437 entry daha
  • sevmeyenlerinin sevenlerini anlayamadıkları, sevenlerinin ise niye sevdiklerini anlatacak gerçek kelimeyi bir türlü bulamadıkları yegâne müzik grubudur. o kelime bir türlü bulunamaz çünkü hayranlarının pink floyd dinlerken hissettiklerini tarif edecek kelime henüz hiçbir dilde icat edilmemiştir. ama istisnasız tüm hayranları birbirlerinin o henüz icat edilmemiş kelimeyi bildiğini bilir. bu yüzden birbirleriyle pink floyd hakkında konuşmaya gerek duymazlar, aynı şarkıyı dinlerken tüm hücrelerine kadar aynı hislerle dolduklarını birbirlerinin gözlerinden anlarlar. fazla mı iddialı bu sözler? hayır, hem de hiç...

    lise ikinci sınıftaydım ilk dinlediğimde. hemen her bant kayıt stüdyosunun hoparlörlerinden aynı sözler duyuluyordu; `we don't need no education`... hepimizi derinden sarsmıştı sözleri, davulu, helikopterin sesi, çığlıkları, solo gitarı... ama bu sözleri yazanı, besteleyeni, icra edeni, geçmişlerini, başka neler yaptıklarını merak edenlerin sayısı, o şarkıyı sevenler kadar çok olmamıştı mahallemizde. biz üç arkadaş merak etmiştik. ve bir cumartesi sabahı saat 11'de trt3'te stüdyo fm'de `yavuz aydar` sayesinde dinlemiştik albümün tamamını. asıl şoku o zaman yaşamıştık işte. tamam, `another brick in the wall` muhteşem bir parçaydı ama diğerleriyle birlikte kesintisiz dinlemek şarkıyı tamamen değiştirmişti. aslında 26 bölümden oluşan tek bir parçaydı albüm. bu nasıl bir gruptu, nasıl bir müzikti, nasıl bir albümdü, iki longplay'in dört yüzü soluk alınmadan nasıl dinlenebilirdi... alamamıştık o soluğu... ve tabii ki kasetçalarlarımızın kayıt düğmesi basılıydı program boyunca.

    peki başka hangi albümleri vardı bu inanılmaz grubun? izmir caddesindeki amerikan pazarına atmıştık kendimizi. en kaliteli boş kasetlerden üçer beşer almış, soluğu tunus caddesindeki tansel bant kayıt stüdyosunda almıştık. bir tek orada vardı diğer albümleri. üç gün beklemiştik kasetlerimizin doldurulmasını. ve işte ondan sonra başlamıştı müzik ayinlerimiz...

    bir süre sonra yıkıcı ısrarlarıma dayanamayan babamın aldığı compact müzik seti sayesinde sesler farklı gelmeye başlamıştı kulaklarımıza. ama yetmiyordu yine de. paramızı biriktirip aldık sonunda `the wall` longplayini. meğerse biz ne kadar eksik dinliyormuşuz diye baktık birbirimize. plağı sete yerleştirip, iğneyi üstüne koyduktan sonra hoparlörlerin tam ortasında yatmıştık halıya. gözlerimizi kapatıp o her notayı, her çığlığı iliklerimizde hissederek dinlemiştik baştan sona bir daha, bir daha... bu dünyaya ait olmadıklarını ilk o zaman anlamıştık bu insanların. işte böyle başlamıştı pink floyd deliliği bizde...

    delilik bu evet, delilik. çünkü başka hiçbir müzikten bu kadar zevk alamıyor insan onları dinledikçe. 30 yıl sonra hâlâ gözlerim kapalı hoparlörlerin yine tam ortasında yerde yatarak dinliyorum yarattıkları olağanüstü müziği. oğlumun şaşkın bakışlarına gülerek bir yandan. biliyorum bir gün o da aynı şeyi yapacak ve bana niye bu kadar şaşırdığına şaşıracak...

    üç saat sonra zorunlu edit: pink floyd'un sadece the wall olmadığını söyleyen floydianlar; sonsuz haklısınız... ama beni kendilerine ulaştıran ilk albüm olması nedeniyle gözümde yeri ayrıdır...
  • sadece coolluk yaparak the wall ve dark side of the moon albümlerini gelmiş geçmiş en çok satılan albümler arasına sokmuşlardır. kendi adıma konuşmam gerekirse, pink floyd' la daha lisedeyken elime geçen arkadaş cd'lerinin birinden çıkan bir adet albümle tanışmıştım. hatta o zamana kadar isimlerini duymak dışında hiç bir ilgi alakam yoktu. o albüm, diğerlerini getirdi..

    kısacası müzik cahillerinin dediklerine bakmayınız. hatta kimsenin dediğini takmayınız. dinleyin, ya aşık olursunuz, ya da eh der bırakırsınız.
  • sevmeyenlerinin sevenlerine küfür de etmeye başladıkları ama sevenlerinin yine birbirlerine bakıp gülümseyerek, küfredenlere de saygı duydukları gruptur.

    (bkz: amansız küfür etme hastalığı)
  • bir zamanlar, dünyayı değiştirebileceklerine inanmış ama bir b.k beceremediklerinden doğan mağduriyeti de tatmış, çakma entellerden ama yetenekli müzisyenlerden oluşan gruplardan biri.

    genelde yaptıkları müziği "teneffüs müziği" diye nitelendirebiliriz. (ya da jenerik : ))

    fanatiklerinin, grubun çıkardığı bir notaya yüklediği gereğinden fazla anlam ile de bilinirler.

    bunlara ragmen fena değillerdir. kayda değer hitleri vardır. ama asla bir rolling stones, led zeppelin havaları yoktur.

    -ek bilgi- o yüzden de lügatımda da yerleri yoktur.
  • bilgisayar başında taşaklarını ovarak eleştiri yapan tiplerin lügatlarında yer almamaları siklerinde dahi değildir muhtemelen.
  • shine on you crazy diamond gibi tüm zamanların en iyi şarkılarından birini yaparak, en sıkıntılı zamanlarda sakinleştirip beni ve benim gibi delileri hapishaneden ya da akıl hastanesinden uzak tutanlardır. cenab-ı hak cümlesinden razı olsun!
  • hakkında liseli çocuklar gibi kavgaya tutuşulan gruptur.
    bi ara acid metal kavgası vardı hatta, onu hatırladım bir anda.
    hasta mısınız olm siz, mis gibi müzik, neyi kime beğendiriyorsunuz, oturun dinleyin işte, oh açtım şimdi mis gibi comfortably numb, put mut kalmadı vallahi.
    (bkz: var mı nazo gibisi)
  • ilkokul 3'te, konya'da zülfü livaneli'yi bile duymamış sınıf arkadaşlarım arasında süper karizma yapmama imkan vermiş gruptur pink floyd.. sene 85 falan.. haftada on saat ingilizce aldığımız devlet ilkokulunda cool favori kelimelerimizdendi..

    "leave us kids alone"
  • aslında 25-26 yaşından sonra dinlenmesi gereken grup.
  • birileri müzik yapar birileri kavga. pink floyd müzik yapanlar kısmında gerisini bilmem.
1202 entry daha
hesabın var mı? giriş yap