• geçen gün heyecanlı heyecanlı bir entry giriyorum. eşimin sesiyle irkildim:

    - dışarda hava çok güzel, gel balkonda bi çay içelim.
    - tamam, entry yazıyorum, bitiyo ama. geliyorum şimdi!

    - ohoo iyi valla.. ssg ne güzel sizi bedavadan çalıştırıyor!

    bu esprili cümlenin üzerine balkonda oturduk, konu üzerinde karşılıklı fikirlerimizi paylaştık.

    benim düşüncem şu. elbette herkes para kazanmak ister. hele severek, eğlenerek yaptığınız işten para kazanıyorsanız, değmeyin keyfinize. kim 'merhabalar, ekşi sözlükte yazdığınız 1500 entry için size 1500tl verme kararı aldık, alın güle güle harcayın!' diye bir mektup alsa sevinmez ki?

    ama bu biraz bencillik olmuyor mu? 90lı yılların sonunda, ssg ekşi sözlük'ü yeni yeni yaratmaya başladığında kimse ona herhangi bir maddi yardımda bulundu mu? ssg'nın arkadaşları gerek kodlama aşamasında, gerek bomboş bir site icin vakit ayırıp başlıklar açma, entryler girme, kısacası 'sözlüğü sözlük yapma' aşamasında kimseden tek kuruş aldı mi? sözlük tüm türkiye'ye açıldıktan sonra yazar alımları başladığında moderatörler 10ar entrylerini okudukları çaylakları onaylarken veya onaylamazken geçen yüzlerce-binlerce saat için hiç para kazandı mı? hayır.

    kısacası sözlük popüler değilken, yeni yeni şekilleniyorken hangimiz gerçekten emek harcadık? bizler hazıra konduk, bize sunulmuş platformda kitlelere ulaşma amacıyla kendi düşüncelerimizi, olaylara yorumlarımızı, tepkilerimizi paylaşmaya başladık, yine bu platform sayesinde, neredeyse tüm türkiye'yle. eğer ekşi sözlük 'sözlük' fikrinin ilk örnegi olmasaydı, ssg ve diğerleri yazar alma, entry denetleme, yazar uçurma konusunda son derece hassas ve başarılı davranmasaydı ekşi sözlük bugün 10. yılını deviriyor olur muydu? olsa bile bu popülerliğini koruyabilir miydi? hayır.

    bence ekşi sözlük kurucular ve yazarlar arasında 'karşılıklı fayda` sağlayan ilişkiye dayalıdır:

    - yazarlar var oldukça ekşi sözlük ayaktadır, popülerdir.
    - ekşi sözlük var oldukça da bizler kitlelere fikirlerimizi, yazılarımızı ulaştırma şansına sahibizdir.

    bu durumda kusura bakmayın ama, ekşi sözlükten 'telif verilmiyor' diye gitmek isteyen buyursun gitsin. kendi yazılarının çok değerli olduğunu düşünen varsa gitsin bi günlük satın alsın, entrylerini ona yazsın. sonra gitsin kitap haline getirsin o entryleri. satışa çıkarsın. o zaman hakettiğini düşündüğü parayı kazanır belki. gidene kal denmez.
  • sozluk elestirilerinde begenmiyorsan yazma esiginin hic bir zaman sonu gelmeyecek, cunku burayi cogu yazar babasinin mali gibi, dingonun ahiri gibi kullaniyor. cogu kisinin kendini tatmin ettigi, sanal bir karakter yaratip onun ekmegini yemeye calistigi, bazen de yedigi bir yer burasi. bir de ustune para istemek? bence olabilir, ama o zaman burayi o verilen paranin hakkini almak icin calisan bir editor ordusunun sarmasi gerek, ve ben editor olsam, burada maksimum 500 kisi birakirim. bir kere "iii", "eeet" falan yazan topunuzu atarim, hem para al, hem imla kurallarindan habersiz ol? kusura bakma, good game. belki politik gorusu bana cok ters dusenlere de kapiyi gosteririm, medya kurumlari oyle yapmiyor mu? hem para alacaksin, hem de imajimi bozacaksin, yallah. sirketlestik mi? o zaman kurumsal kimligi koruyacagiz, hem de calisan statusundesiniz, carcarcar ona buna cemkirmek yok. salla basi al maasi. oluyorsa olun deyin, sizin guzel hatiriniz icin, siktirip gitmeyeseniz diye lobi yapacagim. ama olmuyor degil mi? hem turkiye'nin en cok okunan sitelerinden birinde kisisel sovunu yap, hem de ustune para al. firat'tan geliyor: yek yea.
  • ne denirse densin, benim nezdimde burayı güzel yapan amatörce yazılan yazılardır. canım ister günde 2346 entry yazarım, canım ister bir sene uğramam.

    kaldı ki sözlük gibi bir formatta (ki ilgili başlıkta bol bol açıklanmış) gelirin hakkaniyetle bölüştürülmesi gibi bir durum pek mümkün değil.

