• geçenlerde bir programını sizledim sabah. nasıl bir profesörse çocukların yanlarında onların sorunlarından bahsedilmemesi gerektiğini öğrenememiş. olay şöyle vuku buldu:

    esas oğlan kardeşimiz ilkokul 1. sınıf öğrencisi ve okulda tuvalete girememekten şikayetçi. annesi televizyona sabiha hanımın programına çıkıyor. yanında bebesi. başlıyor anlatmaya

    - efendim bu (çocuğuna bu diyor) okulda tuvalete giremiyor, korkuyor, çok sıkılıyor, ağlıyor. vıdı vıdı vıdı vıdı ne yapacağız?

    çocuk annesinin yanında süklüm püklüm ağlamaklı gözlerle oturmakta.

    ve sabiha hanım çocuğa döner, ses tonunu çocusulaştırarak:

    - sen korkuyo musun bakiim? hı? ne var o tuvalette (demek istiyorum ki orası korkulacak bir yer)
    ve devam eder
    - neler var? napıyorlar sana? ne görüyorsun orda? hmmm... (evet evet kesinlikle korkuacak bir yer)

    ve bunlar 70 milyonun önünde oluyor. çocuğun düştüğü duruma bakınız. yarın okulda arkadaşları tuvaletten korkan salak diye dalga geçecekler. ömür boyunca o programa çıkması zihninde yer edecek. zavallı çocuk hayatı bitti farkında değil.

    zaten problem bizim ülkemizde ve insanımızda. profesör ya da benzeri bir ünvan gördük mü adamın başında onun her dediğinin her yaptığının doğru olduğunu sanırız. ve bir tanrı kulu da çıkıp ya kadın o çocuğu orada mundar ettin diyemiyor. zaten telefonla bağlanmak da imkansız doktorum programına. ah bir çıkaydım neler diyecektim hanımefendiye. neyse buradan duymuştur belki asistanları. selam ederim.
  • daha önce bu kadınla ilgili yazdıklarım malum: (bkz: #37252729)

    gazetede yazılan haberden anladığım şu, bu çocuğu konuşmuyor diye doktora götürüyorlar. çocuk atipik otizm tanısı alıyor, ki özel eğitim alabilmesi için çıkan raporda bu tanının özür oranı %40'tır. kişilik bozukluğu lafı yanlış anlamadan ibaret. çocuğunuzda hiperaktivite var kısmını anlayabilmiş değilim. işin iyi yanından bakarsak otizmli çocuklara tanıdan sonra eeg çekilmesi yanlış bir uygulama sayılmaz çünkü otizmde eeg bozuklukları ve nöbet sıklığı nispeten artmıştır. buraya kadar tamam. ancak bu eeg her hastanede yapılabilecek bir işken, ve hastanelerde çocuk ağızdan verilen ilaçla uyumadığında eeg ertelenirken bu kadar ileri gitmenin ve genel anesteziye kadar vardırmanın tek açıklaması var: bilgisizlik, baştan savmacılık.

    ben bir psikiyatrist olarak kardiyoloğun işine karıştığımda nasıl abes kaçacaksa bu kadının yaptıkları da o kadar abestir. halka müstehak demiştim, sözümü küçük yiğit için geri alıyorum. o artık geri dönmeyecek. ama paktuna hanımefendinin janjanlı kitapları raflarda olmaya devam edecek. yazıklar olsun.
  • homofobik, seksist ve ataerkil düzen savunucusu nörolog. çocuklara erkeklerin güçlü ve otoriter, kadınların ise duygusal ve kırılgan olduklarının öğretilmesi gerektiğini aksi takdirde homoseksüelliğin yaygınlaşacağını savunuyor.* bunun için de biçilmiş kaftan anne-babanın birbirleriyle olan ilişkisiymiş. gerçekte kadın daha dominant ve otoriter olsa bile ebeveyn çocuğun yanında tersiymiş gibi rol yapmalıymış. (bkz: bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün)

    böyle insanların prof. dr. ünvanı alıp geleceğin hekimlerini yetiştirmeleri, yetmezmiş gibi bir de üstüne televizyona çıkmaları, bilmiş ve daha da iticisi dediğim dedik çaldığım düdük bir edayla insanların karşısında ahkam kesmeleri, sözde akıl vermeleri tek kelimeyle korkunç. rabbim hepimizi bu kadın gibi duvardaki diploması hasebiyle kendini bir halt sanan zevattan korusun. gerçekten diyecek bir şey bulamıyorum. yani aslında buluyorum da (bkz: #21109457)
  • şaka gibi kadın.

