• oncelikle bu entry'nin du$unce yapisinin temeli icin rica ederim (bkz: #792238)

    $imdi, atmosfer olarak bu oyun olmu$ diyecegim, cunku space marine diyerek zaten ba$tan +1 aldi. quake 2 sonundan ba$layan, bu sirada gercege yakin bir askeri operasyon havasinda devam eden kismi enfes. sonrasinda strogg cemaatinin bize yaptiklari ile oyun boka sarmaya ba$liyor. bitterman kilikli halimizi muteakip, yine amina kodugumun komuta tayfasi emir sicmaya ba$liyor. "cane, jeneratoru ac", "cane, tram'i duzgun hale getir.", "cane, cay koy.", "cane, iki kisa marlboro light kap gel."

    bu olmaz.

    yani ulan siktigimin smc'sinde herkes mi corporal*? hic mi yok erat bu orduda? yok mu lan istikamet verecegim adam benim? herkesin siki ta$agina denk cok afedersiniz, bir biz enayi kafamiz bitten gotumuz sikten kurtulmuyor. yahu karde$im, neyse parasi verelim, gitsin uzun donem erat acsin o kapilari jeneratorleri, ben yine gideyim, en kral seviyede, en luks stilde boss indireyim, amenna. ama artik ben bu oyunlarda getir gotur i$lerine bakmak istemiyorum. yillardir ne maa$a zam, ne cep telefonu ne de araba verdiniz be, varsa yoksa kapi actir jenerator cali$tir. sikerim cayocagini da. illallah be.
  • kendimi çok uzun süre uzak kaldıktan sonra evime dönmüşüm gibi hissettiren oyun.

    amına koyayım id:

    quake 2nin kalbimde yeri çok özeldir. bilgisayarla ilk tanıştığımda oynadığım ilk oyunlardandı ve fps fanatizmimin oluşmasındaki en önemli basamaktı. strogg gezegeni stroggos'a yaptığımız çıkartma (aslında indirme demek lazım) süper bir sinematikle anlatılır, sonrasında bodoslama aksiyona girerdik. ilk olarak ana gemiyle bağlantı kurar, sonrasında gider gelen görevleri temizlerdik. neler yoktu ki burada: lojistik treni uçur, hapisaneyi temizle, big gun’ı indir, ana fabrikayı kapat, vs., vs. en sonunda stroggların lideri makronu uçurup aşağıda cariyeleriyle (iron maidenlar) bir tank basıp oyunu bitirirdik. hiç bitirmediysem 5 kere bitirmişimdir. multiplayerda geçen saatler cabası. ilk önceleri 4 mb s3 virge ekran kartımla oynardım, 3d kart piyasası yeni yeni hareketlenmeye başlamıştı, tntler voodoo2 killer olarak lanse edilirdi. ben bunları takınca sadece çözünürlük yükselecek sanırdım, sonra bilgisayar fuarından bir 16 mb tnt aldım, bilgisayara taktım, quake2yi açtım, oğannanısihkkeyim o ne! ateş edince blasterımın mermisiyle beraber ortalık aydınlanıyor, ışık efektleri süper, kaplamalar bambaşka, yepyeni bir oyun oynuyorum sanki. gelsin baştan sona bir 5 oynama daha. ömrümü yediniz lan!

    amına koyayım raven:

    --- spoiler ---
    aha da quake4, tam buradan başlıyor, çıkartma gemileri stroggos yörüngesine bir bir geliyor, gezegenden hala ağır ateş devam etmekte. rhino squad’ın (gergedan bölüğü, oeehh) çömez üyesiyiz. gerçi oyun içindeki bazı konuşmalardan daha önce bir uzay istasyonunda başımızdan olaylar geçtiğini, birliğimizin geri kalanının öldüğünü bir bizim kurtulduğumuzu falan anlıyoruz. diğer bölük arkadaşlarımız sağolsunlar hayatta kalıp kalamayacağımız üzerine bahislere falan giriyorlar. teğmenimiz voss (ki kendisine ancak suratını siktiğimin ipnesi denilebilir, görünce öyle uyuz oldum pezevenge, neyse sonradan strogg oluyor da biçiyoruz danayı) indirme gemimizde gelip de bize makronun öldüğünü, big gun’ın yok edildiğini, bunların hepisini de tek bir marine’in yaptığını söylüyor. tabi burada ben de “benim ulen o, benim, ibineler, değerimi bilmiyonuz, ama gösterecem size, köpeğim olcanız.” dedim ekran başında. bundan sonra savaşın istila şeklinde geçeceğinden bahsediyorken, bizim drop ship süper klişe olarak vuruluyor, ve evet tahmin edildiği üzere düşüyor. sonrasında ayılıyoruz, ve quake4ün ilk 2/3lük bölümünün nihai göreviyle karşılaşıyoruz: regroup. düşen gemiden çıkıp da çevremize bir bakınca, yine devasa yapılar ve üzerlerinde asılı parçalanmış strogg flamaları, binalardaki strogg armalı kutular hep bize quake 2yi hatırlatıyor.

