• ilk olarak 1993 yılında foreign affairs adlı jurnal da çıkan yazı "clash of civilizations?" yugoslavyanın dağılması süreci ve sırp saldırganlığının zirvede olduğu bir döneme geldiği için çok ilgi topladı. bu makale çok genel anlamda bundan sonra çatışmaların, savaşaların din ve onun getirdiği kültürel farklılıların çevresinde gerçekleşeceğini öngörüyordu. zamanla bu tezin ne kadar kofti olduğu açıklığa kavuşsa da huntigton ve yalan tezi 11 eylüleden sonra yine ve daha kuvvetli bir şekilde gündeme geldi. yok neymiş her türlü çıkar çatışmasının sebebi dinmiş, kültürel farklılıklarmış, dünyada yedi ana kültür şeridi varmış falan filan. siyasi ve ekonomik çıkarları arka plana atan bu şahış esasen faşonun allahı olup, batıyı ulaşılmaz denk olunamaz bir uygarlık olarak görmekte "west and the rest" adlı kafatasçı tezini "clash of civilizations" adlı başka bir isim altında daha yakışıklı bir hale getirmektedir. ayrıca huntington koyu bir türk düşmanıdır başarısız da olsak doğu batı sentezi hususunda çok yol almış olmamız onu deli eder. doğu doğudur batı batıdır. ona göre her şeyin çizgisi bellidir. batının da çizgisi bellidir, batı ona göre abd avrupa avustralya ve yeni zelandadan oluşur.
  • dahi oktay sinanoğlu 'nun kukla olarak gördüğü adam.

    huntington’a o kitabı kim yazdırdı...