    geçen bir evliliği bitirmek için yeter koşulları sayıyor. 3.5 tane imiş bunlar. ilk üçünü tam hatırlamıyorum da işte biri eşlerden birinin ciddi psikolojik sorunları olması diğerleri de buna benzer şeylerdi. üç buçukuncuya geldi ve ''kadının erkeği aldatmasıdır.'' diye meşhur sansasyonel iddialarından birini daha yumurtladı. aldatmayı yarım sebep sayması ona göre erkeğin karısını aldatmasının ayrılmayı gerektirmemesiymiş. kendisi yıllardır paleontolojik araştırmalara yoğunlaşmışmış, efendim doğada erkekler çok eşli dişiler tek eşliymiş de bir tane bunun zıddı örnek yokmuş da... doğada bunun zıddı örnek olmaması iddiasının tamamen yanlış olmasını geçtim*** (bkz: polyandry) hatta (bkz: polygynandry), insan denen varlığı sosyal boyutundan koparması hatta bunu doğada aslında olmayan ve tamamen sosyal bir kurum olan evlilik müessesesinin yüzü suyu hürmetine yapması ve bunu yaparken de bilimselim, doğruyum, yanlışlanamam, susun sizi dinlemiyorum bile bakın kulaklarımı kapadım modunda debelenmesi tipik bir bize özgü bilim insanı, tahsilli, 'aydın' trajedisi. daha evvel de dedim yine demekten alamıyorum kendimi: ''bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün sabiha hanım.''

