• portakalda vitamin bile değildim. çünkü daha o portakal bile yoktu.

    edit: gencim diye kıskandınız dimi. otuz yaş sendromuna mı girdiniz lan!
  • yaş 2, altıma sıçızlıyordum.
  • 20 yıl önce bu zamanlar ilkokul bitmişti benim. bizim ilkokuldan çıkanlar sadece fevzipaşa ortaokulu'na gidebiliyordu ve bu okul karşıyaka'nın "öteki"si olduğu için sınıfları 55-60 arasında değişiyordu. ama işte bir tek almanca sınıfına ilgi yoktu ve o yaz almanca mı seçsem diye tatlı bir telaşla geçti.

    ama asıl önemlisi, italya 90 vardı. önceki turnuvada yani meksika 86'da arjantin'i tutmuş ve kazanmıştım. maradona'yı çok sevmiştim. italya 90'da sikilaçi, baccio (yazılışlarına hiç bakamayacağım) gibi isimler aklımda kalmıştı. ve ben bu sefer yugoslavya'yı tutuyordum. ama işte yugoslavya çeyrek finalde arjantin'e penaltılarla elenince sinir olmuştum. grup maçlarında yugolara 4 tane atmasına rağmen batı alamanya saflarına katılmıştım. batı almanya'nın o beyaz üzerine üç renkli alaman bayrağı şeritli efsane formasını görüp de etkilenmemek elde değildi. kalede illgner, defansta augenthaler, brehme, orta ve ileride matthaus, littbarski, völler ve klinsmann. gel de bu kadroyu tutma.

    brehme'nin sanırım panaltıdan attığı tek golle şampiyonluğu kutlamıştık. böylece ben arjantin-almanya arasındaki iki finalde de galip tatarı tutan kaypak bir çocuk olmuştum.

    sonra okul zamanı alamanca'yı seçtim ve 28 kişilik sınıfta okudum. bir de 20 yıl önce yani tam 1990 yazıda komşumuzun alamancı kızına aşık olmuştum; ismi filiz'di.
  • sony walkman içinde michael jackson - bad kasedi olan*, ilkokul ile beraber susam sokağının başlamış olmasını şans sayan, mavi ay dizisinin ingilizce dublajını radyoda bulunca sevindirik olan *, polis radyosunda kayıp eşya anonsuna kadar dinleyen, siyah önlüklü bir sezon geçirmiş, cumaları tatlı günü diye seven * yeni kardeşi olan ufaklık...
  • 10 yaşındaydım ve okumaktan sıkılmıştım..
  • taban düşüklüğü vardı bende. demirden yapılmış ayakkaplarımla önüme geleni tekmeliyordum.
  • üniversite bitmiş ya da bitmek üzere... para kazanmak için piyasada tek gitar tek vokal müzik yaparken diğer taraftan da gümbür gümbür rock yapan bir grubun solistliği sürdürülmektedir.
    hayat çok güzeldir.turneler, müzik... doğal olarak bekârlık sultanlıktır. dünyada sanki herşey benim için özel olarak dizayn edilip hayatıma serpiştirilmiş gibidir o günlerde...
    bitmesin istenir...
    ama...
    biter gider...
  • 1990 yazında, fethiye'de kaldığımız pansiyonun sahibesi içerken özenip rakının tadına bakmak istemiştim. bir yudum almamla geri püskürtmem bir olmuştu ve "kusmuk gibi bu yea" demiştim. "ben ilkokuldan beri rakı içiyorum ulan" demek isterdim ama devamı gelmedi.
  • -dersaneye gitmek
    -eve çok geç gidememek
    -kızlarla yeni yeni ve acemice kaynaşmak
    -siyasi görüşün oturmamış olması
    -ümitli olmak
    -henüz az kazık yemiş olmak
hesabın var mı? giriş yap