• çıtırdım o zamanlar; yolda yürüdüğümde dönüp bakarlardı, tüm arabalar bana yol verir, dağlar taşlar inlerdi güzelliğimden. şimdilerde arabayı üstüme sürüyollar, yolda yürürken de kaldırımdan aşağıya itilmemek için çok efor sarfediyorum. dağlar taşlar ne yapıyor bilmiyorum.
  • kiyafet:

    testament, megadeth, metallica t-shirt'leri,
    sac ne kisa ne uzun [80'li yillar futbolcu sacinin hallicesi] bir halde,
    daha dar pantolon bulamadim, bununla idare edin,
    kil kuyruk sakal, biyik.

    gunluk aktivite:

    bahadir'la birlikte "olm su album cikmis, hayri'de vardir.." deyip kaset pesine dusmek,
    c64,
    teleskop,
    mahalleden arkadaslarla futbol maci yapmak, erige dalmak, pis yedili oynamak,
    gitar calmayi ogrenmeye calismak, bu arada cevredekilerin kafasini sisirmek,
    c64 icin kafa ayar devresi yapip, satmak.

    denyoluklar:

    bahadir'larin arka bahcesindeki kulubede, dedesinin malzemeleri ile kendi gitarimizi yapabilecegimizi sanmak ve saatlerce, gunlerce ugrasmak. gitari yapmak, telleri takinca o guzelim sanat eserinin robin hood'un yayina donmesi,
    bahadir'la beraber "olm eskisehir'e gidelim universite icin" diye kararlastirmak, hiyaragasinin ankara'da kalmasi, benim eskisehir'e gitmem,
    onceki sene ayni sinifta olan acid'ci hakan'la acid-metal kavgalari yapmak.
  • huzur evindeydim. (bkz: benjamin button)
  • üniversiteyi bir yıl uzattım diye babam harçlığımı kesmişti. ankarada 2 yada 3 tane bilgisayar firması vardı ve ben birinde bütün bir yaz çalışıp pc imal etmeyi ögrenmiştim. bilgisayarı görenin mertek sanıdığı yıllardı ve ben 80286 lar toplayarak harçlığımı çıkarıyorum. hatta o paralarla ilk motorsikletimi bile almıstım. ide drivelar yeni icat olmustu da mfm driveları low-level formatlamak dan yeni kurtulmuştuk. aynı zamanda odtu bahar festivali dahil bütün üniversitelere konserler vermeye gidiyorduk ki heavy metal dinleyicisi bir avuç insandı. yine uzun saçlarla gezip gittiğimiz her yerde laf işitip dayak yemenin ucundan dönmekle meşgulduk. (ki siz sonrasında sayemizde rahat rahat uzun saçlarla gezebilesiniz diye) odtu fantasy role playing & science fiction topluluğunu kurabilmek için götümüzü yırtıyor, tüzün denliye frpnin ne olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. (o sene anlatamadık maalesef, ondan sonraki sene ben mezun oldum da topluluk anca kuruldu) . bir yandan da millete d&d nedir onu öğretiyorduk. tayfayla sabahlara kadar briç oynayıp memleketi kurtarıyor, yada bilim kurgu kitapları üzerine tartışıyorduk. ooof ki off ne kraldık 20 yıl önce...

    odtü ne kadar güzel bir yerdi o zaman, daha tikky lik de icat olmamıstı, bilkent açılalı bir kaç yıl olmuş tikky lerin atası olan ciks ler oralarda ikamet eder odtüden içeri bile giremezlerdi. öğrencilerde şimdiki gibi amacsız tatminsiz bomboş beleş adamlar değillerdi. arkadaşlık dostluk bambaşkaydı. ilişkiler sanal ortamlar üzerinden yaşanmazdı. internet yoktu cep telefonu yoktu ilişkiler ulu orta yaşanıp da ortalığa saçılmazdı. hayatta elde edilen her şeyin bir anlamı vardı o zaman.
  • 3 yaşındaydım. ilk piyano resitalimi vermeye hazı..sadlkfşhasdj
  • * (bkz: portakal terk)
  • kendi halinde bir ilkokul çocuğuydum. evet o zaman ilkokul vardı ve önlüğüm siyahtı. hoşlandığım çocuk tolga'yla misket oynardık, hep o kazanırdı çünkü kazanınca mutlu oluyordu. okul tüm gündü ve kocaman bahçesinde ders dışında tüm gün oyunlar oynardık. yerden yüksek, kızlar erkeklere karşı- bu fenaydı yakalanırsan öpüyorlardı- basketbol, lastik. hayat güzeldi o zamanlar. hiç haftasonu olsun istemezdim, evde canım sıkılıyordu çünkü. bahçedeki kocaman kestane ağaçlarından düşen kestaneleri, bulduğumuz cam kırıklarıyla oyar, kolye ya da yüzük yapardık.
    sezen aksu'ya aşıktım kendimce. onun vokalisti olacaktım, elimden tutup şarkıcı yapacaktı.
    sonra tolga'yı okula yeni gelen sesil diye bi kıza kaptırdım. tolga yine de beni seviyordu. bunu da şurdan çıkarıyordum; öğle yemeğinde sesil yolumu kesti ve başımdan aşağı salçalı makarna döktü. galiba ondan sevmiyorum salçalı makarnayı. bitlendim sonra. annem saçlarımı kısacık kestirdi, tolga da suratıma bakmadı bi daha. bir süre annemden, tolga'dan ve tüm erkeklerden nefret ettim. ama uzun sürmedi. sonra ortakulak iltihabı geçirdim. okul bitene kadar tolga'yı sevmeye devam ettim.
  • bildiğin denyoydum. ne de güzeldi denyo olmak. 20 sene sonra yine olurum belki.
hesabın var mı? giriş yap