    çok yazana mı para verilsin? o zaman herkes çok yazar...
    çok popüler olana mı? kime göre popüler neye göre popüler?
    çok bilgi içerikli girene mi? bilgi manyağı oluveririz mazallah.
    çok şükelaya mı? badim var kazanıyorum...
    eşit mi dağıtılsın? oldu canım görürsem söylerim.

    bu sorulara cevap vermeden haydi madem öyle işte böyle diye gidilmez. ayıp ayol..

    ha ortada bir gelir var ve bu sözlük giderlerinden fazla kardeşim diyorsanız şöyle izah edeyim. hemen yan ilçede 500 kadar fabrika var. ortada bir gelir var (bir gelir var, bir gelir var; dibin düşer mealinde) ve bu geliri üreten işçiler düdük kadar maaş alıyorlar. patronlar da geri kalanını. sanıyorum kapitalizm bu. kaldı ki ortada gerçekten sadece sözlük giderlerini karşılayacak gelir olsa bu kez telif hakkı isteği saylanmayacak eyle mi?

    ekşi sözlük yazarıyım diye gerinmek, bişında kollar patlıcan geyiğiyle bol kepçe eğlenmek, yeni insanlar tanımak, genel kültür geliştirmek paha biçilemez. geri kalan herşey için telif hakkı...

    madem ile başlayıp olası tüm cevaplara siktirip giderim o halde formatı hoş olmuş, güzel olmuş. kesin bi adı vardır bunun. peşin peşin cevap verip olası tüm yorumları anlamsız kılmak diye. bilemedim.
  • bir duvara özene bezene resim yapıp, sonra duvarın kendisine bunun için para ödemeyeceğini anlayınca hayatı keşfeden bir çocuğun, duvarı yıkamadığı için diğer yöne giderek kaderini çizmesini anlatan 2009 yapımı kısa film.

    edit: fatastik animasyon. duvarla çocuk arasında geçen diyaloglar, duvarın kendisini yapan ustayı anlatışı gibi sahneler var.
  • gerçek bir siktirolupgitme değildir.. gerçek siktirolupgitmeler her zaman sessizce olur.. bu olsa olsa popülist bir siktirolupgidiş.. yani nedir ki abi.. insanların bu geri dönmeyeceğim ama şu kapıyı bi hızlı çarpayayım egosu.. hanımlar beyler mümkünse gelmelerde uzun uzadıya açıklamalar olursa.. daha samimi biliyonmu..
  • telif hakkını sadece 'para' olarak değerlendirmemek gerekir şeklinde bir düşüncede olduğum gibi, demek istenileninin/talep edilenin salt para ekseninde ele alınmaması gerektiği çok açık olarak anlaşılıyor zaten yazılanlardan. * (bu yazılanları yazanlar telif hakkının verilmesi isteyenler)
    birilerinin hisessinin ne olduğu üzerinden argüman geliştirmek ise çok sağlam bir temele oturtamaya tekabül etmiş savlarının bir kısmını, o ayrı.

    bir de eleştirirken seviye diye bir şeye iman edip bu eşik üzerinden gidenler de oluyor ya; hakikaten fikirsizliğin, eleştirilecek noktayı tam olarak kestirememenin, ama hoşuna da gitmediği için bir şey söyleme ihtiyacı hissedenin ortaya attığı bir acaip sav görüntüsünden başka bir şeye benzemiyor bu. ne seviyesi, neyin, kimin seviyesi? seviye süzgeci var da oradan mı geçirilecek her yazılan.

    en basit biçimde her yazara yazar olurken/olduktan sonra onaylatılacak bir sözleşme ile bu konunun çözümü -şu an uygulanan yöntemle tamamen aynı olacak şekilde bile olsa- rahatlıkla sağlanabilir. he sen vereceğin yazara ver yine telif hakkını/belirli bir yüzdeyi daha sonra.
  • japonlar "user generated content web site" diye bişey icat etmiş, mevzubahis sözlük de ucundan kenarından bu sınıfa giriyor sanırım. şimdi bu user generated content demek, kullanıcının geliştirdiği, yazdığı çizdiği demek. user, kullanıcı oluyor, generated geliştirdiği; content de içerik. valla yav inanmazsın, bu şekil örneğinde biiirsürü site var. yani te allaam dünyadan haberimiz mi yok nedir; nasıl atlamışız böyle bir şeyi.

