• -hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim.

    kaybedendir.
  • sabahattin ali'nin daha 21 yaşında (1928) almanya'ya almanca eğitimi için gittiği iki yılı aşkın süre içinde, tanıştığı maria poder* isimli bir kadına olan aşkından esinlenerek yazdığı kürk mantolu madonna kitabına konu olan hayran olunası bir aşkın erkek tarafı...

    maria puder'e olan aşkına aşık eden karakter... kitabı okuyan kadına karşısına bir raif, erkeğe de karşısına bir maria çıkmasını hayal ettirir.. kimileri maria'sını raif'ini bulur, kimileri aramaya sabırla devam eder... hele ki birbirlerini bulmaya raif ve maria sebep olmuşsa, tadından yenmez!..

    **********
    "bu kadinin resmini gordugum andan beri gecen birkac hafta icinde, omrumun butun senelerinden daha cok yasadigimi hissediyordum. her gunum, her saatim, uyudugum zamanlar bile dopdoluydu. bana sadece yorgunluk veren uzuvlarimin degil, ruhumun da yasamaya basladigini, icimde, haberim olmadan beklesen ustu ortulu derin taraflarin da birdenbire meydana cikarak bana fevkalade cazip, kiymetli manzaralar arz ettiklerini goruyordum. maria puder bana bir ruhum oldugunu ogretmisti ve ben de onun, simdiye kadar rastladigim insanlar arasinda ilk defa olarak, bir ruhu bulundugunu tespit ediyordum. muhakkak ki butun insanlarin birer ruhu vardi, ama bircogu bunun farkinda degildi ve gene farkinda olmadan geldikleri yere gideceklerdi. bir ruh, ancak bir benzerini buldugu zaman ve bize, bizim aklimiza, hesaplarimiza danismaya luzum bile gormeden, meydana cikiyordu."

    **********

    *: soyadı tam poder olmayabilir. evde aklıma gelip de bakarsam ve yanlışsa düzeltirim...

    ışık hızıyla gelen edit:
    soyadının "puder" olduğuna dair gelen mesajlar üzerine yapmaya karar verdiğim açıklama;

    arkadaşlar, "puder" soyadı, kürk mantolu madonna'da yer alan kadın karakterin soyadı. sabahattin ali hakkında yazılan bir sürü kitap okudum. kendi yazdığı tüm roman, hikaye ve şiirlerini de okudum.. hatta tüm mahkeme yazılarını, tüm mektuplarını ve ona yazılanları da okudum..

    sabahattin ali 1928'de devlet himayesinde almanya'ya almanca öğrenmeye gönderiliyor bir grup öğrenci ile.. ve orada tanıştığı maria poder isimli bir kadın var. bu kadından mektuplarında arkadaşlarına da bahsediyor. daha sonra yazı yazdığı gazete, (o sıralarda romanlar parçalar halinde gazetelerde yayınlanıyor), kendisinden etliye sütlüye karışmayan bir roman yazmasını, aşk romanı yazmasını istiyor. sabahattin ali ilk önce kitabın adını başka birşey koyuyor. şu an onu da hatırlamıyorum.. ama kelimenin fonetiği zor olduğu ya da okuyucuda negatif izlenim bırakacağını düşündüğü için ondan vazgeçiyor ve kürk mantolu madonna yapıyor (kaybeden, şanssız anlamlarına gelen bir kelimeydi. unutmaz da evde bakmak aklıma gelirse buna da bakacağım ve düzelteceğim). bu arada gerçekte almanya'da tanıştığı maria'nın yaşı 28, kendisi de zaten 21 yaşında gitmişti almanya'ya... ve tabi kitapta bahsedildiği kadar ileri gitmemiş onunla ilişkisi.. daha doğrusu, o çok aşık olmuş, fakat kadın arada hep bir mesafe koymuş ama sabahattin'e karşı her zaman çok sevecen ve samimi olmuş...

    ve hatta pek bilinmeyen bir şey daha söyleyeyim, sabahattin ali'nin gerçekteki aşkı maria, sabahattin ali ve arkadaşları arasında "28'lik" olarak bahsediliyor.
  • okurken kitabın içine girip şöyle bir tutup sarsmak istenilen karakter. ne yapiyosun abi kendine allasen demek istedim ben. o kadar gerçek.
  • "etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı? böyle bir adam, önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi? bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?"

