• sınıf başkanını bilmem ama bir sınıf dolusu başkan yardımcısı (ve aslında çok daha kötü durumda olanları) ile okuduğum için bana ilkokulumu hatırlatmıştır bu görüntüler. linki gönderen arkadaşımın diğer videolarını referans alarak gülmek için açmıştım, izlediğimden beri 9 yaşımdan geri gelemedim. fakir olmak kötüyse, fakir çocuk olmak berbattır ama en kötüsü gerçekten ıslak çoraplarla okula gelmek zorunda olmaktır. abisinden ablasından kalmış ayakkabılarını sınıfın sobasında (evet soba bildiğin soba) kurutan arkadaşlarımın halleri gözümün önüne geldi bu videoyla. biliyorum bağlantı kurmak anlamsız ama tam da nu perayla, public'le ilgili entry girmek için sözlüğü açmıştım, karşıma başlık çıktı. neyse neye niyet neye kısmet.
  • öğretmen: demin ne yaptılar kızım anlat.
    havva başkan: öğretmenim demin ben şimdi soru yazıyordum tahtaya, soruyu yazdım, çocuklara ben kendim cevapladım, tahtaya teker teker çıkarttım, öğretmenim anlatsınlar diye anlasınlar diye diğer çocuklar bazı kişiler anlamıyor diye, anlasınlar diye. ordan şey diyor ki burak, yok ben bugün başkanım yok sana not verelim yok şöyle yapalım yok böyle yapalım..ben burda ders anlatmaya çalışıyorum herkes kendi aleminde. ben böyle başkanlığı nasıl yapayım şimdi? ben bir günde yetmiş soru yazdım bu soruları size anlatmaya çalışıyorum. hepsini anlatmaya çalışıyorum siz de anlayın siz de yapın siz de yazılıdan yüz alın diye ama siz beni dinlemiyorsunuz. orada hamza birşeylerle uğraşıyor burda atalay ve hüseyin beni dinlemiyor kavga ediyor ben ne yapayım böyle? ben nasıl başkanlık yapıcam?ben kendi aklımla, kendi hakkımla yüz aldım. hep kendi hakkımla yüz alıyorum. evde çalışıyorum sizin de yüz almanızı istiyorum. bakın orada hala fatmanur birşeylere bakıyor, beni dinleyen var mı? ben burda ağlıyorum. ben size birşey öğretmeye çalışıyorum ama sizin yaptığınız şeye bak. ne yaptığınız bu? ben bu sınıfın başkanıyım sizin de olmanızı istiyorum ama böyle yapıyorsanız yazıklar olsun size. başka birşey de demiyeceğim.
    öğretmen: afferin afferin gızım. algışlayın algışlayın. afferim afferim..
    başkan yardımcısı: öğretmenim birşey söyleyebilir miyim? arkadaşlar öğretmen beni ben fakirim diye başkan yapmadı. neden beni başkan yaptı? ben çok istiyordum. mesela havva başkan, beyzanur başkan yaparken ben merak ediyordum. o yüzden yaptı öğretmen. istiyorsanız bırakabilirim. ikinci dönem yapmayabilirim. gösterdim bir daha da gösterebilirim bakın hala yırtık.* ben okula gelirken ayağım ıslak geldim. baktım ıslak mı kuru mu diye mi baktım. derya'nın botu ne kadar güzel ona almışlar. benim annem babam bana alamıyor. babam çalışıyor inşaatın beşinci katından düştü. ölecekti. parmağını da kesti. biz çalışalım okuyalım diye ekmek parasını çıkartmaya çalışıyor. parmaklarını kesti. parmakları kanadı hep. yani sizin bu yaptığınız insanlığa sığar mı? sığar mı ismail? sığar mı burak? sığar mı atalay? sığar mı? söyleyin cevap verin şimdi.
    öğretmen: afferin gızım afferin..sus sus..
    başkan yardımcısı: havva başkanı üzdüğünüz kadar beni de üzüyorsunuz. şuan kalbim, içimde ateş var atalay üzüyorsunuz beni. *
  • 02:50 de ayakta görünen kızla atalay, bundan 10 sene sonra bağdat caddesinde takılılar, atalayın spor otomobilinde.
  • ahhahhay

    valla isin etik yanini, hocanin malligini vs. gectim de, surasi beni daha cok etkiledi

    "sizin bu yaptığınız insanlığa sığar mı? sığar mı ismail? sığar mı burak? sığar mı atalay? sığar mı? söyleyin cevap verin şimdi"

    yaşar usta repligi gibi...