    adamın biri bu geleceği görüyor, tee 99 yılında böyle bişeye koyuluyor. motivasyonu konumuzun dışında, insanlar romantik nihayetinde. neyse, sonra bu kullanıcıların geliştirdiği içerikle şekillenen siteler ün sahibi oluyor, duymuşsunuzdur youtube diye bi site var mesela, yasak falan ama duyuyoruz ordan burdan, dimi gençler?

    bu bahsedilen sözlük de işte emsali olmadığı için japonyadan az gelişmiş bir ülkenin kendini ifade etme güçlüğü çeken gençleri arasında ünleniyor, bi kafeye gittiğinde yan masada bir sözlük muhabbeti duyuyorsun misal, merak ediyorsun bakıyorsun, yazar alımı bekliyorsun, 10 entry girip bekliyorsun, 15 girince sıra uzuyormuş diyorlar, moderatörler keyfine göre alıyormuş diyolar, bir sürü dedikodu duyuyorsun ama bekliyorsun. niye? yazar olmak istiyorsun. nerde? sözlükte. neden? çünkü popüler, çünkü yazabiliyorsun, çünkü istediklerini söyleyebileceğin bir mecra arıyorsun, çünkü sözlükte kızlar teklif ediyormuş vsvs. bu nedenler arasında para kazanmak var mı? yok.
    telif hakkı para kazanma yöntemi pek sayılmaz bu ülkede esasında. ben de bir gün büyüyüp yazar olmak istiyorum, ama evvela para kazanmam lazım diyorum. neyse ülkemizin şartları konunun bu tarafından alakalı sayılmaz.

    kullanıcının geliştirdiği içerikle şekillenen (format vs. illaki var, tk diye bi kurum var bu ülkede, bu da lokal koşullar başlığında incelenmeli gerçi, neyse) bir sitenin, içeriği oluşturan kullanıcılara telif ödemesi gerekliliği, bu içeriğin sadece yazı olmasından mı kaynaklanıyor? fikri mülkiyet hakkı falan. eyvallah anlarım, ama burası bir web sitesi, ve altta dikkatini çektiyse vaktiyle micheal jackson falanlı bişey vardı.

    madem fikri mülkiyetin ve yazdıkların bu kadar kıymetli, ve ee dengi olduğun kullanıcıların büyüüüük bir çoğunluğu bunu eğlence malzemesi, küçük bir kısmı ise bilgi kaynağı olarak kullanıyor, fikirlerini kitap ya da telif hakkı iddia edebileceğin başka bir hale getir, topla ve gerçekten aldığın telif hakkına değecek bir ülkede bastır falan ne bileyim.

    sorun şudur, bu cümleyi sarfeden kişi sözlükten ister sikertip, ister siktirip gidebilir. ama bu ülkede yaşıyorsa, bu ülkenin gereğinden fazla popülerleşmiş (hmm gereğinden fazla demeyelim aslında, aşırı desek yeterli sanırım) bir medya mecrasında öne sürdüğü yazı ve fikirlerin, te en başta zaten sırf o mecra fazla tık alıyor ve fazla popüler diye yazar olmak istemiş olmasını geçerek sırf bu sebepten yani bu mecranın bu içerikten ötürü iyi para kazanıyor olmasını öne sürerek maddi bir karşılık bekliyorsa,
    japonlar user created content diye bişey icat etmişler lan.
    çoğilginç.
  • birilerinin benim, senin bir başkasının yerine(ihtiyaç yokken) kararlar alması devrim yapmaya kalkışması irrite edici bir şey.. devrim dediğin zaten ortada çoğunluğun genel bir sorunu rahatsızlığı olduğunda yapılabiliyor. tepki alıyorsun bu kadar adamdan buna rağmen bir ısrar bir ısrar. durduk yere çıkıp insanları galeyana getirmeye çalışmalar, ben çok iyi biliyorumculuklar falan.. nasıl bir ego nasıl bir kendini beğenmişlik yareppim. al işte sana 92 tane neden verilmiş işte.. insanlar katılmıyor sana. 192 de olur o.

    gelecekten 92 tane beklentim olacaksa bunlardan hiç biri bile böyle tavana vurmuş bir ego olmayacaktır. bir de insanlar sana katılmıyor diye bir küçümsemeler bir aşşağılamalar.. siz kimsiniz yahu kim?

    selametle iyi yolculuklar dilemek düşer bize bu lafı yazana, dile getirene.

    sözlükte v for vendettacılık oynamak diye başlık açacağım yakındır ehah.
  • bunu diyen şunu da düşündü:

    "o kadar telif dedik hala müyap gelmedi lan?"
hesabın var mı? giriş yap