    kürk mantolu madonna - sabahattin ali
  • raif efendi icin korkak denilmis, evet korkaktir ama o, saadeti israf etmekten korkar, bir kismini ilerisi icin muhafaza etmek ister.. muhafaza etmek ister cunku, ihtiyaclarini ancak onlari gorup tanidiktan sonra kesfeder.. korkar cunku, hadiselere, sevgiye, aska hatiralarinda bile dokunmaya urkecek kadar kiymet verir..

    ileriye atilmayan her adimin insani geriye goturdugu gibi, yaklastirmayan anlarin muhakkak uzaklastirdigi gibi uzaklasiyor yasamdan yavas yavas.. en mutlu anlarinda mutlulugunu ciddiye alip gulemeyecek kadar naif biri raif.. maria'nin aska olan inancsizligindaki korkunun nedeni olan ''inanamamak'' asil raif efendide mevcut, bu yuzden butun omrunce bir muchulu, mevcut olmayani aramaya mahkum edilmesine ragmen aramiyor, gidip bulmuyor.. bunun yerine, kendisini hayatinda hic kimsenin sevmedigine inaniyor..

    ancak bir kere oynanabilen bir kumari, hayati, kaybeden biri raif efendi.. ''bir kadin herhangi bir sekilde hosuma gidince ilk yaptigim is ondan kacmak olurdu''

    öle.
  • 10 yaşında nemeçek olmak isteyen çocukların yirmibeşine geldiklerinde olmak isteyecekleri incelik abidesi, sır küpü sabahattin ali karakteri. insana kürk mantolu madonnayı defalarca okuma isteği veren insan.
  • 10 yaşında nemeçek olmak isteyenlerin yirmisine geldiklerinde oldukları sabahattin ali karakteri. olmayın böyle biri. kimse olmasın. adam* size sonunuzu gösteriyor işte açık açık. niye olmak isteyesiniz ki? piyango çekildikten sonra kaybeden bilete para vermek bu. yine adamın dediği gibi sadece bir kere oynanan bir kumarda bile bile kaybetmek sonra . öldükten sonra ya da hikayesi anlatıldığında aşık olunacak ama o hayaline aşık olan kişilerin yanına gerçekten gittiğinde hiçbirinin aşık olmayacağı kişi olmayı seçmek gibi bir şey. soyutta çoğaldıkça somutta sıfırlanmak bir de. hep böyle şeyler işte. siz en iyisi raif efendi gibi olmayın. inanın hiç iyi bir şey değil bu.

    ayrıca konuyla alakalı olarak: (bkz: #6470674)
  • korkak..
    kitabı okurken parçalamak istedim.. naifliği, içine kapanıklığı onu masum yapmıyor.. yaşadığı acıyı kendi elleri ile yaratıyor ve maria'ya da son zamanlarında hüzünden başka birşey bırakmıyor.. maria'nın bahtsızlığı böyle bir adamı sevmek.. raif'in şansı maria gibi bir kadın tarafından sevilmek..
  • neden yaşıyorum sorusunu kendisine sormayı bırakmış ve hayatı önemsemez bir tavırla sade yaşamına devam eden bir aşk adamı. yaşarken ölenlerden, ölmeden ölenlerden yani. çok acı çekmiş, çok şey görmüş, öyle ki artık hayattaki hiçbir şey kendisine ilginç, sıradışı, güzel gelmiyor. gerçek aşkı kısa bir dönem de olsa yakaladığı için mutlu ve sakin bir hayat yaşıyor, buna yaşamak denirse..

    çok fazla raif efendi var bu hayatta, üstelik onlar için yapabileceğimiz bir şey yok, kendimiz için olmadığı gibi.
  • bu kitabı okurken aklıma hep yeraltından notlardaki karakter geldi. zapiski iz podpolyadaki şahsın alter egosu.gerçi raif efendi küskünce ve mecburi bir tercih yapmış ise de dostoyevski'nin karakteri kendinden emin, durumundan bilinçli bir zevk duyan coşkun bir karakter.

    kitabı okurken raif efendiye kızarsınız, "biraz da didin pısırık adam" dersiniz. karısına, ailesine pasif tavırları karşısında romana girip onun yerine cevap vermek istersiniz. okurken depresiflik sarar, raif efendi içinizi sıkar vesselam.

    psikoloji ile haşır neşir değilim tıbbi terimlerle süslü bir tanı koyamayacağım ama bakalım raif efendi ne demiş: "... küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. bu hal birçok fırsatı kaçırmama sebep olurdu fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim." yuh arkadaş, yuh!
hesabın var mı? giriş yap