mı? giriş yap