    bir iki giriş / alıştırma görevi tamamlayıp, kumanda gemisi hannibal’ın indiği yere gidip, stroggları yenmemizin tek yolunun nexus adlı bir iletişim ağı merkezini yok etmek olduğunu öğrenip işe koyuluyoruz. bu merkez sayesinde strogg kumandanları cephedeki strogglarla direk iletişim kurarak istediklerini yaptırıyorlar, strogglar yaptıkları şeylerin farkındalar ama yaptıklarının üzerinde tasarrufları yok, yani engelleyemiyorlar kendilerini, zaten strogg voss karşılaştığımızda bize "run kane, i can't hold it any longer" falan diyor. biri beceremezse biri halleder diye kurulan 4 takım olarak (ki bu dört takım süper bir şekilde mahşerin dört atlısına ithafen famine, pestilence, war ve bizim ekip olan death olarak adlandırılmış) gidip hiç bi sikim beceremeyip emp bombasını da kaybedince, bizim ekibin alman kırması tırsak ve uyuz technicianı strauss öyle kapatamadık bunu bari başka türlü kapatalım, hadi sen bi koşu git bişeyleri aç, bişeyleri kapat, bozulsun bu amına kodumun aleti diyor, ve bütün bunları yaptıktan sonra aha da siktim nexusu diye sevinirken makron geliyor (sözde biz bunu 2. oyunun sonunda öldürmüştük) bizi tutsak alıyor.

    bundan sonra quake 2de de ziyaret ettiğimiz mekanlara benzer yerlere giriyoruz. öncelikle kolumuzu bacağımızı kesip yerine mekaniklerini takıyorlar, beynimize bişeyler enjekte ediyorlar, tam aktive edip bizi strogg haline getireceklerken rhino squad mekanı basıp bizi kurtarıyor. bu değişim süreci oldukça eğlenceli, önümüzde giden askere neler olduğunu görüp sonra aynısının bize yapılacağını bilmek pek hoş olmuyor, insan hakkaten kötü hissediyor kendini. strogg olunca health ve armorımız 100den 125e çıkıyor, keşke bi de birazcık hızlansaymışız süper olurmuş ama o yok işte. hemen çıkışta aynaya bakıp, bi daha ömrüm billah karı yüzü göremem lan ben bu tiple diyerek, strogg üretim fabrikalarında geziniyoruz (quake 2de bunlardan birini kapatmıştık, şimdi daha da derinliklerine gidiyoruz), hapsedilmiş bir technician kurtarıyoruz (bu da quake2deki hapishane levellarını getirdi aklıma). sonra fabrikadan güç bela çıkıp hannibala geri dönüyoruz ve regroup görevimiz sonunda tamamlanmış oluyor.

    oluyor da ne oluyor, brifinge gidiyoruz, nexusu kapatamadığımızı, bir değil bir düzine emp patlatsak bile bi sike yaramayacağını, bunun tek yolunun core’u yok etmek olduğunu öğreniyoruz. core’a girmek için 3 tane kulenin tepesindeki güvenlik sistemlerini kapatmamız lazım. bunları ancak bir strogg kapatabilir, e tabi sen de stroggsun, hadi babacım ellerinden öper. bu arada hannibal’da gezerken marinelerin bazılarının bize amına kodumun stroggu, sigigit lan burdan gibi laflar etmesi, technicianların kaç mb bellek var lan sende?, saniyede kaç işlem yapabiliyon?, on board mu senin memory? soruları kendimizi tam bir kader kurbanı olarak hissetmemizi, kendi ırkımıza nefret duymamıza yol açıyor (en azından bende öyle oldu).