    sigar mi ismail, sigar mi burak? ama nasil sigmasin. sen değil misin öz baskanina bile acımayan, bir damlacık baskanligi çok gören.anlamıyor musun atalayim, bu baskanlar isini seviyor.ama ben boşuna konuşuyorum. sinifi tanımayan adama baskanligi anlatmaya çalışıyorum.hıh.sen büyük kalemkutu sahibi, karizma sahibi atalay bey.sen mi büyüksün.hayır ben büyüğüm, ben, havva başkanin yardimcisi. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.gözümde mavi-kirmizi kalem kadar bile değerin yok.ama şunu iyi bil, ne ogretmenime ne de havva baskanima hiç birşey yapamayacaksın.yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, kokulu silgilerle bağlıyız.bizler birbirimizi seviyoruz.biz bir sinifiz.biz güzel bir sinifiz.bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.dokunma artık havvaya.dokunma ogretmene.dokunma botuma.dokunma babamin parmagina.eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir kopya bile cekmemis olan ben, baskan yardimcisi, hiç düşünmeden çeker yok yazarim seni.anlıyor musun.yazarim ve gidip teneffusten donmem bile.
  • sınıftaki tartışma ortamı olayın çok ötesinde dikkate şayandır. çok güzel bir şekilde kendini ifade eden kızlar, dikkatle dinleyen bir sınıf, arada yükselen itirazlar, tam bir tartışma ortamı. tonla adam çıkar bu sınıftan, tonla da ders.
  • başkan yardımcısı kızımıza çocuklardan biri -muhtemelen burak- "sen fakirsin o yüzden öğretmen seni başkan yaptı" demiş ki kız kalkıp fakirliğinden bahsetmiştir. sanmıyorum yani sağda solda ben fakirim ulan! diye gezindiğini. atalay'ın isyanını da haklı buluyorum, bir insanın üstüne o kadar gidilmez. ayrıca eğer o sınıfta okusaydım kesin başkan olacak kızın saçını çekerdim, o da bana "çok banalsın" derdi muhtemelen. ben de "sus lan zırlama" derdim. bu lafımın üzerine ağlamaya başlar, beni öğretmene söylemekle tehdit ederken bir yandan da hep 100 aldığı için kendisini çekemediğimi iddia ederdi. ben de çıkışta ablalarıma dövdürürdüm. malum kadına el kalkmaz. ama bilmezdi ki benim hiç ablam olmadı.
  • ali kırca'nın üzerinden felsefe edebiyat ve bir suru sözel bilimler yaptıgı dram. yazık lan yapmayın
  • en has adamının atalay olduğu sınıfta yaşanan dram.
  • jean piaget, ömrünün büyük bölümünü çocukların genel olarak nasıl kural koyup, kurallara nasıl uyduklarını ve onları nasıl içselleştirdiklerini inceleyerek geçirmiştir. jean piaget ahlâki gelişimde iki devre saptamıştır. ilk devre olan yaderkçiliğin (heteronomi) belirleyici özelliği, yetkeye tek taraflı saygı gösterme ve kuralları mutlak ve kutsal kabul etme tutumudur.

    e bunu bilmenizi beklemiyorum ama, a herşeyi taşağa almanın müthiş bi şey olduğuna inanan mükemmel adamlar, görmüyo musunuz ki kız bi görev üstlenmiş ve yukarıda ki bilgi doğrultusunda "sadece" görevini yapmanın gerekliliğine inanmış o saf çocuk kalbiyle.. başkan yardımcısı da rol yapıyormuş da, rol çalıyormuş, yok fakir edebiyatından dem vuruyomuş.. çocuk lan o, çocuk.. ya siz çok süper sinema/tiyatro eleştirmenlerisiniz ya da akademi yansın dursun türkiye de çok iyi çocuk oyuncuları kaçırdığı için..

    mezunu olupta böyle mal olduğunuz o eğitim sistemi götünüze girsin hepinizin..

    edit: hoca senin götüne giren girmiş zaten, ösym formunda öğretmenliği işaretleğin an hayatını bitirmişsin.. suss ! afferim..*
  • kendi başkanlık dönemimi aklıma getirdi.

    hocanın olmadığı bir zaman yine sınıftaki veled-i zinalar gürültü ve haylazlığın bokunu çıkarmışlardı. ben de sınıfı kontrol etmek için ekstrem çarelere başvurmak zorunda kalmıştım. verdim başkan yardımcısının ve fatma'nın eline cetvelleri, saldım sınıfın üzerine.* benim elimde de sopa vardı herhalde. ah ulan atalay ve yancıları benim sınıfımda olacaktı...
hesabın var mı? giriş yap