    afgan savaşı belli ki 11 eylül 2001’de başlamadı. tasarlanmasını çok öncelere götürmek mümkünse de, başlangıcını, sovyetler’in dağılmasından hemen sonra sayabiliriz.
    abd iktisâdının yürümesi çoğu zaman hayalî bir düşmanın gösterilmesine bağlı. sovyetler dağılıverince pentagon, “şimdi düşman kim?” diye kısa bir şaşkınlık devresi geçirdi. hemen arkasından yeni düşman gösterildi. altı ay içinde tüm amerikan kamuoyunun beynine, (orada da ayarlı olan basın-yayın yoluyla) şu formül işleniverdi: “müslüman=fundamentalist=terörist” (yâni “tedhişçi”). “‘kızıl tehlike’ gitti, ‘yeşil tehlike’ geldi” dediler. ne zaman? 1990’ların başlarında. işte, ortadoğu, sonra kafkasya ve orta asya kaynaklarının doğrudan “küresel kıraliyetçilerin” emrine verilmesine yönelik son haçlı seferi böyle başlatıldı. bu suretle, küresel kıraliyetçilerin, onların üç beş uluslar ötesi şirketi ve bankasının egemenliğindeki “tek dünya devleti”nin kurulması yolunda da önemli adımlardan biri atılmış oldu.
    sahte aydinlara maşalik görevi
    böyle durumlarda, yalnız abd halkı için değil, dünya ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinde kamuoyu oluşturulması, bu suretle oralarda erk sahibi edilmiş sahte aydınların maşalık görevlerini daha kolay yerine getirebilmeleri için huntington gibi adamlara “medeniyetler çatışması” gibi kitaplar yazdırılır. abd’de huntington’u pek takan yok, ama türkiye’de herkesin dilinde; basın-yayında hakkında bol bol yorumlar yapılıyor. kitap zaten bunun için yazdırılmış olacak.
    huntington kimin nesi?
    şimdi, bu işlerin böyle olduğunu çoktandır biliyor, en azından kuvvetle tahmin ediyorduk ama, geçenlerde, huntington’un kimin nesi olduğu hakkında ayrıntılı bilgilere rastladık; isviçre’de çıkan ilginç bir derginin ocak 2002 sayısında nadia weiss yazıyor; aktarıyorum:
    “huntington’un perde arkasına baktığımızda karşımıza ilk çıkan kim ola dersiniz? zbigniew brzezinski ’nin ta kendisi. z.b., abd’nin dünya egemenliği kurması için abd stratejisini hazırlamış olan kişi. bu küresel egemenlik savaşı avrasya’da yürütülecek. onun için amerika, ukrayna, türkiye, iran, ve kafkas ülkelerini denetim altında tutmalı. avrupa birliği ’nin de, nato’nun da doğu’ya doğru genişletilmesi işte bu stratejinin bir parçası.”
    nadia weiss devam ediyor: “huntington’u okurken insan brzezinski’yi okur gibi oluyor; ikisi de aynı siyasî planı güdüyorlar: dünyaya tek bir gücün hâkim olmasını, kendilerinin de bu gücün bir parçası olmalarını istiyorlar.
    “bu iki zat-ı şerif, sadece aynı doğrultuda ayrı ayrı yürümüyorlar; işlerini birlikte yapıyorlar.”
    “1959’da tanıştılar; 1960-1962’de ‘siyasal güç: abd/sscb: bir karşılaştırma’ kitabını ortaklaşa yazdılar; bu konuda kolumbiya evrenkenti’nde (üniversitesi), sonra çeşitli ülkelerde birlikte seminerler verdiler. bşk. jimmy carter döneminde ikisi de abd ulusal güvenlik kurulu’nda idiler. birçok kurulda birlikte ve önderlik mevkilerinde çalıştılar. ikisi de cfr (council on foreign relations) ve tc (trilateral commissi (“üçlü kurul”) üyesiler. bu iki kurul öyle zararsız, kendi hâlinde sivil örgütler değil, demokratik hiçbir yasal tabanı olmayan fakat dünyanın gidişatını tâyin eden özel kuruluşlar.
    “cfr üyesi carroll quigley, ‘trajedya ve umut’ adlı kitabında, cfr’nin temel inancının ‘ulusal sınırların silinmesi; yerine bir dünya düzeni kurulması’ olduğunu yazıyor. huntington ve brzezinski de bu gaye peşindeler.”
    “1921’de kurulduğundan beri cfr, abd’nin özellikle dış siyaset ve savunmasında son derece etkili olmuştur. her yönetimde, en azından dış işleri, savunma, hazine, ve milli güvenlik bakanları cfr’dendir. belli başlı basın-yayın kuruluşlarında da (nbc, abc, cbs tv’leri, ‘the new york times’, ve vaşington post gazeteleri) cfr üyeleri bulunmaktadır.”
    “cfr, üçlü kurul (tri. comm.), ve bilderbergciler, gerçek kararların alındığı gizli siyasî çevreler olarak belirlenmektedir. şimdiki dönemde madeleine albright, david rockefeller, ve george bush cfr üyesi. en büyük abd bankaları ve sanayi şirketlerinin de cfr’de temsilcileri var.”
    “üçlü kurul, 1972’de, aralarında d. rockefeller ve z. brzezinski’nin bulunduğu sekiz cfr üyesi tarafından kuruldu. amaç, abd, avrupa, ve japonya’nın egemen sınıflarını biraraya getirmekti. dünya ticaret örgütü (wto), nafta (kuzey amerika gümrük birliği), ve mai (çok yanlı yatırım anlaşması) önderleri de üçlü kurul’da. bu takım, dünyayı yönlendiren kararları, gizli celselerde, olağan demokratik siyâsî süreçlerin dışında alıyor. bu etkinliklerde huntington hep z. brzezinski’nin sağ kolu.”
    “üçlü kurul’un gayesi, kamuoylarını ve devletlerin siyasal kararlarını o şekilde etkilemek ki, tüm dünyanın ulusları, hükümetleri, ve iktisatları, uluslar ötesi banka ve şirketlerin çıkarlarına hizmet edecek. bu amaç için, halklar bağımlı kılınacak, karşıt sesler susturulacak, demokrasi, denetim ve gizli teşkilâtlar aracılığıyla rafa kaldırılacak. nihâî amaç, tek dünya iktisâdı, tek dünya devleti, tek dünya parası, ve tek dünya dini. hedefler arasında abd’nin kendi siyasal hükümetinin de birkaç banka ve şirketin güdümüne alınması var.”
    “üçlü kurul’un tasarıları, 1975’te samuel huntington’a yazdırdıkları ‘demokrasinin buhranı’ adlı kitapta belli oldu. halkın, meclis, eyalet ve yerel hükümetlerde etkili olmağa başlamasından, demokrasi bilinci ve katılımının artmasından rahatsız oldular. halkı tekrar tepkisiz, uyuşuk, kolay güdülür bir hâle getirmek istediler. ilginçtir ki, 11 eylül’den sonra hem abd, hem diğer çeşitli ülkelerde, olağanüstü durum bahanesiyle birçok özgürlük, demokratik hak kaldırılıyor.”
    “üçlü kurul ve cfr, amaçları doğrultusunda, desteklediği vakıflara, eğitim ve araştırma kurumlarına bazı ‘çalışmalar’ ve yayınlar yaptırıyor. bir yandan hayali düşmanlar yaratılıp dünya hâkimiyeti için harpler çıkarılırken, bir yandan da kitleler korkutulup ellerinden demokratik hakları ve özgürlükleri alınıyor. birincisinin zeminini hazırlayan ‘medeniyetler çatışması’ kitabında da, ikincisine kamuoyu hazırlayan ‘demokrasinin buhranı’ kitabında da samuel huntington’un imzası var.”

    kaynak:
    http://www.sinanoglu.net/…s&op=viewarticle&artid=15
  • islam toplumlarına hitaben diyor ki “kadın hakları, insan hakları gibi değerler emperyalist değerlerdir, sizin bunlara inanmanıza gerek yok”.
    türkiye için de “türkiye, sovyetler birliği çöktükten sonra rusya’nın lenin’i yoksaymasından daha şiddetle atatürk’ü yadsıyacak bir lider bulmadıkça ve tamamen atatürk ilkelerini geri çevirmedikçe, düzelmez”.