    neyse gidiyoruz kulelerden birine orada bişeyler yaparken duvarda bişeyin içinde bi tane strogg hatun (bkz: iron maiden) görüyoruz. almış olduğumuz şekil itibariyle insan dişilerinden ümidimizi kestiğimiz için buna yaklaşıp şöyle yavaşçana gül yüzünü okşarkene hatun uyanıp, vay sen benim namusuma göz mü diktin diye delleniyor, benden sana yar olmaz diyerek saldırıya geçiyor, böylelikle bir tokat da bu gönül işlerinden yiyoruz. zaten sonradan görüyoruz ki bu hatunlar suratımıza hohladıklarında nefes kokularından neredeyse bayılacak gibi oluyoruz (bkz: sevgilinin melek olmadığının anlaşıldığı an). kuleleri tek tek temizleyip her birinin tepesinde güzel kapışmalar yaşayıp, en sonunda nexusa gidiyor, makronu bir daha öldürüp, ortaya çıkan beyni amcıklatmak suretiyle nexusu devre dışı bırakıp oyunu bitiriyoruz.
    --- spoiler ---

    ananı sikeyim berserker:

    oyunun konusunu bitirdik biraz da diğer konulara gelelim. quake2ye göre düşmanların bazıları çok güçlenmiş. berserkerlar quake2de öyle çok büyük bir tehdit oluşturmazlardı ama burada resmen adamı öttürüyorlar, yere elektirik verip adamı sersemletiyorlar, topuzu yada aparkatı kodular mı yatırıyorlar, uzaktan elektirik veriyorlar. iron maidenlar uçmaya başlamış yetmemiş bir de teleport olayına girmişler. gladiatorler kalkan almışlar çok zor ölüyorlar ama yavaşlamışlar, rail guna ek bi de blaster edinmişler ve quake2deki tank ayarında yaratıklar olmuşlar, tanklar gitmiş yerine light tank diye daha hızlı, ama biraz salak versiyonları gelmiş, alev makinası var bunlarda onun dışında uzaktan atak olayları pek yok peşimizden koşup kafamıza vurmaya çalışıyorlar, vurdular mı da göçertiyorlar. gunnerlar biraz yavaşlamışlar, eskisi gibi 3 el bombası birden sallamıyorlar tek tek o da seyrek olarak atıyorlar, ayrıca artık machine gun yerine blaster taşıyorlar ki, sıktıkları mermilerden kolaylıkla kaçabiliyoruz. technician yerine sentryler gelmiş. bunların yanı sıra en osurtan düşmanlar bizim de kurtarılmasak dönüşmüş olacağımız strogg tactical transfer elemanları. ellerinde bizim kullandığımız machine gun, hyperblaster, rail gun yada shotgun olabiliyor ve bizim damageımız kadar damage veriyorlar, ama kafaları pek çalışmıyor, healthleri bizim gibi sadece 125. bunlarla karşılaşınca pusup tek tek avlamak yerine ortalarına atılıp devamlı hareket ederek öldürmek çok zevkli, bir kere vurmaya başladık mı bize karşılık veremiyorlar, ölene kadar mermiyi üstlerine boşaltıp bir diğerine geçebiliyoruz, yalnız dikkat etmek lazım oldukça nişancılar ve dediğim gibi yüksek damage veriyorlar, neyse ki yaklaştıklarında kendi aralarında mırıldanıp geldiklerini belli ediyorlar da hazırlıksız yakalanmıyoruz. fabrikanın altında atık kanallarında failed transfer ve slimey transfer denen yaratıklar var, slimey transferler artık ne içtilerse (bkz: bi bira be abi ama beni bozuyo) mideyi fena bozmuşlar üstümüze kusup, kusmuklarıyla bizi yakıyorlar. bunlardan ziyade 2şerli geldiklerinde boss sayılabilecek kadar sağlam heavy hovertank ve stream protectorlar var. iyi olan şu ki bunların salladıkları roketleri vurabiliyoruz yoksa çok pis göçertiyorlar, splash damageları da çok fazla.

    quake serisinin 3. oyunundan pek bir miras yok, olmaması da doğal çünkü konsept farklı, ancak saygısızlık olmasın, onu da analım diye armor alınca çıkan ses, silah iconları ve silah olarak lightning gun buradan alınmış, quake1den de nailgun var. bfg (big fucking gun) olmuş bmg (black matter gun). stroggların kullandığı rail gun böyle sarı renkli yaldır yaldır birşeyler atarken bizimki yeşil incecik bir iz bırakıyor ve quake2ye göre oldukça güçsüz. hyperblatser için de aynısını söyleyebiliriz. oyun içinde technicianların silahlarımızı upgrade etmeleri güzel bir fikir, ilerledikçe silahlarımıza yeni özellikler ekleniyor. ama şöyle harbiden kodu mu oturtan bir silahın eksikliği var, quake2de rail gun bu özelliği taşırdı.