    edit: yeni bir şey yakaladım. kendi websitesindeki bir makaleden alıntı: ''empatisi yüksek kadın erkeğin çok eşli olduğunun farkındadır. kocasının parkta tahteravalli, salıncak, kaydıraklara binip biraz eğlenmesine fırsat tanır.'' ben daha da bir şey demiyorum.
  • şimdi düşünün, mit mezunu, üstün başarılarla lisans, yüksek lisans, doktora ne varsa hatmetmiş, önce elektronik mühendisi, ardından yan dal olarak matematik bitirmiş, sonra yüksek lisansında kontrol mühendisliği ünvanı kazanmış ve doktora tezini de biyomedikal cihazlar konusunda tamamlamış birisi, çoklu kişilik bozukluğu olan bir hastaya psikoterapi yapabilir mi? bu mühendis, hastaya yanlış ilaçlar verirse, uzmanlık alanı dışındaki bir konuda, son derece riskli bir hastayla senelerce oyun oynarsa ne ceza verilir sizce? bir ay meslekten men cezası mı?
    suçlunun akademik ünvanının, başka konularda yaptığı araştırmaların falan zerre önemi yok. çok iyi bir bilim insanı da olabilir, geçmişte birçok hastada başarılı sonuçlar da almış olabilir, ancak hekimlik ünvanını kötüye kullanmış, alanı dışındaki hastalarla çalışmıştır. bunun karşılığında da hekimlik mesleğinden tamamen men edilmesi gerekirken, hastanın gizliliğine saygısız davrandığı gerekçesiyle bir aylık men cezasıyla sıyrılmıştır. sahte şifacılık yapmış, hekimliğini kötü amaçlı kullanarak bir insana zarar vermiştir, ancak bundan ötürü ceza almamıştır.
    elbet de bu konuda hüküm verebilecek kişi değilim, ancak düşünün ki, bir sorununuzdan ötürü sizi yıllar boyu tedavi edecek kişinin aslında bu konuyla hiçbir ilgisi olmadığını öğreniyorsunuz, tepkiniz ne olur? farzedelim karın ağrınız var, beyaz küre tavanda, tamam deniyor apendisit var, alınacak. sonra bir bakıyorsun senin apendisitini alan doktor, cerrah olmasını da geçtim, psikiyatrist. şimdi hekimlik mesleğini kötüye kullanarak insanın hayatını seneler boyunca tehlikeye atan ve bu sahtekarlığı neticesinde maddi çıkar sağlayan kişi sizce hekimlik mesleğine devam edebilir mi?
    etmemeliydi, ettirildi... bu küstahlığı yanına kar kaldı.
    aradan zaman geçince ne oldu? bir anne baba, yavrusunu alıp, bu doktorun veya yanında çalışan doktorların, teknisyenlerin eline teslim etti. sedatif etkili, son yapılan çalışmalara göre eeg verileri üzerinde olumsuz etkileri de olabilen bir ilaç, dozajına uygun olarak (savunması bu yönde) bu çocuk üzerinde kullanılmış gibi görünüyor medyadan anladığımız kadarıyla.
    (bkz: #27104629)
    (bkz: kloralhidrat)
    bu ilaç güçlü bir anestezi ilacı olmasa da bir eeg teknisyeninin uygulayamayacağı bir ilaçtır. hastayı monitörize edip uyanana kadar yatırmaları gerekirken anasının babasının kucağına verip evine göndermişler. sonrasında çocuk aspirasyon geçirmiş ve boğularak ölmüş.
    müdaafa veya iddia makamı değilim, bu konuda otorite sahibi de değilim. ancak eeg nasıl çekilir, nasıl ilaçlar ne şekilde kullanılır, uyku eeg'sinde dahi neler yapılır az buçuk bilen birisi olarak diyebilirim ki:
    hastayı taburcu edip evine gönderen doktor, ihmal sonucunda ölüme sebebiyet vermiştir.
    ha bunun yargılanması yapılır, ve nasıl bir sonuç çıkar bilinmez.
    sonuçta, hekimlik ünvanı tamamen elinden alınması gereken bir kişiden bahsediyoruz, bir şekilde bu suçun cezasından çok güzel sıyrılmış, şimdi ne yapar bilinmez...
    ayrıca ihmal sonucunda ölüme sebebiyet vermesinin sorumluları arasında, daha önceki vukuatından sıyrılmasına göz yuman veya yardım eden kişi ve kurumlar da vardır.
  • başka bir ülkede olsa hekimlik yapması ömür boyu yasaklanacak bu şahsın hala kapısında kuyruk var. insanlarımıza bazı şeyler müstehak demek işten değil. yoksa 5 yaşındaki çocuğunuza 'eve kapatın, altını 2 ay bezleyin yoksa şizofren olur' diyen birine inanmak için beyni bir yerlerde bırakmak lazım.
  • türk tabipleri birliği onur kurulu tarafından meslekten men cezası verilen kişi. böylece daha önce istanbul tabip odası'nın kendisi hakkında vermiş olduğu meslekten men cezası bir kez daha onaylanmış oldu. çocuk nörolojisi uzmanı olduğu halde, çoğul kişilik bozukluğu hastası olan, yani psikiyatrik bir hastalığı bulunan kişiyi tedavi ve takip ederek uzmanlık dışı tıbbi faaliyette bulunduğu gerekçesiyle meslekten men cezası uygun görülmüş. adı geçen kişi söz konusu olan hastanın bilgilerini hasta mahremiyetini hiçe sayarak roman haline getirdiğinden ayrıca mahkemede yargılanmaktadır.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19653445.asp
  • medyada pek de bilimsel olmayan bilgileri kendinden çok emin, ahmet maranki uslubunda sunan doktor.
  • zannediyorum biraz daha az ukala olmayı, karşısındakini aşağılamamayı başarabilse, bir de hitap ettiği insanların tıp eğitimi almadıkları, almak zorunda da olmadıkları gerçeğini unutmasa dinelenbilir olabilir. ama bunlar onun umrunda değil zira o sadece beyinle ilgileniyor (öyle dedi, ben onun yalancısıyım)
  • an itibariyle bir muayene için 450 lira talep eden doktor. yaziyla tam dörtyüzelli lira, sorsan hizmet ediyordur, kendini hastalarina adamiştir, çok okumuştur bla bla. sana para kazanma demiyoruz yine kazan ama 450 lira nedir be ablacim. tabi hastalari da bir muayene ile birakmiyor. bu kadina tedavi olmaniz için minik bir serveti feda etmeniz gerekiyor.

    kalsin ablacim.
hesabın var mı? giriş yap