    (bkz: oldu canım)
  • türkiye'yi islam ülkelerinin liderliğine oynamaya ve atatürk ilkelerinden vazgeçmeye çağıran bu nedenle de ya ne dediğini bilmediğini ya da hiç dayak yemediğini düşündüğüm, kehanetleri amerikan dış siyasetine yön vermesi nedeni ile doğru çıkan kişi.
  • (bkz: etnosentrizm) 'in bayrak taşıyanı.
    türkiye'nin modernleşmesini kaldıramayan zat.
    (bkz: atatürk)düşmanı (bkz: kemalizm)' in saçmalık olduğunu savunan adam.

    demokrasinin batılı değerlere ait olduğunu türkiye'nin islami rejimle başarılı olacağını söylemiştir. türkiyenin batı kapısında sürünen zavallı bir ortadoğu devleti olduğunu eklemiştir. bunu söylerken hristiyanlığın orta doğu kökenli olmasını es geçmiştir.
  • hafiften bir yalçın kucuk havası sezilmekte kendisinde. o olup biten herşeyi sabetaycılara falan baglardı e bu da herşeyi dinler arası , ırklar arası , medeniyetler arası catışmalara baglamakta. şimdi yalan olmasın daha o pek unlu kitabın (the clash of civilizations) ilk bölümündeyim ama adam her "west and the rest , western civilisation , us and them..." diye zırvaladıkca tuylerim tiken tiken olmakta. neymiş efendim faşist her yerde faşistmiş..
  • ucla den bir türk arkadaşla mısırda hz. ömerin mısır fettini araştırmak için deve üzerinde sina cölünde takılacak kadar oryantalist bir adamdır. deve sırtına anca 3 gün dayanmış sonra jeep e terfi etmiştir. bir ara süleymaniye de araştırma yapmak için istanbula da gelen bu zevat sınavlarında george washington ın silik resminin altına "this is a terrorist" yazıp bunu acıklayın gibi sorular sormaktadır. megolamandır.
  • amerika birleşik devletleri dış politikasının fikirsel temellerini şekillendiren adamlardan biriydi.

    yazdığı medeniyetler çatışması, asker ve devlet gibi kitaplar abd kara harp okulu west point de dahil olmak üzere bir çok amerikan eğitim kurumunda temel kaynak olarak kullanılmaktadır.

    şimdi kendisinin "kehanet" diye nitelendirilen öngörülerinin gerçekleştiğini görüp de "vay anasını herif nasıl bilmiş yav?" demeden önce şunu hatırlamakta fayda olacağını düşünüyorum: acaba olaylar huntington'ın öngörülerinin uygulanabilir olduğuna karar veren abd devlet aygıtı tarafından günümüzde gerçekleştiği şekilde kurgulanmış olabilir mi?
    mevcut durum bir nevi kendi kendini gerçekleştiren kehanet* olarak kabul edilebilir mi?
  • zamanında 'somalililer birbirlerini öldürmesin diye amerikan askerlerini görevlendirmenin akli veya ahlaki bir açıklaması olamaz' diye yazmıştı. amerikalılar az daha göt büyütsün diye şilililerin, filistinlilerin veya ıraklıların öldürülmesine ise yorum gelmedi kendisinden.

    büyük akademisyen, dahi vs olsan da şerefsizliğin çaresi değil vesselam.
  • kendisi dünyayı sekiz uygarlık alanına ayırırken******** yaptığı en büyük hata, birbirinden çok farklı ülkeleri tek bir islam kategorisine sokmasıdır. oysa dünya dinsel sınırlarla değil çıkarsal sınırlarla bölünmüştür; islam dünyası da tek bir vücut değildir, çıkarları gerektirirse birbirleriyle de savaşırlar, savaşmışlardır. ancak elbette çizilmek istenen sınırlar amerika'nın çıkarlarınca belirlenmekte, sovyetlerden sonra gerekli yeni düşman tanımlaması islam üzerinden yapılmaktadır. huntington, gerçekleşen kehanetlerin değil, kendi kendini gerçekleştiren kehanetlerin yazarıdır. aşağıdaki linkte karşınıza çıkacak söyleşide emre kongar tüm bunları gayet güzel açıklamış:

    http://www.kongar.org/dsc20031201.php
hesabın var mı? giriş yap