    ikinci dünya savaşı oyunlarında boku çıkartılan araç kullanma olayı burda da var, tank ve mech kullanıyor, transport hovercraftının tepesinde ve tram vagonunun arkasında machine gunla strogg avlıyoruz.

    harbi bosslar 3 tane ama kolaylıkla ölüyorlar, ilk oyuna başladığımda corporal olarak girdim baktım, çok kolay, lieutenant olarak tekrar başladım yine de son nexus bölümüne kadar çok fazla zorlanmadım. quake 4ün lieutenantı doom 3ün marine zorluk seviyesine denk ancak.

    eline vereyim open al:

    doğal olarak doom 3 motoru kullanıldığı için doom 3 havası var ancak doom 3 gibi gerilim üzerine değil aksiyon üzerine kurulu bu oyun ve tabi ki doom 3e göre çok aydınlık. ama menüleri bile doom 3ü hatırlatıyor. grafiksel anlamda benim makinamda doom 3ü ultra detailde 1600x1200 rahatlıkla oynarken, quake 4ü ultra detaile alınca 512 mb ekran kartı lazım diyor, high detailde 1280x1024te bile ışıklandırması alengirli yerlerde hafif takılmalar hissediliyor (fps 20 civarına düşüyor). yine de grafikler çok güzel ve gerçekçi. füturistik mekanlar güzel dizayn edilmiş, aval aval baktırıyor.

    oyunu kurdum, audio settings kısmına geldim baktım open al diye bişey var, oyun kendisi ses kartını tanımış, open al’ı açmış. elleşmedim oyuna başladım. oynuyorum 3 ila 5 dakikada bir bilgisayar kapanıyor. ulan nooluyo dedim, önce ekran kartı sürücülerini update ettim yok bi değişiklik, sonra game manualda okudum, open al için son sürücüler lazım diyor. girdim creative sitesine baktım, open al için beta driverlar var. indirdim kurdum, bu sefer driver beta olduğu için ses kartının advanced surround mixer, equalizer gibi denetim programlarıyla uyumsuz bu, onları kapatıyor. quake 4te open al’ı kapatıp normal sesle devam edince de oyunda advanced eax efektleri gidiyor. e şimdi olmadı ki, madem open al daha tam olarak desteklenmiyor, doom 3e patchle yaptığınız gibi burda da normal ses sistemine advanced eax efekleri açıverin değil mi arkadaşım? ben de beta driverlarla uğraşıp ses kartımın özellikleri kapanmadan eax’ı açık açık oynayıvereyim. niye zorluyosunuz beni open al’e? ha keza bi çözünürlük değiştirmek için oyundan çıkıp tekrar çalıştırmak da çok akıllıca bir hareket, kutluyorum programcı arkadaşları!

    oyunda raven squad askerlerinin göğsünde raven’ın logosu var, kendilerine kıyak geçmişler ama olur o kadar ben olsam ben de yapardım.

    genel olarak durum budur, bu oyun en başta dediğim gibi beni tekrar evimdeymişim gibi hissettirdi, her quaker severek oynayacaktır, gelmiş geçmiş 5 en iyi aksiyon tabanlı fps arasına rahatlıkla girebilecek bu oyunu yine 5 kere 10 kere bitiririm ben o kadar sevdim. oyunun sonu sinematiğinde kane you have new orders diyor general, şu durumda hevesle bekliyorum expansionı.
  • --- spoiler ---

    end boss filan cok kolay olan oyun. halbuki ondan biraz once bi buyuk odaya daliyoruz orda ikiser ikiser yaratiklar geliyor bi cifti oldurunce degisik baska bi cift tum denk geldigimiz yaratiklar karsimiza cikiyor iste orasi feci kastirdi ne sikim yerdi orasi oyle.

    --- spoiler ---
  • muzikleri fiyasko olan oyun. sonic mayhem tadini ariyor kulaklar. gerisini bilmiyorum fx 5200 kullanarak ancak muzikler hakkinda yorum yapabiliyor insan.
  • her save dosyası 8 mb yer kaplayan oyun. her quicksave yapışınızda farklı bir dosya adı ile kaydediliyor ve hayvan gibi yer kaplamış oluyor.

    herhalde raven software, millet her adımda f5e abanmasın diye post-modernist bir engel koyduğunu sanmış. iyi bok yemiş.
  • guzel bi oyun lakin bitirmeyen kaldiysa dark matter gun i gonul rahatligiyle kullanin orada burda keyfine ates edin. oyun bittiginde 30 mermim mi ne vardi minsiktimin icimde kaldi. yok dur sonra kullanirim, ilerde lazim olur, neyse bu boss da harcamayim diye diye mundar etmistim guzelim silahi.
  • --- spoiler ---

    zamanında; quake ii nin koyduğu çıta sonucu ve yıllar sonra gelen devam oyunu olmasından dolayı burunlanmış bir fps'dir quake iv. oyunun hikayesi çok güzeldi de, benim aklımda kalan en efsanevi yer bizi strogg'a dönüştüren episode'du. aslında çok iyi bir film hikayesi de çıkardı bu oyundan da, değerlendiren olmadı pek. prince of persia'nın, resident evil'in bokunu çıkarmakla uğraştı holivud.

    --- spoiler ---
  • 2005 yapımı video oyun. ben daha dün bitirdim. 8 sene sonra!

    çok ufaktan spoiler var:

    grafikler dönemi için gayet iyiymiş; bugün bile göze fazla kötü görünmeden oynanabildiğine göre... sinematiklerdeki animasyonlar pek iyi değildi yalnız. bir de gölgeler falan sorunluydu sanki. onun dışında gayet iyi.

    atmosfer çok başarılı. tamamen stroggos adlı gezegende bulunan strogg tesislerinde geçiyor. mekanik, metal dolu, aşırı endüstriyel mekanlar. yaptıkları kadarı çok güzel olmuş. ama sanki hep birbirine benziyor gibiydi. hiç öyle aklımda kalan farklı bir mekan olmadı. düşününce müzikleri de hiç hatırlamıyorum, menüye çıkınca müzik vardı ama, sanki oyun içinde hiç duymamışım gibi geliyor. eh, bir açıdan başarı da olabilir bu: atmosferi destekliyor ama öne çıkmıyor müzikler, böyle de düşünebiliriz. seslendirmeler, ses efektleri falan güzeldi. marine gardaşlarımız çok karizmatik ve dosta güven düşmana korku vericiydi.

    görevler fazlasıyla tek düze. aynı şeyi yapıp durduk oyun sonuna kadar. bir yere gidip bir düğmeye bastık, sonra yine aynısı, sonra yine... fakat bu sıradanlık düşmanların zorluğu, çeşitliliği ve taktik farklarıyla dengelenmiş sanki. aynı düşmanlarla farklı şekillerde savaşmamız gerekti. bazen hattı müdafaa yaptılar, bazen ışınlanıp ışınlanıp dibimizde bitmek suretiyle süngü hücumuna çıkmış japon askeri gibi saldırdılar. gözümün yaşına bakmadan taradılar, keskin nişancı atışına maruz bıraktılar. gladyatörü, iron maiden'i ayrı zordu. ama en fazla berserker illallah ettirdi. zor seviyede, hakikaten zor oyundu vesselam. dark matter gun işi sonradan biraz kolaylaştırdı gerçi. silahlar da çok çeşitli, çok güzel de... kafa karıştırıyor usta, hangisini ne zaman kullanayım, silahı nasıl çekeyim... 10 çeşit silah mı taşırmış bir asker, parmaklar birbirine dolandı durdu. zombimsi bir bölüm vardı, değişikti, tüyleri diken diken etmeye yetti.

    ben xbox'ta oynadım. save sistemi rezalet ötesiydi. save ettiğin yeri, save listesinde alakasız bir yere atıyor, sonra ara ki bulasın. "load last save" de işe yaramıyor, geçen hafta oynadığın alakasız bir bölümü açıyor, falan. menüler de öyle pek göz alıcı değildi. bir de niyeyse altyazı da koymamışlar. ingilizce zaten çok fakir. bir bok anlamadık oyunun konusundan. gerçi öyle aman aman bir senaryo da yok ama... haa, ama yine de, harbiden güzel film olur bak. kane'in başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. süper malzeme çıkar film için.
  • 2010'da olması lazım, ilk kurduğumda ayarları yükseltirken ultra'ya geldiğimde "bak not recommended, emin misin??" falan uyarısını görmüştüm. 8600gt'ye güvenip "lan 5 senelik oyun ne lölö yapıyorsun" diye devam edip, abartmıyorum açılıştaki sinematiği 1-2 fps ile izledim.

    edit: aha reddit'te frontpage valla bu kadar olur: http://i.hizliresim.com/nwoj6x.jpg
  • gavurların underrated lafınının tam karşılığı bir oyun. hiç o kadar ses getirmese de, pek satmasa da tüm zamanların en iyi 10 fps si arasına rahatlıkla girer.
hesabın var mı? giriş yap